{Smut}

2K 30 5
                                    

"Sakat olduğun için her boktan yırtıyorsun biliyorsun,değil mi?"

Beni tezgahın üzerine bırakmadan önce yaralı bacağımı eliyle tuttu düz durması için. Elini üst bacağımın altına açarak zemin manasında bırakmıştı. Korkulu gözlerle ona baktım. Tek eliyle pijamamı aşağı doğru çekerken tepki vermeme izin vermeden dudakları dudaklarımı bulmuştu. Dudaklarının arasına doğru konuşmaya çalışıp durmasını söylesem de sesim boğuk çıkıyordu ki çıksa bile dinleyeceğini düşünmek aptallık olurdu. Belimden tutarak bedenimi hafifçe kaldırdı pijamamı dizlerime doğru daha rahat çekmek için. Bana kıyafetlerimi kendisi verdiğinden beri neredeyse hiç iç çamaşırı giyememiştim. Kendi giyiyordu çoğunlukla. Sürekli giydiği renk siyah olurdu. Giydiği iç çamaşırını bilerek mi bilemiyorum ama sıkı oluyordu. Belki de kaslarından dolayı kendine uygun iç çamaşırı bulamamıştır...ellerimi göğsüne doğru koyup itmeye çalıştım. İtmeye çalıştıkça daha derin öpüyordu. Eli yaralı olmayan bacağımda hafifçe gezindi. Elinin yumuşak dokunuşu bedenime minik bir titreşim dalgası yayılmasına sebep olmuştu. Henüz dudaklarına karşılık vermemiştim...burada olmazdı. Ya biri gelirse? Ya önceki gibi her yer ıslanırsa ve biri gelip görürse? Sonunda dudakları dudaklarımdan ayrıldığında derince nefes aldım. "Önceki lavabo fantazimizi hatırlıyor musun bebeğim?" Dedi kendi pijamasını aşağı doğru çekerken. Tabii hatırlıyorum...nasıl unutabilirdim ki? Yüzyılın en utanç verici anıydı. Hafifçe başımı salladım aşağı yukarı doğru. Sağ eli kırık bacağıma destek vererek tutmaya devam ediyordu. Sol eliyle pijamasını çıkarırken hiç zorlanmamıştı. İki elini birden mi kullanıyordu acaba? Normalde de hem sağ hem sol elini kullandığına şahit olmuştum. İki eliyle yemek yapabildiğini gördüğümde şoka uğramıştım. Pijamasını rahatsız edici bir şeymiş gibi tezgahın üzerine attıktan sonra boşta kalmış eli belimi sıkıca kavradı. Dudaklarımı birbirine bastırıp yalvaran bakışlarla baksam da itiraz edemiyordum. Kırık bacağımdaki elinin bacağımı sıktığını hissettiğimde ağzımı açmıştım ki bana olan bakışları yüzünden duraksadım. Sinirli bakışları daha çok bir çeşit meydan okuyor gibiydi. Sesimi çıkarmaya korktuğum için acımı içime atarak sessiz kalmaya zorladım. Sıcak nefesini boynuma vererek derin bir tonda konuştu. "Uslu bir çocuk ol ve ses çıkarma. Yoksa dememe gerek yok diye düşünüyorum...şu siktiğimin bacağı da bir an önce iyileşmezse sanırım diğerini de kıracağım. Amma hassassın sende..." dedikten sonra dişlerini boynuma geçirdi. Boşta kalan eli vücudumun hiçbir yerine değmediği için korkmaya başlamıştım. Ne yaptığını bilmiyordum ve ani bir hareket yapmasından deli gibi korkuyordum. Tabii korkulan oldu. Dişleri sertçe boynundaki deriyi çekiştirirken sanki insan değilmişim gibi bir anda kendini sertçe içime tamamen itti. Sessizliğimi ancak buraya kadar içimde tutabilmiştim. Çığlığı bastığımda acımı umursamazca hareket etmeye başlamıştı. Acıyla inleyerek yüzümü buruşturdum. "A-acıyor...acıyor...y-yavaş!" Dudaklarımdan acı dolu bir inleme daha döküldü. "Şşşt...acısın...kes sesini..." sakin sesi kulaklarımı doldururken bir işe yaradığı söylenemezdi. Yırtılacak gibi hissediyordum. Belki de çoktan yırtıldım? Zevkle uzaktan yakından alakası olmayan acı dolu inlemelerim ağlamaya dönüşmüştü. Acıdan kıvranıyordum ve umurunda değildi. Isırdığı yerde dilini gezdirerek öpücük bırakıyordu. Şuan beni sakinleştirmeye çalışıyorsa saçmalıktı. Bir öpücükle mi sakinleşecektim? Acıdan geberiyorum...gerçi beni sakinleştirmeye çalıştığını düşünmem saçmalıktı. Bir yandan acı verip bir yandan neden sakinleştirmeye çalışsın ki? İçimde en derinime doğru ilerleyip tekrar geri çekilen sertliği ıslanmaya başlamıştı. Acıyor olabilirdi hem de çok acıyordu fakat istemsiz de olsa sertleşmeye başlamıştım. Dudaklarım titriyordu. Nefesim kesik kesik çıkıyor, karnım kasılıyordu. Alışmaya mı başlamıştım? Islaklığı yüzünden daha fazla acı vermiyordu. Ağlamam yavaş yavaş tükenirken acı dolu inlemelerim zevkten sızlanma seslerine dönmüştü. "C-charles..." kasılan karnıma elimi koyup derince inledim. İçimdeki sertlik yavaşça içeri ve dışarı doğru kayıyordu. Tamamen dışarı çıkmıyordu,sadece çekebileceği yere kadar çıkmayacak şekilde çekip tekrar en derinime zorluyordu. Sanki imkan varmış gibi her girişinde daha da derine itmeye çalışıyordu kendini. Nefes seslerimiz birbirine karışmışken en büyük gürültü benden çıkan inleme sesleriydi. Başını kulağımın yakınına doğru duvara yaslayıp nefes nefese hareketlerine devam etti. Derin inlemesi kulaklarıma dolduğunda benim ince sesim eşlik etmişti inlemesine. Prostatıma yaptığı vuruşlar gitgide daha derin ve sert oluyordu. İçimde daha da büyüdüğünü hissediyordum. Kulağımın tam yanında kafasını duvara yaslayarak ağır bir şekilde nefes alıp veriyordu. Bu sese sertleşmemek elde değildi...nefes seslerinin arasında çoğunlukla benim inlemem,arada da onun derin inlemesi çıkıyordu. Belimden aşağıya doğru kayan eli bacağımın altından deliğime doğru ilerledi. Anlamazca baktığım sırada sertliğinin yanında işaret parmağını eklemesiyle çığlık attım. Sadece bir parmak nasıl bu kadar acı verebilirdi? Uzun parmağını sanki sertliği yetmezmiş gibi sonuna kadar içime itmişti. "Çıkar lütfen! Charles! Acıyor lütfen!" Ağlayarak yalvarıyordum. Deliğim yırtılacak derecede gerilmişti. Henüz sertliğini bile zar zor içime alıyorken bir de üzerine parmak eklemişti! Zevk ve acı karışımı inlemelerim lavabo duvarlarına çarpıyordu. Saçlarım darmadağın olmuş,bazı tutamlar yüzüme yapışmıştı. Ağlamaktan gözlerim kıpkırmızı bir şekilde burnumu çekip yalvarmanın bir işe yaramadığını yeni yeni anlamaya başlıyordum. Yüzünde hain bir sırıtışla kaşlarını kaldırdı. "Çok güzel alıyorsun...sesin de çıkmasa mükemmel olacaktı." Dedi ve ikinci parmağını sertliğinin yanına ekledi. Eski acım bin katı geri döndüğünde çığlıkla karşılamıştım. Henüz birinci parmağa alışmak üzereyken ikinciyi eklemişti! Gözleri geriye doğru yaşadığı zevkle kaydı. Eminim ki acı çektiğimi görmek libidosuna libido katıyordu. Bugün beni yırtmaya niyet mi etmişti acaba? Ağlamaktan halim kalmamıştı. Eklediği ikinci parmaktan sonra aldığı zevk artmış olacak ki gözleri geriye kayıp duruyordu. "Siktir..." İçimde seğirdiğini hissettiğimde aynı anda inledik. Duvarlarıma sürtünen iki parmağını makas hareketi yapmak için kullandığında acıyla inledim. "Charles...nefret ediyorum senden..." Yüzümü buruşturarak ardarda inlemelerimi sundum ona. Islaklık acıyı bastırıyordu, zevk acıyı bastırıyordu. Onun yüzünden acıya falan mı alışmıştım? Düzgün düşünemiyorum. "Nefret et benden...benim olduğun gerçeği ölsen bile değişmeyecek...benimsin...sadece benimsin...Ben istediğim sürece benimsin..." inleyerek aynı anda gelmeden önce söylediği son sözlerdi. Bacaklarım deli gibi titriyordu. Gözlerimi açacak halim kalmadığı için gözlerimi kapatıp başımı arkaya doğru yasladım. Boşalmanın etkisiyle kasılan deliğim nedeniyle canım acısa da sonunda kendini ve parmaklarını çekmişti. "Gözlerini aç." Emir tonundaki sesini duyduğumda yorgun gözlerimi açtım. Yüzünde baygın bir sırıtışla ıslak elini bana gösterdi. Zevk almamla ilgili dalga geçtiğini anlayınca göz devirdim. "İstemeden oldu." Bacağım düz kalmaya devam etsin diye bedenimi yana doğru çevirip eliyle desteklediği bacağımı tezgahın üzerine bıraktı ellerini yıkamadan önce...

Obedience and painHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin