830 36 6
                                    

Gözlerimi açtığımda hissettiğim boğaz gıdıklayan histen dolayı öksürdüm. Aklım olanları yeni yeni sindirmeye başlamış gibiydi. Acıyan gözlerimi ovuşturarak etrafa bakındım ölüp ölmediğimi kontrol etmek için. Arabada olduğumu anlayınca gözlerim kocaman açıldı. Yanmış mıydım? Yaralanmıştım da hastaneye mi gidiyorduk? İçimi saran korku kalp atışıma etki etmeye çoktan başlamıştı bile. Sonunda mantığım geri gelip Charles ve beni hastaneye götürme kelimelerini daha yeni idrak edebilmiştim. Charles ve beni hastaneye götürmek? Hastane? Kafamda oluşmuş saçma düşüncelere göz devirip vücudumu kontrol ettim. Yanık izi görünmüyordu,yaralanmışa da benzemiyordum. Arka koltukta uzanmıştım ve dizlerimin altında yastık vardı. Sanırım eğer düz koyarsa acır diye koymuştu veya farklı bir şey içi bilemeyeceğim artık. Yerimde hafifçe dikleşip tekrar öksürdüğümde sonunda dikkati yoldan üzerime geçiş yapmıştı. Araba aynasına dikilmiş gözü önce yüzüme ve sonra da vücudumda kısaca gezinmişti. Boğazım kupkuruydu ve resmen yutkunamıyordum. Su istemek için ağzımı açmıştım ki arabanın yan koltuğunun üzerinden aldığı suyu bana uzattı bir şey demeden. Teşekkür anlamında hafifçe gülümsemiştim sadece çünkü konuşabileceğimi sanmıyordum bu boğazla. Uzattığı suyu almak için elimi uzattığımda yüzünde dalga geçen bir sırıtışla suyun kapağını açtı. Daha önce deneyip açamadığım için dalga geçiyordu! Yüzüme somurtkan bir ifade kondurup suyu hızlıca elinden aldım. Bu halde bile hala dalga geçtiğine inanamıyorum. Su içmeden önce dikiz aynaya doğru gözlerimi devirerek elimdeki suyu kafama diktim. Nefes almak için ara bile vermeden tüm suyu mideme yollayınca midemde şişlik oluşmuştu. Boş su şişesini olabildiğince bacağımı hareket ettirmemeye çalışarak ona uzattım. Elimdeki su şişesini umursamazca alıp yan koltuğa tekrardan fırlattı.

"Şey..."

"Başın dönüyor mu?"

"N-ne? Şey yani...biraz...biz nereye gidiyoruz?"

Cevap vermedi. Kaşlarım bıkkınca çatıldı. Bu neydi şimdi? Soru sormuştum! Görmezden geliyordu resmen ve bu çok saygısızcaydı. Eğer cevap vermek istemiyorsa bunu söyleyebilirdi! Beni cevapsız bırakmaya hakkı yoktu fakat şuan benim de uğraşacak halim olduğu söylenemezdi. Gözlerimi tekrar tekrar devirip arkama yaslandım. Başımın altında minik bir yastık vardı. Çok pofuduktu! Çok rahat hissettiriyordu. Yastık açık mor renkteydi ve üzerinde bulutlar vardı. Bebek yastığına benziyordu...bu da onun dalga geçme yöntemlerinden biri falan mıydı acaba diye düşünmeden edemedim. Yastık bebek yastığına benziyordu fakat rahat olduğunu itiraf etmeliydim. Gözlerimi arabanın üst kısmında gezdirdim sıkılmış bir şekilde. Hafifçe oflayıp sıkıldığımı anlamasını beklerken tepki vermiyordu. En azından nereye gideceğimizi söylemesi gerekiyordu. Kendimi veterinere götürülen kedi gibi hissediyordum. Anlık merakla elimi uzatıp araba kapısını kontrol ettim. Kilitliydi. Zaten ne bekliyordum ki? Açık bırakmasını falan mı? Gerçekten bebek gibi davranıyordu. Salak mıyım ben aşağı atlayayım araba giderken? Arabanın camına elimde vurup seslice ofladım. Söylemesini bekliyordum hala. Dakikalar geçiyordu fakat gözü yoldan ayrılmamıştı bile. Eve ne olmuştu? Yanıp kül mü olmuştu? Kurtulduğuma şükrediyordum. Acaba beni kurtarırken yaralanmış mıydı? Filmlerdeki gibi hayatını tehlikeye atıp yanması pahasına beni kurtarıp sonra ben de yandığı için çirkin olduğunu düşünüp terk etmeyecek miydim? Tanrım ne düşünüyorum ben! Sevgili bile değiliz ki! Aramızdaki ilişkiye katil/kurban ilişkisinden başka hiçbir şey denemezdi. Sanırım bir de oyuncağı oluyordum. Beni kullanmadığı şey kalmamıştı zaten. Oyuncak,kurban,işkence kurbanı,bebek. Bir sonraki neydi acaba? Kediymişim gibi davranmasını unutmuşum. Bu adamın cidden çok değişik fantazileri vardı. Zaten bunu en başından kanı sevdiğini öğrenerek anlıyordum. Vampir falan mıydı acaba? Vampirlerin gözleri kırmızı olur benim bildiğim kadarıyla. Ya rol yapıyorsa? Meraklı bir şekilde başımı kaldırıp aynadan gözlerine baktım. Gözlerimi kısmış gözünün içinde kırmızı renginden azıcık da olsa görmeye çalışıyordum. Kara delik gibi gözü var mübarek! Gözleri siyahın farklı bir boyutuydu resmen. Fazla koyu renkte bir siyah ve fazla kusursuz görünüyordu. Gözleri boş bakıyordu fakat gözlerinin içinde parıltı vardı. Gözlerinin içine tüm odağımla bakmaya devam ederken yoldaki gözleri gözlerimi bulduğunda hızlıca geri yerime yattım.

Obedience and painHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin