Adeline

888 22 6
                                    

"Kucağımda taşıyorum zaten zırlamayı kes."

"A-acıyor ama!"

Uyarıcı bir bakış attıktan sonra tekrar kucağına aldı. Acıyla inleyip içimden binlerce küfür savuruyordum. Az kalsın yırtılacaktım acıması gayet normaldi fakat 'zaten kucağımda yaşıyorum,acıyamaz.' Diye düşünüp duruyordu! Kucağında da acıması ihtimali vardı sonuçta acıyan yerime temas ediyor,değil mi? Onun yüzünden yüzüme yerleştirmeye alışık olduğum somurtkan yüzümü geri yerine getirdim. Bu sefer kimse içeri girmemişti,kıyafetlerimiz temizdi zaten. Üzerimdeki çay lekesi terlerle birleştiği için vücudum buza dönmüştü. Çok değildi ama biraz titriyordum. Geldiğimiz yerden çıkıp terk etmesini beklerken eski yerimize değil de farklı bir yere oturdu. Burada daha çok insan vardı. Şaşkınlıkla ona baktım. Neden buraya oturduk ki? Gideriz diye düşünmüştüm. Burası hoşuna falan mı gitmişti acaba? Benim hiç gitmemişti. Ayrıca kalçamdaki ağrı yüzünden her geçen saniyede buradan daha çok nefret ediyordum. İnsanlara yakın olduğumuz için tekrar dönüp bakmalara maruz kalmaya başladık. Ben artık bıkmış bir şekilde alnımı göğsüne gömdüm. Kalp atışını hissedebiliyordum. Nefes alış-verişiyle göğsü yavaşça inip kalkıyordu. Bedeni az önce terlemiş olmasına rağmen soğuk değildi,hala sıcacıktı. "Selam." Duyduğum ince kadın sesiyle yerimden sıçradım. Hayır gerçekten insanlar beni korkudan bayıltmaya yemin falan etmişti. "Selam." Başımı kaldırıp neler dönüyor diye baktım. Genç yaşlarda,muhtemelen 22 civarı veya 23 olabilir yaşı. Saçları kızıl renkteydi fakat boya olduğu belli oluyordu. Böyle bir renk doğal olamaz zaten...gözleri yeşildi. Yanaklarında minik minik çiller doluydu. Boyu fazla kısa gözüküyordu...1.50 diyebilirim sanırım. Belki daha kısa olma ihtimali de var. Boyu kısa olmasına rağmen ayaklarında topuklu ayakkabı beklerken spor ayakkabı vardı. Beyaz bir spor ayakkabı giyiyordu ve topuğu çok azdı. Düz taban değildi,maksimum 4 santim ekleyebilirdik. Elindeki çanta pahalı bir şeye benziyordu. Gözleriyle aynı renkte minik bir çanta taşıyordu elinde. Üzerinde çiçekli mini bir elbise vardı. Eğildiği an kalçasının tamamı dışarı çıkardı o kadar kısa yani. Teni beyazdı. Hatta bembeyaz diyebilirim. Yüzünde hayran dolu bakışları saymazsak kırmızı bir ruj vardı. Fazla makyaj yapmamıştı. Sadece kırmızı bir ruj ve kirpiklerinde rimel vardı. Ki kirpikleri zaten uzun gözüküyordu dolayısıyla rimel bin kat daha uzun göstermişti. Yüzünde masum bir gülümseme ile Charles'ın yanına oturdu. "N'aber?" Başımı tekrar Charles'ın göğsüne gömdüm. "Hiç,oturuyorduk öyle. Senden n'aber?" Sesinde soğukluk yoktu. Her konuştuğunda göğsü titreşiyordu derin sesi yüzünden. Göğsünün titremesi sinirimi bozmuştu. Nedenini bilmeden yüzüne tokadı geçirip kolundan tutarak gitmek istedim ama yapacak sağlam bacak yok. "İyi bende...arkadaşlarımla gelmiştik de sıkıldım ama. Doğruluk cesaretlik oynuyorlardı,hepsi sarhoş olduğu için oyun çok saçma bir hal aldı." Kızın bıcır bıcır sesine göz devirdim. Bize neydi pardon? Kızın her yerinden flörtözlük akıyordu. Sesi,bakışları ve hareketleri. Şu kadar boyla ne yaptığını sanıyorsa artık. Derler ya 'sikim kadar boyu var türlü türlü huyu var.' Bu sözün açılımı bu kızdı. "Sıkıldın yani?" Charles yerinde kıpırdandı kıza doğru. Kaşlarımı çatarak başımı kaldırdım ne yapıyor diye görmek için,kaldırmaz olaydım. Flört mü ediyor gerçekten onunla? Ciddi olamazsın. Kıza doğru eğilmiş sırıtarak yüzünü vücudunda gezdiriyordu. "Sıkıldım,evet." Kızın gözü Charles'ın dudağında durduğunda Charles'ın kolunu dürttüm. "Uykum geldi eve gidelim artık." Charles yüzüme bile dönmemişti, gözlerini kızdan ayırmadan eğlenen bir sesle cevap verdi. "Gelmek ister misin?" Gözlerim kocaman açık kız görünce düşeceğini düşüneceğim son kişi bile olmayan varlığa baktım. Bu muydu yani? Bu kadar kolay mıydı? Öyle taşın başka yere sonra cehennemin dibinden bulduğun kızı tut getir eve. "Olur tabii...neden olmasın?" Charles göz kırparak şükürler olsun ki beni unutmayıp kucağında tutmaya devam ederek ayağı kalktı. Kıza o kadar baktı ki bir an beni burada unutup kenara falan atacak diye düşünmüştüm. Kız yüzünde masum bir gülümseme ile beraber ayağı kalkıp Charles'ı evine doğru takip etmeye başladı...

                                       ******

Tekrar ve tekrar film izliyorduk. Bu sefer seçtiği filme değil kontrol edip yüzümü çevirmek,salise bile bakamıyordum resmen. Charles beni adının adeline olduğunu öğrendiğim kızın yanına oturtmuştu. Adeline aramızda kalıyordu ve Charles en başta oluyordu. Beni de en sona atın tabii! Buldunuz birbirinizi! Kollarımı çaprazlamış somurtkan bir şekilde televizyon yerine her yere bakıyordum. O kadar kanı midem kaldırmazdı. Buna +18 demek haksızlık falan olurdu yani. Vahşet bu...+100 falan koymalılardı. Veya +insan. Normal biri bunu izleyemezdi çünkü. Adeline de resmen dakika başı dönüp Charles'a doğru bakarak görmediğim bir şeyler yapıyordu. Yüz ifadesini görmüyorum fakat flört ettiğine emindim,kanıta bile gerek yoktu. "Bö!" Charles adeline'nin kolunu çıkardığı sesle beraber dürtünce ben çığlık attım korkuyla,adeline yerinden sıçrasa da sesi çıkmamıştı. Gülerek Charles'a doğru döndü. "Korkuttun beni." Şimdi de bebek ayağına mı yatacaktı? Bu evin bebeği bendim! İki bebek fazlaydı buraya. Tiksintiyle ikisinin flört edişini izlerken daha fazla dayanamayıp konuştum. "Beni odama bırakır mısın? Uykum var demiştim hatırlarsan." Flört etmekten hatırlarsan tabii! Uyuz herif. Charles dediğimi duymamazlıktan gelerek adeline ile iğrenç iğrenç flört etmeye devam ediyordu. Seslice ofladım ilgi çekmek için fakat bakan olmamıştı. En sinir bozucu olan da adeline bile bakmıyordu veya beni bırakması hakkında bir şey demiyordu. İkisi birden görmezden geliyordu beni! Daha yeni eve gelen kız beni görmezden geliyordu ciddi ciddi,inanamıyordum. "Hadi bir oyun oynayalım." Çığlık atmak istiyorum. Ya uyuyacağım ben bırakın artık beni! Bu seste de uyuyamıyorum ki. Bu sesle uyursam kesin kabus görürdüm. Televizyon sesi kulağımı patlatıyordu zaten ikisi de flört etmekten fark etmemişlerdir. "Olur!" Adeline sevinçle gülümseyerek başını salladı. Charles kısaca bana baktıktan sonra ayağı kalkıp adeline'ye döndü. "Gözlerini kapat şimdi,ben aç demeden açma." Ne yapacağını merak etmiştim. Adeline başını sallayıp gözlerini sıkıca kapattı. Charles adeline'ye gözlerini kapat demişti,bana değil sonuçta. Ben izleyebilirdim ne yapacağını. Merakla onu izlerken oyun malzemeleri olduğunu bildiğim dolabın içinden orta kalınlıkta bir halat çıkardığını görünce gözlerim kocaman açık kaldı. Halat? Ne yapacak ki? Ve halatın oyun malzemelerinin içinde ne işi vardı? Bu adam deliydi. Ne yapacağını hala merakla izlemeye devam ediyordum. Normal bir oyuna benzemiyor olması ilgimi çekmişti. "Ellerini ileri doğru uzat,hırsız." Adeline hafifçe kıkırdayıp ellerini ileri doğru uzattı. Hırsız mı? Hırsız/polis diye bir oyun olduğunu duymuştum,bu o muydu acaba? Bilmiyordum ama merak ediyordum. Neden beni oyuna almamıştı ki? Yürüyemiyorum diye mi? Yüzüm gitgide daha da somurtkanlaşıyordu yürüyemediğim her aklıma geldiğinde. Charles adeline'nin bileklerini bağladıktan sonra hafifçe yere doğru eğilip diğer halatla ayak bileklerini bağladı. İyi de...Hırsız....? Böyle bir oyun olduğuna emin miydik? Yüzümdeki somurtkanlık yerini şaşkınlığa bıraktı. Charles'ın yapacağı hareketi merakla beklerken Charles,tekrar dolaba doğru ilerledi. Merakla başımı sağa sola doğru eğip ne aldığını görmeye çalışıyordum. Siyah çanta? Vibratör değil miydi bu? Öyle hatırlıyordum da...bir dakika...kıza vibratör mü takacaktı yoksa? Kaşlarım tekrar sinirle çatılırken Charles elindeki çantayı kucağıma atıp arkasındaki tekli koltuğa kendini bıraktı...

Obedience and painHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin