3.2

46 1 0
                                    

"Orda çekişen can, kader mi değil mi?"

"İnsanların hissettiği en büyük duygu aşktır. Peki sizce niye?" diye sordu Öğretmenimiz tahtaya büyük harflerle 'AŞIK OLMAK' yazarak. Öğretmen bize baktığında ofladı. "Kimse soruyu cevaplamayacak mı? Emre? Gece? Helen?" Öğretmen bize işaret ettiğinde Emre hemen konuşmaya başladı: "hocam, bence aşk kaderdir. Bir kişiyi görüp 'işte bu ya benim sevdiğim' diye düşünürsün, yedi yirmi dört kafanda olur o kişi, sanki aklının kiracısıymış gibi. Bence aşk bu, hocam. Birisinden etkileyip dünyadaki tüm insanları unutmaktır." Öğretmenimiz bayağa etkilenmiş şekilde Emreye baktı. "Çok iyi, bravo. Peki ya sen Gece?"

ben kaşımı havaya kaldırdım. "Ben aşka inanmıyorum, hocam. Ve bence arkadaş aşkı çok kusursuz zannediyor. Yani olmadığı gibi görüyor." Öğretmenim bana şaşırmış şekilde bakarak merakla beni dinledi. "Yani, vardir aşık olan ve mutlu olan insanlar, fakat ben onları görmedim ve bu yüzden inanmıyorum."

"Herkes aşık olmuştur hayatında, bu sinir ve mutluluk gibi. Herkes bu hisslere sahip." dedi öğretmenim bana bakarak. "Aşk gerçek olsaydı, hocam, aldatmak veya ayrılık olmazdı. Ve bence aşk sadece bir ilüzyon." Öğretmenim bana gülümseyerek baktı. Sonra tahtaya büyük harflerle 'ALDATMAK' yazdı. Bana dönerek tek bir soru sordu; "sen hiç aşık oldun mu, gece?"

Hiç aşık oldun mu?
Hiç aşık oldun mu?
Hiç aşık oldun mu?

Bir kaç saniye düşündüm. Hayatımda hiç aşık olmamıştım. Sanırım babam gibi bırakılmaktan korkuyordum. Annemin gidişi benide mahvettiği için kimseye bağlanmak istememiştim. Öğretmenime bakarak "hayır" diye cevap verdim. Öğretmenim bunun üzerine bir daha gülümsedi ve sinifa baktı. "Peki ya siz gençler, siz hiç aşık oldunuz mu?"

"EVET HOCAM!" diye bağırdı yanımda oturan Faruk. Herkes güldüğünde bana baktı. "Sende çok duygusuzsun, gündüzü göremeyen gece. Yani insan nasıl aşık olamaz?"
"Bilmem, hiç aşık olmadım hayatımda."
"Hiç mi?"
"Hiç." dedim Kerem'e bakarak. Bizi dinlediğine adım kadar eminim.

Öğretmenimiz Emre'ye bakıp onada aynı soruyu sordu. Herkes arkasına döndü ve merakla cevabını bekledi. Sonuçta sinifin popüler çocuğu aşık olup olmadığı çok önemli ya. Emre hafifçe gülümseyip kafasını salladı. "Aşığım, hocam." dedi sırtarak. Herkes bağırmaya başladığında benim kalbim hızla attığını fark ettim. Korkuyordum, nedenini bilmediğim halde. İnkar bile etmeden aşık olduğunu söylemişti.. iğrenç, pislik, aşağılık olduğu halde herkes ona bayılıyordu.

Okulun zili çalar çalmaz eşyalarımı hızla alıp dışarıya çıktım. Birisi arkamdan gelip omzuma dokunduğunda korkudan sıçradım. Arkamı döndüğümde öğretmenimin önümde durduğunu gördüm. "İyi misin?" diye sordu. Hafifçe gülümseyip kafamı salladım. "Evet, sağolun."
"Hızla dersi terk ettin. Ve yüzün bembeyaz, iyi olduğuna emin misin, canım?"
Bir kez daha kafamı 'evet' anlamında salladım.

Öğretmen tam birşey diyecekken bir kaç öğrenci ona doğru koştu ve bağırmaya başladı: "Özge hocam, Kerem ve Emre kavga ediyor!"
Özge hocamız koridora doğru koştuğunda gruptaki bir kız bana baktı. "Sen hep mi problem çıkartırsın?"
"Ne?"
"Geldin geleli tuhaf şeyler yaşanıyor, Emre ilk defa bir kıza yürüyor ve Kerem ilk defa kavgaya karışıyor." Kız nerdeyse bayılacaktı çünkü alarm kadar sesli bağırıyordu.

Cevap vermeden hızla koridorda koştum. Aklıma Emre'nın kereme neler yaptırdığı geldi.
("kimse seni benden alamaz, kerem bile")
Hızla koşuyordum, fakat onlara yetişmek için mi yoksa korkumdan kaçmak için miydi?
("ve bir gün gelecek, bana koşarak geleceksin. Savaşı bitirmek için değil, benim olman için")
Ona koşarak gidiyordum, savaşı bitirmek için değil, ona meydan okumak için. Katilime meydan okumaya yemin ettim. Çünkü bu sefer konu ben değil, konu sevdiğimdi. Ve ben ona zarar gelmemesi için elimden geleni yapacaktım.
("Sana kimse inanmaz,gece. Kerem bile inanmadı sana.")
Kalbim hızla atıyordu, nefesim daralıyordu fakat ben durmuyordum. Durmayacaktımda. Kerem için bin kez koşmam gerekirse, bir dakka düşünmem giderim. Onun için canımı bile feda ederdim.

En sonunda kafeteryaya koştum hızlıca. Gürültü varken Faruk'un çığılığını duydum; "EMRE DUR ÇOCUK KAN IÇINDE! BAYILACAK!" Bu sözü duyar duymaz dahada hızlı koştum. Kalbim hızla atıyordu, kalp krizi geçireceğimi düşündüm bir an. Kafeteryaya vardığımda şok içinde yerdeki kana baktım. Ağızımı kapatıp ağlamamaya çalıştım.

Önümde Kerem ve Emre'nın yara bere içinde kavga ederken gördüm. Herkes toplanmış ikisini izliyordu. Özge hocamız bir yandan öbür öğretmenleri çağırdı öbür yandan da ikisini durdurmaya çalıştı. Herşey bir an durdu. Sadece Emre'nın bağırışı aklımda kaldı. "Sence o seni böyle görse ne düşünür?! Sen vahşi bir pisliksin!"

Sen vahşi bir pisliksin.
Sen vahşi bir pisliksin.
Sen vahşi bir pisliksin.

"Noluyor burda?!" diye bağırdığında müdür herkes sessiz oldu. O an ben Kerem'le göz göze geldim. Korku içinde ona baktığımda bana doğru yürümeye başladı asker adımlarıyla. Müdür onu durdurmaya çalıştığı halde yanıma geldi. Önümde duruyordu. Kahverengi gözleri benimkilerine baktı derin derin. Kafeteryada herkes bize bakıyordu. Herkes sessiz sessiz bizi izlerken ben Kerem'e odaklanmaya çalıştım. Titriyordum, ne yapacağımı bilmiyordum.

Sadece ona baktım. 'Niye yaptın bunu o güzel yüzüne' diye soramadım, bağıramadım ona. 'Niye kendine bunu yaptın' diye soramadım.
Yüzüne dokunup 'kıyamıyorum sana, yapma bunu' diyemiyordum. Sadece bakıyordum ona. Ve o bana bakıyordu. Gözleri o kadar kusursuzdu ki, saatlerce bakabilirdim o gözlere. Kerem elini uzatıp saçlarımı arkaya attı. Dudağını hafifçe kıvırdı, birşey söyleyecek gibiydi. "Özür dilerim, gece." dedi sadece.
"ne?"
"Seni koruyamadığım için özür dilerim." dedi son bir kez daha.
En sonunda kapıya doğru gitti ve son bir kez daha bana baktı. Kafeteryadan çıkar çıkmaz arkasından koştum.

Kerem koridorun ortasında duruyordu. Yüzü bembeyaz olmuştu ve güçsüzdü. "KEREM!" diye bağırdım yanına koşarak. Yüzüme bakmadı. Sadece yere bakıp sustu. Aramızdaki sessizlik beni benden alıyordu. "Demin söylediğin... yani... ne demek istiyordun?"
Kerem yere bakarak cevap verdi:" seni koruyacağıma yemin ettim, ama yapamadım."

Anlamamış şekilde ona baktım. Sonra yüzündeki morlukları gördüm. Kalbim hızla atmaya başladı. "Bu... nasıl? Yani kim... niye?!" diye bağırdım gözyaşlarımı tutarak. "Bakma bana, utanıyorum halimden." diye fısıldadı. Kerem'in yüzünü elime alıp yukarıya tuttum. Göz göze geldiğimizde ikimizde ağlamamaya çalıştık. "utanma, ben senin dostunum, hep yanında olacağım." dedim son bir kez daha.

Bana şaşırmış şekilde baktığında kendimi ona sarılırken buldum. Şok içindeydi, çünkü bir kaç saniye öyle durdu. elleri yavaş yavaş belime doğru dolandığında derin bir nefes aldım. İlk defa birisine bana dokunmasını izin verdim... ve ilk defa o kişiden korkmuyordum. Hani öğretmenimiz bu sabah bize sordu ya 'hiç aşık oldun mu' diye. Evet, oldum. Ben aşık oldum, aşktan nefret ettiğim halde ben aşık oldum.

Sonra kafeteryanın kapısı açıldı.
Ve karşımızda o kişi duruyordu...

Emre.

———

Gece ve Kerem best ship😍💋

ağağağağa bu arada 539 kişi kitabımı okumuşşş 😍 sizlere çook çok çok çok teşekkür ederim <3

Gecem | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin