Eve dönmek

1K 33 3
                                    

Farklı bir ev,farklı yatak ve farklı renkler tabii. Etrafımda gri duvarlar ve altımda siyah yatak yoktu. Başkasının yatağında ağlayarak uzanıyordum. Özlediğim için ağladığımı söyleyemezdim, daha çok korkuydu. Garip bir histi. Sanki yaşadığım her şeyi sindirmek için ağlıyorum gibiydi. Koko yanımda uzanmış yüzüme bakıyordu anlamazca,mutlu etmek için yüzümün her yanını yarasa da maalesef işe yaramıyordu. Tanımadığım adamın adının Xavier olduğunu öğrenmiştim. Güzel bir isimdi,o da benim ismimi beğenmiş. Charles'ın bana iyi davrandığı anlar aklıma gelince ağlamam şiddetleniyordu, işkencesi aklıma gelince içimi sinir kaplıyordu. Kapı yavaşça açıldığında hızlıca gözyaşlarımı silip yerimde doğruldum. Ne kadar tutabilirim bilmiyordum ama patlayacak gibiydim. Charles ölsün istedim. Gözlerimin önünde benim çektiğim acıların misli ile acı çekerek gebersin istedim. Ağlamaktan nefret eder olmuştum. Onun yüzünden canavarın tekine dönüşüyordum. Karıncaya bile zarar veremeyecek olan ben tanımadığı adamın kafasında tabak kırmıştı. Sinir bozucu olarak anılan sinek canlısına bile vuramayan ben birini kafamın içinde defalarca kez öldürmüştüm. Charles...ölmesi gerekiyordu. Ondan nefret ediyordum. Onun bana güzel hissettirmiş olmasından nefret ediyordum. Belime sardığı kollarını parçalara ayırmak istiyordum. Gözümden düşmek üzere olan yaşı hızlıca elimle silip girdiğim transtan hissettiğim el ile çıktım.

"Açsındır..."

Önüme koyduğu tepsiye iştahsızca baktım. Düz bir çizgiye benzer şekilde gülümseyip ağlamaktan kurumuş dudaklarımı yaladım ıslatmak için. Tepsinin üzerinde duran yemekleri görmezden gelerek sadece su ile dolu bardağı almıştım ellerime. Yemek yemek istemiyordum ama susuzluktan ölüyordum. Elimde tuttuğum bardağı hızlıca dudaklarıma götürüp içindeki suyu tamamen içtim. Göz kapaklarımdaki ağırlık az da olsa geçerken içime canlılık geldiğini hissetmiştim. Geniş bir şekilde gülümseyip başımı salladım.

"Teşekkürler."

"Yemeğini yemeyecek misin?"

"Yok...Aç hissetmiyorum. Yemesem olur,değil mi? Saygısızlık etmek istemem..."

"Yok sizin kararınız tabii."

Gülümseyerek önümdeki tepsiyi aldı. Neredeyse çatlamak üzere olan başımı tutarak arkama yaslandım. Başım çok ağrıyordu. Neredeyse gece boyu ağlayıp durmuştum. Uyuduğum sadece birkaç dakikalık süre içerisinde de kabus görmüştüm. Yeterince korkmuyormuşum gibi kabuslarım da üzerime gelince daha fazla uyumak istememiştim. Saatlerce ağlamıştım ve şuan şafak vaktiydi. Perdeler açık ve güneş henüz doğmamıştı bile tam olarak. Panik atağım yüzünden soğuk havayı görmezden gelip pencereyi açmıştım Xavier'in uyarılarına rağmen. Sonunda nefes alabiliyordum ve ağlamam durmuştu fakat içimde gram his kaldığına emin değildim. Hissiz hissediyordum. Sanki yıllarca kaldığım komadan yeni çıkmış gibiydim. Esneyerek yerimde doğruldum. Nefes alamıyorum resmen...yorgun gözlerimi kırpıştırarak yataktan kalktım. Yüzümü yıkamaya ihtiyacım var...banyonun yerini öğrenmiştim kustuktan sonra. Derin nefesler alarak banyoya doğru ilerledim. Adımlarım minik ve yürümek değil de sendeleyerek sürünmek gibiydi. Defalarca esnemiş olmamdan hasta olacağım belliydi. Kendimi azarlarcasına başımı iki yana salladım. Banyoya vardığımda ilk işim aynaya bakmak olmuştu,keşke olmasaydı. Gördüğüm resmen siyaha dönmüş göz altlarıma şokla baktım. Saçlarım darmadağınık olmuş,rengim sarıya dönmüştü. Dudağımın canlı pembe rengi yerine beyaz tonları kaplamıştı solgun dudaklarımı. Eğilerek soğuk suyu çarptım yüzüme uyanmak adına. Kurtulmuştum, daha fazla üzülmeme gerek yoktu. Hayatıma bakacaktım. Sadece biraz suçlu hissetmiştim ve yaşadığım şeylerin şoku daha yeni üzerimden gitmişti. Genişçe gülümseyerek aynadaki solgun yüzüme baktım. Bitti. Kurtuldun Leo. Daha fazla üzülmene gerek yok...hafifçe kıkırdayarak elime aldığım soğuk suyu göğsüme ve boynuma döktüm çok ıslatmadan. Genelde panik atak geçirince ve nefes alamayınca soğuk su nefesimi düzene sokardı. Özellikle boynuma ve göğüs kafesime sürmek çok iyi gelirdi. Hissettiğim ferahlık yüzümdeki gülümsemenin büyümesine neden olurken banyoyu sonunda terk ettim. Kırgın bir sevinçle aşağı ilerledim. Sanırım şuan bir şeyler yiyebilirim...aslında...bu seferlik kendime ödül mü vermeliyim? Sanırım normal yemek yemeliyim. Bunu hak ettim...zor da olsa güçlü davrandım. Başkası olsa dayanamayıp intihar falan ederdi,değil mi?

"Xavier...şey ben...ben kararımı değiştirdim de,yemek yiyebilir miyim?"

Kalçasını tezgaha yaslamış elindeki elmayı yemekle meşguldü. Balkon kapısı içeriye soğuk hava esmesini sağlarken hafifçe titredim fakat kapatsın istemiyordum.

"Tabii. Dolaba bıraktım,başka şeyler de var istersen. Ayrıca şu adam..tutuklanmış. Polis haber verdi az önce. Seni istediğin zaman evine bırakırım."

"Yemeğimi yedikten sonra...gidebilirim.."

Huzurlu bir şekilde gülümsedim...

                                  *****

Ne kadar yemek yediğimi ve ne yediğimi bile sayamayacak kadar çok şey yemiştim. Neredeyse bütün meyveleri bitirmiş,bir sürü abur cubur yemiştim. İçimdeki duygusal boşluğu dolduracak karbonhidratlara ihtiyacım vardı. Elimdeki çilekli sütü yudumlarken Xavier'in arabasının arka koltuğuna oturmuştum. Pencereyi benim için açmıştı fakat klima da açıktı soğuk olduğu için. Biraz mantıksız bir hareket olsa da bir şey demiyordu,zaten yollarımız ayrılıyordu birazdan. Ona çok teşekkür borçluydum...bana çok yardım etmişti. Kim tanımadığı birini evine alıp istediği her şeyi verirdi ki? Üstelik teşekkür bile beklememişti resmen. Giderken bile hala utanarak istediğim şeyleri almıştı bana. Karnımın şişliği rahatsızlık vermeye başladığı için elimdeki sütü bitirip yanından geçtiğimiz çöpün içine attım. Daha fazla bir şey yemek istemiyordum. Çok dolu hissediyordum,rahatsız edici derecede. Yüzümde hafif yorgun bir gülümseme ile şoför aynasına baktım Xavier için. Beni fark ettiğinde genişçe gülümsedi.

"Ben...çok teşekkür ederim...ne yapsam ödeyemem hakkını. Çok teşekkürler..."

"Sorun değil."

Şişmekten bir hal olmuş karnıma elimi bastırdım hafifçe. Koko yan koltukta uyuyakalmıştı bile. Üşümesin diye üzerine minik bir battaniye örtmüştüm. Battaniyenin altında ve tam klimanın önündeydi. Onu bilerek klimanın tam önüne koymuştum rahat uyur diye. Uyuyan bebeğime gülümseyerek baktım. Cok masum uyuyordu. Nefes alıp verirken hareket eden karnını mıncırmak istesem de kendimi tuttum. Eğilerek evden çıkmadan önce iyice doyurduğum için benimki gibi şiş olan karnına hafif bir öpücük kondurdum. Vücudu sıcaktı. Benim güzel bebeğim ya! Hafif sesler çıkarıp gözünü araladığında yüzünü okşadım tekrar uyusun diye...

Obedience and painHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin