4

277 7 0
                                    

Etrafa göz gezdirdiğimde yeşil bir alandı.

" Yürüyen Ego. Piknik yapalım hava da güzel?" Bana Yürüyen Ego demeyi keser misin?" Hakkettiğin bir lakap." Gözlerini devirdi." Biz burada sana iyilik yapıyoruz senin dediğin şeye bak Keskin?" Yürüyen Ego'sun Dalkıran." Dön rütbeye." Emredersiniz Yürüyen Ego komutanım." Rütbedeyiz Keskin."

Sinir bozucu bir gülümseme belirdi dudaklarımda.

" O yüzden komutanım dedim ya komutanım."
Tuttuğu bileğimi bıraktı.

" Seninle uğraşılmaz." Uğraşılmaz."

Dedim başımla onaylarak." Çık rütbeden Yürüyen Ego komutanımmış." Diye söylendi.

Ofladım.

" Başlarım yapacağımız işe ya. Hadi napıyoruz?" Piknik demedin mi?" Dedim."

Bir adım daha atacakken bacağımı yukarıda yakaladı.

" Diken."

Başımı biraz eğdim ve dikenle göz göze geldim. Hemde kaşındıran cinsten. En nefret ettiğim bir hafta kaşınıyor resmen ya.

" Bırak bacağımı sikerim belanı Yürüyen Ego." Çok kibarsın."

Dedi alayla. Bacağımı kendime çektim.

" Her zaman." Şurdan gideceğiz." Yolu sen biliyorsun ilerle." Arkasından gittim.
" Dikkat et yine diken vakası yaşamayalım." Eder..." Derken ayak bileğime batan şeyle çığlık attım. Evet evet. Asker olabilirdim hatta bu çığlık nasıl benden çıktı şaşırdım ama bildiğiniz çığlık attım.

" Siktir! Noluyor?" Başını bana çevirdi hızlıca benimse yüzüm buruştu." Kızım iki saniye dikkat et dedim sana. Dakika bir gol bir."

"Kessene  sen bi sesini!"

Bileğimi çevirdim yavaşça." Hani güzel bir yerdi lan!? Dikenden bol birşey yok!" İlerisi güzel!"

Yüzü buruştu.

" Çok mu kaşınıyor?" Evet!"

Derin bir nefes aldı ve bir elini beline yerleştirirken diğer elini alnına yasladı.

" Yemin ediyorum baş belasısın. Dikkat etsen öleceksin değil mi?" Prensip meselesi canım." Hay senin.. neyse." Bileğimi de incetebilirdim o yönden bakalım ve devam et!" Tamam sakin ol." Gel de sen sakin ol bu kaşıntıyla!" Ben mi dedim sana dikene bas diye?!" Yürü vallahi seni doğduna pişman ederim Yürüyen Ego!" Etsene." Lan inatlaşmanın sırası mı!? Yürü işte!"

Kaşıntıyı unutmaya çalıştım ve ilerledim. Çok şükür ki açıklığa ulaştık. Bir yerden dükkan galiba bir paket alıp yanıma yaklaştı paketi kurcaladığında bir krem gibi birşey çıkardı.

" O ne?" Kaşıntın için. Tut şunu." Sepeti elime tutuşturup eğildi ve bileğime kremi sürmeye başladı." Kalk lan ben sürerim." Beceremezsin." Siktir git!" Beklemiyordu ki kalktı ve sepet yerine elime kremi verdi.

" Sür." Eğilip kremi bileğime sürdüm. Doğruldum hemen." Kapak olsun. Bir saniye sen bana beceriksiz mi dedin?" Hayır." Aferin." Kremi sepete yerleştirdim.

" Şimdi nereye gidiyoruz?" Biraz daha ileriye güzel bir yer olması lazım orada."
Bilmiyor musun yeri Sancak?" Gibi."

Mala bakar gibi baktım ve gözlerimi kırpıştırdım.

" Akın'ı mı seçmeliydim?" Karakolluk olmaya meraklıysan evet." Kalsın."

Elimi istemez şekilde salladım.

" Abimin dilinden kurtulamam." Gel hadi."

Çok kısa bir alan daha ilerledik ve güllerle çevrili bir alan görünce dudaklarım aralandı. Elini çenemin altına yerleştirip aralanan dudaklarımı kapattı.

" Ebesinin nikahı.." demiştim güzel diye." Bu kadarını beklemiyordum." Gülü sever misin?" Fazlasıyla."

Adımlarım ilerledi Yürüyen Ego eğilince bakışlarımı ona çevirdim. Boştaki koluyla kediyi aldı ve sepeti yere koydu.

" Korkmazsın diye düşünüyorum." Eben korksun Dalkıran." Hiç sevmem kendisini." Tanıyor musun?" Maalesef."

Örtüyü serdim ve kediyle oturdu.

" Alabilir miyim?" Kibarlığım karşında şaşırmış olsa da ikiletmeden verdi. Kediyi havada tutup uzandım. Kediyi göğsüme yatırıp başını okşadım. Bir süre orada durduk ne kadar tahminim yok açıkçası.

" Sancak."

" Hı?"

"Kedi uyudu?"

Bakışlarını bana çevirdi.

" Bekle alayım."

Bir elini başından desteklecek diğer elini ise karnını destekleyecek şekilde yerleştirip aldı. Kedi aniden sıçrayıp tırnaklarını çıkardı ve yüzüne doğru savurdu. Her şey saniyeler içinde olurken hızlıca geri çekildi Üsteğmen.

" Şşt benim." Sesini duyunca en masum bakışlarıyla baktı." Yavaştan gidelim." Tamam." Doğruldum uzandığım yerden. Sepeti ve kediyi bırakıp arabaya bindik.
İkimizide de aynı anda gelen aramalarla kaşlarım çatıldı." Demiştim." Kapattım. Uyuzluk iyidir bazen. Koltuğa iyice yerleşip dışarıyı izledim.  Radyoda çalan şarkıyla önce ayakkabılarımı çıkardım. Camı açtım ve kapıya oturacak şekilde dışarı çıktım.

" Lan?" Elimi yanıma yerleştirirken sıkıca tutundum.

"Ele avuca sığmazdı deli gönlüm
Bir zamanlar neredeydi, şimdi nerde

İster güneş ol yak beni
Yağmurum ol ağlat beni
Aklım başka, duygularım başka yerde

İster güneş ol yak beni
Yağmurum ol ağlat beni
Aklım başka, duygularım başka yerde

Bir deli rüzgar savurdu beni böyle
Umutlu tutsak benim, altın kafeste.."

Diğer arabalardan da müzik sesleri ve sesler yükseldi bazıları eşlik ediyordu.

"İster güneş ol yak beni
Yağmurum ol ağlat beni
Zincirleri yüreğimin artık sende

İster güneş ol yak beni
Yağmurum ol ağlat beni
Zincirleri yüreğimin artık sende

Yok ağlatmaz asla beni, bir gün ayrılık
Pişmanlığım nefret olmaz, öfke olmaz
Senden daha acı bir hasret bulunmaz.."

Derin bir nefes aldım.

"İster güneş ol yak beni
Yağmurum ol ağlat beni
Acılarla sevinçlerle yaşat beni.."

Şarkıya devam ettim ve bitirdiğimde müzik sesleri kısıldı. Söyleyenler sustu başımı hafifçe geriye yatırırken elim kaydı bedenim düşecek gibi olurken bileğimden içeri çekti.

" Siktir!" Elimi alnıma götürdüm. Alnımı vurmuştum ya!

" Kızım sen manyak mısın?!" Sus! Alnım acıdı!" Diğer tarafa giderdin çekmesem!" Sancak. Lütfen kes şu sesini. Alnım çok acıdı."

Aynayı indirdim ve alnıma baktı.

" Morarmasa bari." Ya sabır! Hâlâ morarmasa bari diyor ölecektin lan!?" Ama ölmedim yani sorun yok."

Aynayı kapatıp geriye yaslandım. Göz kapaklarım yavaştan kapanıyordu. Açık tutmakta zorlanıyordum.

Selamlarrr benim için mükemmel bir gün oluyor umarım sizinki de öyledirrrr eh diğer bölümde görüşelim canlarım ciğerlerim💜💜

GECENİN KOMUTANI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin