28

86 3 0
                                    

Doğru söze ne denir? Susulur üzgünüm ama yani ne dememi bekliyor!

" Suskunsun. O da iyiymiş." Dedi kendi kendine mırıldanarak. Ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi.

" Nereye?"

" Ayla'yı alacağım."

Hızlı adımlarla yanına yaklaştım ve ondan önce ben montumu aldım.

" Sen nereye?"

" Akın'a!" Ani ses yükselmemle yüzünü buruşturdu.

" Tamam ,ben bırakırım seni de Akınla ne işin var?"

" Sana ne be adam ben askerimi göremez miyim? Hayır yani dünyada kıskanacak adam kalmadı sende Akın'ı kıskandın."

" Kıskanmadım."

Dedi inandırmaya çalışır bir şekilde.

" Hadi hadi."

" Ayrıca belki kıskandım hoşuna mı gitti."

Beklediği cevabı vermeyecektim bu sefer.

" Evet?" Bir süre durdu ve gözlerini kırpıştırdı.

" Anlamadım?"

" Hadi komutan hadi!" Çekiştirerek çıkardığımda gözlerini benden çekti.

Akın evinin önüne geldiğimizde oldukça soğuk bir hâl almıştı.

Kapıyı Ayla açmıştı içeri geçtiğimizde altı giyinik üstü olmayan Akın ile kaşlarını çattı Sancak.

" Akın?"

" Komutanım." Dedi ayağa kalkarak.

Sancak ise derin bir nefes aldı.

" Bak iyiler işte!" Dedim sitemle.

" Akın." dedi Sancak uyarır bir ses tonuyla.

" Ne anladınız siz komutanım? Yaram açıldı onun pansumanını falan yapıyordu!" Dedi şaşkınlıkla. Sancak'ın bakışları Ayla'ya dönerken Ayla olup biteni anlamaya çalışıyordu.

" Ne geçiyor lan burada?"

" Sana da geleceğim küçük hanım."

Cıkladı Ayla ve dudak büzdü.

" Gelme."

" Bakma bana öyle çok ciddiyim."

" Abiğ." Diye mırıldandı kedi gibi.

" Hayır. Bakma bana öyle bu sefer olmaz."

En sonunda dayanamadı. Sancak söz konusu Ayla olunca pek de sert olamıyordu. Bir bakışıyla kırılıyordu inadı. Şuan da o anlardan biriydi. Sancak kollarını Ayla'nın bedenine sardı hızlıca.

" Al sen bunu."

Dediğinde Akın ters bakışlar attım.

" Bakmayın bana öyle komutanım, Almila komutanım ve Tuğkan komutanım oldu,biz olduk sizden hâlâ çit yok. Bu gidişle hepimiz çoluk çocuğa karışacağız siz daha inadınızla uğraşacaksınız."

" Sabır Akın Allah bana sabır versin."

" Amin amin." Dedi başını hafifçe sallayarak.

" Dur lan siz oldunuz mu?"

Başıyla onayladı.

" Sancak komutanımın sizi beklediği kadar olmasa da bizde bekledik komutanım."

" Eviriyorsun çeviriyorsun bir şekilde getiriyorsun konuyu oraya."

" Meslek sırrı." Dedi marifetmiş gibi söyleyerek.

" Abi! Senin bu askerinden şikayetçiyim!"

" Aha! Başlıyoruz." Dedi Akın bitkin bir sesle.

" Ne yapmış yine."

" Dün adam dövdü!"

Bakışları Akın'a döndü.

" Kimi?"

" Eski..."

" Ellerine sağlık kardeşim. Bana bak kardeşimi üzersen senin yedi sülaleni sikerim biliyorsun."

" Yedi sülalemden daha büyük bir kitle olurmuş gibi geliyor bana ama biliyorum komutanım."

" İyi." Dedi soğuk bir sesle.

" Hadi komutan hadi gidelim askeriyedeki işlere bakalım."

Şüphelenen bakışlarla baktı bana.

" O bakışı ezbere biliyorum yürü."

" Komutanım sizde az değilsiniz ama."

" Kes sesini Akın." Dedikten sonra Sancak'ı kolundan sürükleyerek çıkardım.

" Noluyoruz?"

" Bırak yalnız kalsınlar konuşacakları vardır illaki."

" Benim askeriyede işim yok, bırakmamı ister misin?"

Başımla reddettim.

" Yürüyeceğim."  Binadan çıktığımızda derin bir nefes alıp soğuğun bedenime işlemesine izin verdim.

" Emin misin? Soğuk hava. Gel işte."

" Ne o Üsteğmen kıyamadın mı?"diye alayla sorduğum soruyla bıkkın bir nefes aldı.

" Hiç kıyamadım." Diye mırıldandığında bakışlarımı yerden çektim.

" Ben giderim. İşlerini hallet sen ,akşam timle buluşuruz."

" Benim şuan senden daha önemli bir işim yok."

" Ben giderim." Dedim harfleri uzatarak.

Başını yavaşça sağ ve sola salladı.

" İnadın inat be kızım seninde ama benim de inadım inat hadi. Üşüme."

Ellerimi belime koyup baştan aşağıya süzdüm.

" Hayır."

" Evet."

" Sen kazandın." Diyerek arabaya ilerledim. Pek durmadığımız için araba hâlâ sıcaktı. Kapıyı açıp ön koltuklardan birine oturduğumda sıcaklıkla gevşedim. Götüm donuyordu evet.

" Diğer inadını da kıracağım göreceksin." Diyerek bindi arabaya.

" He he tamam şimdi gidelim." Dedim montumu çekiştirerek. Üşümüştüm yalan yok.

" Üşüdün mü sen?" Başımla reddettim.

Askerim ben. Üşümem, yorulmam, acıkmam, susamam. Ama şuan üşümüştüm ve bunu çaktıracak da değildim. Duygularımı saklamayı iyi bilirim.

" Burnun kızarmış ama."

Göz ucuyla bakmakla yetindim. Askeriyenin önüne gelince hızlıca indim ve içeri girdim. Küçük odama gelince montumu çıkardım burası sıcaktı.

Evraklarla yüz yüze geçirdiğim saatlerden sonra omuzlarımı geriye atarak sırtımı esnettim.

Görevler değil de evraklar yoruyordu beni.

Oflayarak kalkıp montuma sarıldım ve dışarı çıktım. Başımı çevirdiğimde kimse yoktu koridorda. Umursamayarak çıkışa ilerledim ve askeriyeden çıktım. Montumun fermuarını biraz daha yukarı çekerek etrafa bakındım. Biraz kafa dinlemek için kafeye ilerliyordum ki camdan gördüğüm yüzlerle durdum.

Sancak biriyle konuşuyordu ve kız sürekli Sancak'ın elini tutuyordu. Kız ayağa kalkarak biraz daha yaklaştı öpecekken geri çekildiğinde Sancak, bakışlarını bana çevirdi. Görmemiş gibi davranıp arkamı döndüm ve ters yöne ilerlemeye başladım.

Evet yine ben yine benn özel bölümden sonra benn neler yapıyorsunuz??
Sizi çookk seviyorummmm💜💜

GECENİN KOMUTANI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin