Final.

1.4K 27 30
                                    

Gerçekten de dediği gibi tüm günü yatakta sarılıp öpüşerek geçirmiştik. Ardından da nasıl olduğunu anlayamadığım şekilde uyuyabilmiştim. Hareketsiz kaldığımız için uykumuz kalmaz gece gece baykuş gibi etrafta dolanırız sanmıştım ama gayet de rahat uyuduk. Esneyerek üzerinde havluyla kendine kıyafet seçen bedene baktım. Vücudundan su damlıyordu hala,büyük ihtimalle duş almıştı. "Bak ne düşündüm ben.." diye mırıldandı gri bir tişört/pijama takımını eline alırken. Merakla ona baktım cümlesini devam ettirmesi için. Üstündeki havluyu vücudundaki nemi almak için kullandıktan sonra yatağın üzerine fırlattı. "Birkaç eksik var evde fakat ben gitmeyeceğim,onun yerine seni yollamayı düşünüyorum. Kaçmadığını görmenin hoşuma gideceğine emin olabilirsin sevgilim." Dediği son kelime tüm cümleyi unutmamı sağladı. Az önce gerçekten bana 'sevgilim' mi demişti? Söyledikleri aklımda dolanınca hızlıca başımı salladım. Ad koymak istemediğini söylemişti onu aptal gibi zorlayamazdım ya. Yataktan kalkıp hafifçe esnedim. "Market neredeydi ki? Pek hatırlamıyorum yerini..." Dedim gerginlikle. Birilerine adres sormak istemiyordum. Sadece istediği için hızlı hızlı koşarak gidecektim,hepsi bu. Umarım kimse bakmazdı. "Birilerine sorabilirsin. Yakınlarda tek bir market var zaten,köyden şehire tek market gibi düşün. Bulman o kadar da zor olmaz." Diye korktuğum cevabı verdi pijamasını altına geçirirken. "Birilerine sormak istemiyorum Charles. Sosyal anksiyetem olduğunu biliyorsun,nasıl böyle bir şey dersin?" Dedim dişlerimin arasından sinirle. Islak saçlarını sallayarak elini aralarından geçirdiğinde tüm su yüzüme geldiği için yüzümü buruşturdum. "Leo git hadi. Liste var masanın üzerinde." Diyerek elindeki anahtarı uzattı. Somurtarak elindeki anahtarı aldım. Arkama bakmadan sinirlice koşarak merdivenlerden aşağı indim masanın üzerindeki listeyi almak için. Aşağı hızlı ulaştıktan sonra mutfaktaki minik masanın üzerindeki uzun listeyi alarak incelemeden evden çıktım...

******

"Oooo. kimleri görüyorum?"

Listedeki peyniri alırken arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım. Duyduğum ses tanıdık gelmişti. Meraklı bir şekilde arkamı döndüğümde tabii Chris'i görmeyi beklemiyordum. "Merhaba..." Dedim çekinerek. Konuşmak istediğim hiç söylenemezdi. Sadece nazik davranmaya çalışıyordum. Yanında gördüğüm soytarıya benzer kişileri görmezden gelmeye çalıştım. Çetesi falan mı vardı acaba? Ne için ortada mafya gibi geziyordu ki? Kesinlikle kafadan kontaktı, abisi gibi. "Yabancı gibi konuşuyorsun merhaba falan olmuyor böyle güzelim." Konuşma şekline mimik yapmamak neredeyse imkansızdı. Sadece tek bilgin adı olan birine neden bu kadar yakın davranırsın ki? Belki en fazla soy adımı abisinden öğrenmiş olurdu,daha fazlası aklımdan geçmiyordu. Tutuklanmış olduğunu düşünüyordum. Charles'ın bir yerlerden kurtulup gelmesine çoktan alışmıştım. Para olduğunu düşünüyordum en iyi yardımcısının çünkü hapishaneden bile çıkabilecek biriydi. Uzaya falan atsak diğer gün kapının önünde bulacağım kesindi. "Ne istiyorsun?" Dedim soğukça. Birini tanıyor isen gördüğün zaman hal hatır sorardın,normalde yani. Karşımdaki normal biri olmadığı için saçma sapan davranması normaldi. "Charles zengin tabii...hemen gelip seni mi buldu yine?" Ses tonunda gizli bir agresiflik vardı. Derin nefes alarak gözlerinin içine baktım kararlılıkla. "Evet." Diye cevapladım umursamazca. Eğer duymak istediği kötü şeyler ise ona istediğini verecektim. Sürekli zorbalayacağı biri olmayacaktım. "Alın çocuğu." Hızlıca konuştuktan sonra yanımızdan soğukkanlılıkla ayrıldığında gözlerim kocaman açıldı. Önümde sırıtarak bana bakan kesinlikle her yerinde bıçak ya da silah saklı gruba baktım. 5 kişilerdi. Uzaktan baktığınızda hepsinde uyuşturucu bağımlısı tipi vardı. Korkarak bir adım geri attım. Marketin içinde olduğumuz için bana bir şey yapmazlardı,değil, mi? "Burası halka açık! Bir şey yapamazsınız bana..." Sesim bile emin çıkmıyordu çünkü asla emin değildim. En önlerinde duran adam küçümser bir bakış atıp kaşlarını kaldırdı. "Kim yardım edecekmiş sana?" Dediğinde hızlıca çığlık attım kendimi emin etmek için. Adam kollarını çaprazlayarak etrafa bakındı kısaca. Buraya doğru gelen bir kadını görünce içimde umut ışığı oluşsa da en baştaki adam kadına gözlerini kısarak baktığında kadın hızlıca geldiği yerden geri gitti. Önümdeki adam gülerek dudaklarını büzdü oyunculukla. "Başka kurtarıcın yoksa düş önüme." Başımı iki yana sallayıp geri adım atıyordum ki adam eliyle arkadaki kişilere bir işaret verip hepsinin aynı anda üzerime yürümesini salladı. İçlerinden boya olduğu belli olan sarı saçlı bir tanesi elimdeki sepeti alıp kenara fırlattı. Bağırıp yanlarından geçmeye çalışırken yolda görsem yolumu değiştireceğim bir tanesi beni omzuna attı sanki gram ağırlığım yokmuş gibi. Bağırıp ağlayarak omzundan inmeye çalışsam da sıkıca tutup yürümeye başlamıştı bile..."Charles! CHARLES YARDIM ET LÜTFEN! CHARLES!" çağırmam boşaydı ve farkındaydım. Saniyeler içinde siyah bir arabaya binmiştik bile. Chris pencerenin yanında oturuyordu ve ben çırpınırken ellerimi sıkıca tutup bagajdan aldığı halatı ellerime sarmıştı. "Özür dilerim lütfen bırak beni...lütfen....saygısızca davrandığım için yapıyorsan özür dilerim gerçekten özür dilerim..." Dedim ağlamaktan halsiz düşmüş bir tonda. Yüzüme kısaca baktıktan sonra sırıtıp yüzüme bir sprey sıkmasıyla gözlerim baygınca geriye doğru kaydı...

Obedience and painHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin