.

1.6K 37 8
                                    

Yanımdaki battaniyeyi hızlıca üzerime çekip altına saklandım,şuan cevap verecek halde olduğumu sanmıyordum. İkisinin de gülme sesi geldiğinde tek utanan ben olduğumu anladım.

"Deve kuşu."

Charles'ın yaptığı espriye Chris kahkaha attı. Komik değildi ya! Charles hep bana Deve kuşu diyip duruyor...Ben ona dağ ayısı desem hoş olur muydu? Kemiklerimi kırardı tabii...kırar mıydı? Denemek istedim. Dağ ayısı...yok ölümü göze alamam. Chris battaniyeyi hızlıca üzerimden çektiğinde kesinlikle yerin dibine girmekten magmaya falan ulaşacaktım. Ellerimle yüzümü kapatıp kollarimla vücudumu saklamaya çalışıyordum. Altımdaki pijamayı yukarı çekemezdim çünkü batmıştı. Temizlenmem gerek...yatak berbattı.

"Temizleyin şu nevresimleri siz yaptınız karışmam ben. Gerçi ben yapsam da siz temizlerdiniz..."

Chris gülerek odadan çıktı. Sonunda ellerimi yüzümden çekerek Charles için başımı kaldırdım. Gözleri hafif kısılmıştı, göz altları kısışı nedeniyle buruşmuştu. Bu ifadesi...gözlerini fazla güzel gösteriyordu. Gözlerinin içi parlıyor gibiydi ve göz altındaki kırışıklık sanki gözlerinin içi gülüyormuş gibi gösteriyordu. Kurumuş dudaklarında dilini gezdirerek ıslattıktan sonra o da yataktan kalktı. Üstünde uzandığımı umursamadan altımdaki nevresimi çekmesiyle kendimi yerde buldum. Acıyla inleyerek kalçamı ovuşturdum. Çekil diyebilirdi! Gerçekten dağ ayısı bu herif! Ona sinirli bakışlarımı yollarken umursamazca nevresimleri çıkarıyordu. Eline değen sıvıya...iğrenmemişti. Umurunda gözükmüyordu...peki ama o zaman neden iğrenç demişti ki? Sadece benimle oynamayı mı seviyor? Böyle yapmasından kesinlikle nefret ediyordum. Zaten özgüveni olan veya onun gibi everest dağı kadar yükseklikte egoya sahip biri değildim,bir de böyle derse kendimden nefret etmeye başlardım. Elindeki nevresimleri sıkıca tutarak odadan çıktığında acıyan kalçamı son kez ovup ayağı kalktım. Karşıdaki aynalı dolabı açarak içerisine baktığımda tek seferde tutturmuştum, nevresimler! Hepsi siyah ya da griydi...başka renk bilmez miydi bu adam? Karanlık çökmüş içine! Gözlerimi devirerek sadece iki renkten ibaret fakat bir sürü olan nevresimlerden gri bir tane kaptım. En azından siyah yerine gri daha açıktı. İçimizi karartacak. Chris üzerindeki açık renkli kıyafetlere rağmen nasıl bu kadar siyah/gri bir yere uyum sağlayabilirdi ki? Hiç mi rahatsız olmuyordu? Ben sürekli kavga falan etmelerini beklemiştim...hani 'İçim karardı değiştir şu renkleri!' 'Yürü git Chris.' Tarzı bir şeyler. Fakat Chris hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu...elimdeki nevresimi kuru yatağın üzerine koyarak elimi uzatıyordum ki kapı açıldı. Ani olduğu için yerimden sıçramıştım. Bu evde herkesin hareketleri aniydi, alışmam lazım!
Başımı kaldırarak ıslak ellerini minik bir havlu ile kurutan Charles'a döndüm. Elini hızlıca kurutup elindeki havluyu çekmecenin üzerine attıktan sonra beni kenara çekti. Ben yapacaktım! Nevresimi yatağa yerleştirmeye başladığında kollarımı çarprazladım. Kötü bakışlarımı yollayarak en azından görürse ne yaptığını anlar diye düşünmüştüm. Yüzüme bile bakmadan nevresimi yerleştirip işini bitirmesini beklememiştim tabii.

"Aç mısın bebeğim?"

"Hm?"

Daldığım nevresimlerden başımı kaldırarak yüzüne baktım. İç geçirerek göz devirdi,bana! Ne yaptım ben yine? Alt tarafı dalmışım! Hızlı adımlarla banyoya doğru ilerledim. Onsuz banyo yapabilirdim! Umarım karışmaz. İstemiyordum onu şuan sinirlerimi bozmuştu. Benim yapacağım işi kendi yapmıştı! Üstelik göz devirip iç geçirdi bana. Gitsin nevresimlerle göz devirmece oynasın,bana ne be! Ben banyoya ilerlerken durdurmamıştı...ee? Böyle mi? Bu kadar kolay mıydı? Durdursana be! Son kez dönüp baktığımda odayı terk etmişti. Hayır Leo ağlama...sırası değil. Güçlü kalmak var ya yanımdan bile geçemezdi. Duygusuz falan kalmak beni görse lanet okurdu. Duygularım dile gelip isyan çıkarabilir artık! Çabuk kırılıp içimde üzülen bir yapım var. Hani birine içinde defalarca küsersin ya,sonra karşındakinin haberi olmadan defalarca affetmişsindir. Bu resmen benim günlük rutinim...sıcak bir duş duygularıma yardım edebilir bence.

                                    ******

İyi gelmişti. Gerçekten iyi gelmişti. Kapının arkasında gördüğüm benim iki katım olan bornozu vücuduma sardım. Biraz komik duruyordu...içinde çuvala girmiş gibi duruyordum. Farklı bir şey de yoktu ki! Aynaya dönerek kendime baktım merakla...halime patlarken üstümü kontrol ettim. Kesinlikle fazla geniş...zaten birazdan üzerimi giyerim,problem ortadan kalkmış olur. Son kez aynada kendi halime güldükten sonra banyodan çıktım. Oda boştu...asıl dışlanmak neymiş öğrenmiş olmuştum. İlk başta en azından Charles kucağına falan çekmişti. Şuan odada tek bırakmış ikisi beraber aşağıdaydı. Umursamamalıyım...belki Charles'ın bir katil olduğunu hatırlamam yardımcı olur. Bir katil seni nasıl dışlar ki? Uzak durman gereken biri o. Oflayarak karşımda duran dolapları tek tek açtım,aynalı dolap hariç. Orada nevresim olduğunu biliyorum artık! Şuan kıyafet bulmam gerek. Son dolabı da açtığımda sonunda bulmuştum. Son dolap,kapı tarafı. Unutmazsam alışıp yorulmadan her şeyi bulurdum. Dolabın içindeki tüm kıyafetler yine gri ve siyah olduğu için alışamamazlık şokuna girmiştim. Charles yakında kendini falan da boyar mıydı gri ya da siyaha? Beklerdim. Boya kutusunda mahsur kalsın! Dolabın içinden pamuklu,siyah bir şort ve uzun siyah bir tişört seçtim. Benim de içimi karartmıştı dağ ayısı. Dolap kapağını kapatmak diyemeyeceğim şekilde çarparak karşımdaki aynaya baktım. Üzerimdeki bornozun kemerini açarak çıplak vücuduma göz gezdirdim. Her yerim kızarmış...tenim fazla beyaz olduğu için çabuk kızarıyordum. Yanınızda Charles gibi biri varken bu beyaz ten beyaz kalır mıydı ki? Elimdeki kıyafetleri hızlıca üzerime geçirdikten sonra koşarak bornozu kapıya geri astım. Yatak odasının kapısının önünde duraksayarak aşağı gitmem gerekip gerekmediğini düşündüm. Açtım...ve susamıştım da tabii. Canım meyve istemişti...armut vardı dolapta. Hızlıca gidip alsam belki ilgileri üzerime gelmezdi? Kendimi sevgilisiyle buluşmaya gidecek liseliler gibi hissetmiştim. Aynı evde alt kattakilerden saklanıyordum. Yavaş adımlarla merdivene doğru ilerleyip ses çıkarmamak için elimden geleni yaptım...merdiven sonunda bittiğinde parmak uçlarımda mutfağa doğru ilerledim. Etrafa bakınarak resmen ajancılık oynuyordum. Gerçekten yüzlerini görmek ya da konuşmak istemiyordum. Dışlayın ve köşemde ağlamama izin verin lütfen. Ağlamama sebep olup bir de 'ne oldu?' Demeleri yok muydu? Ah tanrım. Bunun sorulmasından nefret ediyorum! Eğer ağlıyorsam çeneni kapat ve sarıl,bu kadar. Hepsi bu. Tabii artık Charles sarılsın istiyor muydum emin değilim. Chris ile sarılsın o. Mutfağa girdiğimde gördüğüm manzaraya şaşkınca baktım. Chris...Charles'ın kucağında oturmuş parmaklarıyla oynayarak bir şeyler anlatıyordu. Beni fark etmemişlerdi bile...Charles kullanmıştı beni. Sadece seks oyuncağıydım. Yaşadığımız şeyler onun için hiçbir şey ifade etmiyordu! Derin nefes alarak göz yaşlarımı geri çekmeye çalıştım. Hızlıca dolabı açıp içinden resmen bulduğum bütün meyveleri dolaptan aldığım tabağa attım. Hızlı davranıyordum...karşılarında ağlamamak için. Kendimi...bilmiyorum bu hissi. Ne hissi olduğunu bilmiyordum ama berbat hissettirdiği kesindi,ona emindim.

"Güzelim?"

Chris'in sesini duymamla içimde garip bir sinir oluştuğunu fark ettim. Yüzümü ona dönmeden elimdeki büyük tabakla mutfağı terk ediyordum ki kolumdan yakalamıştı. Yüzümü ona dönmeden elimdeki tabağı kafasına vurma fikrinden uzaklaşmaya çalıştım. Neden böyle vahşi şeyler düşünmeye başlamıştım?Charles yüzünden miydi? Bilmiyordum. Normal bir insana karşı böyle bir duygu besleyeceğimi sanmıyordum ama sanırım şuan Chris denen çocuğu parçalara falan ayırmak istiyorum. Neden aklıma gelen kan midemi bulandırmamıştı? İçimde soğukluk hissediyordum.

"Bırak kolumu."

"Niye kaçıyorsun?"

"Oruspu çocuğu!"

Elimdeki tabağı istemeden ve ani sinirle kafasına vurduğumda şokla bana bakıyordu...

Obedience and painHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin