Kurtuluş?

1.2K 32 7
                                    

Sabah uyandığımda kalçamda hissettiğim ağrı ilk defa yüzümü buruşturmama değil gülümsememe neden olmuştu. Esneyerek yataktan kalktım ve gülümseyerek kapıya ilerledim. Mutlu hissediyordum fakat daha çok hissettiğim şey üzerimden ağır bir yük kalkmış gibiydi. İlk defa...Charles ile ilk defa sevişmiş gibi hissediyordum. Acımıştı bu doğruydu fakat ne kadar hoşuma gittiği hakkında yalan söyleyemeyeceğim. Hızlı fakat minik adımlarla aşağı doğru koştum kahvaltımı yapmak için. Eskiden sürekli diyet yapan biriydim. Yaklaşık 10 yaşımdan beri çok kiloluydum. Diyet sürecim başladıktan sonra çok fazla kiloyu sağlıksız bir şekilde kaybetmiştim. Kilomu defalarca kaybedip geri aldım,fakat sonra bunlardan bıkıp sonunda genel olarak vejeteryan beslenmeye karar vermiştim. Et yiyor muydum,yiyordum. Fakat genelde çok zorlanmadığım sürece meyve veya sebze yerdim. Binge eating yaşamamak için canım karbonhidratları çok çekiyorsa isteğimi umursamak zorundaydım. Eğer görmezden gelirsem eskisi gibi tekrar tekrar patlayıp isteksiz şekilde bir sürü şey yiyecektim. Şuan kilom 45 civarında ve bundan çok memnunum. Yüzümde geniş bir gülümseme ile mutfağa girdim. Charles kardeşini elleriyle kucağında besliyordu,bana yaptığı gibi. Gözlerimi devirerek dolaba döndüm umursamazca. Şunu anlamıyorum, kaçırıldım ve beni kaçıran kişi benim olsun istemeye başlamıştım. Çok saçma değil miydi? En saçması da beni kaçırıp beni kıskandırmaya falan çalışması. Amacı bu muydu bilmiyordum ama kesinlikle bununla alakası olmalıydı. Nefret ettiğini söylediği kardeşiyle neden bu kadar yakın olsun ki? Gerizekalı.

"Hey."

Duyduğum lanet olası sesle yüzümü arkama döndüm. Güçsüz olduğumu biliyordum fakat eğer güçlü olsaydım yapacağım ilk iş suratına yumruğumu geçirmek olurdu.

"Yaptığın şey saçmaydı,pişmanlık da duymuyor gibi gözüküyorsun. Fakat özür dilemek zorundasın,birinin suratına durduk yere tabak geçirip kaçamazsın."

"Özür dilerim."

Uğramamak için hızlıca verdiğim cevapla sırıttı. Boş gözlerle bakarken arkamı dönüp yıkadığım meyvelerin olduğu tabağı aldım. Derin nefes çekerek salona doğru ilerledim meyvelerimi yemek için. Burası gitgide sıkıcı olmaya başlamıştı. Charles'ın bana işkence etmesini bile özlemiştim resmen. Sinirle ayaklarımı yere vurarak salona ilerledim. Önümdeki tekli koltuğa bacaklarımı katlayarak yerleştim ve elimdeki tabağı kucağıma yerleştirdim. Başımı iki yana onaylamazca salladım gözlerimi devirerek meyvelerimi yemeye başlamadan önce...

                                ****

Saatlerdir sıkıntıdan patlıyordum. Oflayarak pencereden dışarı baktım saati anlamak adına. Charles saat kullanmazmış...neden olduğunu sorduğumda sevmiyorum diyerek geçiştirmişti. Gözlerimi kısarak soğuk pencereye yaklaştım...hava kararmış. Tahmini 11 veya 12 olabilirdi. Neredeyse gece yarısı...ve onlar hala konuşuyorlar. Tüm gün beraber vakit geçirip eğlenmişlerdi,bensiz. Gözlerimi devirerek kapının kolunu tuttum bir umutla. Siktir...kapının açılmasıyla gözlerim kocaman açık kaldım. Charles kapıyı açık unutmaz ki...Chris yapmış olmalı. Chris unutmuştur...yüzümde hafif bir gülümseme oluşurken Koko için etrafa bakındım. Onsuz gidemem...koltuğun üzerinde uyuyan Koko ile hafifçe gülümseyip ona doğru ilerledim. Ses çıkarmamak adına hafifçe kolunu dürterek elimle susmasını işaret ettim. Elime aldığım ince battaniyeyi onun etrafına sararak bana göre ağır olan bedenini kucağıma çektim. Koko ağırdı fakat sürekli onu taşıdığım için alışmıştım. Yüzümde geniş bir gülümseme ile kapıya doğru sessiz adımlarla ilerledim. Ne giymeliyim? Burası resmen dağ başı olduğu için mutlaka ayağıma bir şeyler batardı eğer ayakkabı giymezsem. Chris'in bana büyük gelse de rahat duran ayakkabılarını aldım hızlıca dolaptan. Chris en azından biraz daha küçük numara giyiyordu, eğer Charles'ın ayakkabısını alsam içinde yüzerdim resmen. Ayaklarımla arasında santimler kalan ayakkabıyı hızlıca ayağıma geçirdikten sonra olabilecek en hızlı şekilde ilerledim dışarıya doğru. Gözlerim mutlulukla doldu hissettiğim anılarla. Evimi deli gibi özlemiştim. Sadece tekrar okula gidip okuldan çıkınca Koko ile oynamak istiyordum. Bunlar bana göre değildi...dün Charles ile sevişmem sadece kendimi rahatlatmak içindi. Eğer benim olduğunu düşünürsem terke edilme hissi yaşamazdım. Pişman olmuştum onu önemsediğime. Kimdi ki o? Katilin tekine neredeyse tapacaktım. Beni acıtmasına rağmen onunla sadık bir hayvan gibi kalmam ayrı ironiydi. Kendi düşüncelerime hafifçe gülerken etrafa bakındım. Hava soğuk olduğu için ellerim ve ayaklarım direkt soğumuştu kansızlığım yüzünden. Vücudum hala sıcaktı ve elimden geleni kadar Koko'yu sıcak tutmaya çalışıyordum. O da mutlu muydu? Orada güzel bir hayatı vardı fakat evimizi onun da özlediğine emindim. Gözlerim dolarken kahkaha atmak istedim. Çok...çok garip hissettiriyordu. Ayakkabılar ayağımdan kaymasına rağmen koşarak bu dağ başından kurtulmaya çalıştım. Charles ile defalarca buradan geçtiğim için yolu biliyordum. Hatta ileride arabası vardı...fakat bu sefer arabasına gitmiyordum. Birini bulmam gerek fakat gece saat çok geç. Kimse yardım eder miydi ki? Umarım kimse sarhoş falan olduğumu düşünmezdi. Hızlıca ilerleyip gördüğüm ilk adamın koluna dokundum bakması için. Adam çok uzundu ve kıvırcık saçları vardı. Vücudu resmen dövme ile doluydu...dudağında,kaşında ve iki gözünün ortasındaki kısımda ortadan geçirilmiş bir piercing vardı. Gözleri maviydi...ve gözleri çok sert baksa da yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Gülümsemesi sert bakışını yumuşak göstermeye bile yetmemişti.

"Şey...Ben...bana yardım edebilir misiniz? Ben kaçırıldım...yani...ne kadar olduğunu bilmediğim süredir ileride bulunan bir dağ evinde tutuluyorum...lütfen yardım edin bana..."

"Sakin ol güzelim. Polisi arayalım,sende benimle gelirsin evine bırakırım seni. Olur mu?"

"Ama...evimi bulamaz,değil mi? Polisten kaçamaz,değil mi? Korkuyorum...eğer yakalarsa öldürür beni..."

"Korkma. Bir şey yapamaz sana. Şimdi sakinleş ve arabama geç,evine bırakırım ben seni."

Dolu gözlerimle başımı sallayarak bana işaret ettiği siyah arabaya bindim. Araba Hondaydı ve şık görünüyordu. Arabalarla pek ilgilenmezdim fakat daha önce Honda logosunu görmüştüm. Umarım yanılmıyorumdur...arka koltuğa oturup kapıyı kapattım. İçerisi sıcaktı,sanırım kliması çalışıyordu. Bu kadar şey fazlaydı...benim için fazlaydı. Sadece Koko'yu aramak istemiştim. Bunları istememiştim...dün yaptığım şeyler için bile pişman hissetmeye başlamıştım. Neden yapmıştım ki? Dün gece içimde garip bir şey hissetmiştim,onu hissetmezsem delirecekmişim gibi. Pişmanlık hissetmek istemiyordum çünkü ne yaparsam yapayım bu olacağını biliyordum. Çok düşüncesiz hareket edip her seferinde başımı belaya sokuyordum. Kucağımda titreyen Koko'yu sıkıca sararak kafasına derin bir öpücük kondurdum. İçerideki klima sayesinde az da olsa ısınmaya başlamıştı sanırsam. İkimizin de vücudu gerilmişti soğuk yüzünden. Başımı cama doğru dönerek adamın ne yaptığına baktım merakla. Gözlerini küçümser bir şekilde kısmış telefon ile konuşuyordu ve sanırım konuştuğu kişi polisti. Beni fark ettiğinde gülümseyerek tatlı bir şekilde göz kırptı. Ona karşı geri gülümsesem de kızarak yüzümü başka yere çevirdim. Bu kadar sert görünen biri nasıl bu kadar nazik olabilirdi ki? Dışarıdan görsem Charles'tan bile daha sert duruyordu. Onu katil bile sanabilirdim o derece yani. Yoksa öyle miydi? Yok canım...sikeyim. Anksiyete sırası değil şuan.

                               ******

Gördüğüm polis arabasıyla gözlerim doldu. Neden bilmiyordum ama suçluluk hissi sarmıştı içimi. Neden onun için böyle hissedeyim ki? O bir suçluydu. Şimdiye kadar bana işkence edip üzmüş,ağlatmış biriydi. Zevk alırdı benim acımdan...ama bana kucağında yemek vermesi çok güzel hissettiriyordu. Kaşlarımı çatarak yanağımda akmakta olan yaşı sildim sinirle. Onun için tek damla gözyaşı bile dökmek istemiyordum,hak etmiyordu. Beni kullanıp atmıştı hala onun için ağlıyordum. Başımı cama doğru yaslayarak gözyaşlarıma hakim olmaya çalıştım. Kendimi...kendimi yalnız hissediyordum. Neden olmuştu tüm bunlar? Beni sevmeliydi,Chris her şeyi mahvetmişti. Resmen mutluluğumuzu kirletmişti. Geldiği günden beri Charles resmen beni görmüyordu. Oflayarak arkama yaslandım...

Obedience and painHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin