Devrim Tuğcu: Kapındaki tepsiyi neden almadın?
Siz: Kapımda tepsi mi var?
Devrim Tuğcu: Akşam yemeğine inmedin diye Oktay koydu
Devrim Tuğcu: Ama sen bihabersin
Devrim Tuğcu: Kapını mı tıklatmadı?
Siz: Tıklatsa bile duymazdım ki kulaklık takıyordum
Devrim Tuğcu: O halde şimdi al, ye
Siz: Aç değilim
Devrim Tuğcu: En azından içeri al, Oktay görüp üzülmesin. Anladığım kadarıyla sana oldukça değer veriyor
Siz: Ben de ona çok değer veriyorum
Devrim Tuğcu: O halde neden uzatıyorsunuz?
Siz: Kırıldı, o kırılınca zamana bırakırız
Siz: Sonra birden affeder. Sorunlarımızı konuşur, kaldığımız yerden devam ederiz
Devrim Tuğcu: Benimle arkadaş olman onu rahatsız etti
Siz: Evet
Siz: Hem arkadaş olmam hem sana söylediklerim onu bir hayli rahatsız etti
Devrim Tuğcu: İstersen onunla konuşabilirim?
Siz: Siz barıştınız mı?
Devrim Tuğcu: Biz hiç küsmedik ki
Devrim Tuğcu: Tartıştığımıza bakma. Biz hep ayda yılda bir tartışırız, kopma noktasına da geliriz ama sonra hiçbir şey olmamış gibi aynı masaya oturur yemek yeriz
Siz: Sonra da geçer odana içersin, değil mi?
Devrim Tuğcu: Anlamadım?
Siz: Sorunları 'hallolmuş' gibi lanse ettiğin sürece daha çok yalnız içki içersin
Siz: Her neyse ya, bir daha sana tavsiye vermeyeceğim (gönderilmedi)
Siz: Daha fazla konuşmayalım uykum var
Devrim Tuğcu: Tepsiyi almayacak mısın?
Devrim Tuğcu: Bence yemekler soğumamıştır, biraz da olsa yersin
Siz: Niye tepsiye bu kadar taktın anlamadım
Siz: Dediğim gibi şu an müsait değilim
Siz: Peruğum banyoda, bostanımı çıkardım, sütyenimle uzun zamandan sonra hasret gideriyorum (gönderilmedi)
Devrim Tuğcu: Sen de olan her şey evdekilerde de var
Devrim Tuğcu: Çekinmen anlamsız, çık al işte
Siz: Ben de olan her şey evdekilerde de var?
Devrim Tuğcu: Yok mu?
Siz: Hayır, haklısın vardır
Siz: Evdekilerde belki de fazlası var (gönderilmedi)
Siz: O zaman şey yapayım ben
Siz: Tepsiyi alayım
Devrim Tuğcu: Al
Siz: Sen odandasın değil mi?
Devrim Tuğcu: Evet
Siz: Peki, diğerleri?