| pazartesi sabahı
Cumartesi akşamından sonra aile evine gitmeyip yanımda kalan erkek arkadaşımın keyifli bir şekilde ekmeğine sürdüğü çikolataya karşın masadaki herkes ona bakıyordu. Aslında keyfine diyecek bir şey yoktu ama o, şarkı mırıldanıyordu.
Hafta sonu birlikte bitirdiğimiz dört filmi, bana okuduğu kitabı, yaptığımız kitap okuma yarışmalarını, yatağında oynadığımız satranç oyununu, benim resmimi çizdiğini ve birbirimize ettiğimiz iltifatları düşününce gülümsedim.
Hayatımda yaşadığım en iyi hafta sonuydu.
Cuma akşamı çekinip birlikte uyuyamamıştık ama cumartesi akşamı ben koltukta yatınca o da yerde, hemen dibimde, yatmıştı. Haliyle pazar akşamı yani dün akşam birlikte yatarak bunu da aşmıştık. Yatakta uzun süre birbirimize dokunmaya çekinip sonra ise yavaş yavaş Devrim'in karnımı tutup arkadan sarılmasıyla uyuyakalmıştık. Sabah boynuma çarpan nefesiyle uyanmıştım. Koynumdaydı.
Sıkı sıkıya da sarılmıştı ve ne ara elimi saçlarına koyduğumu hatırlamıyordum ama uyandığımda ister istemez onları okşamaya başlamıştım. Sanırım bunu gece de sık bir şekilde yapmıştım çünkü Devrim'in tek tepkisi boynuma sokulmak olmuştu.
Birde "Bundan sonra hep burada nefes alacağım." diye uykusunda homurdanmıştı. O anı hatırlayınca göğüs kafesim şiddetle yükselip indi. Geceyi onun odasına geçirirken Oktay'ın "Bu gece gelmeye başlarlar." diye mesaj attığını görmemiştik. "Sizin kafanız şimdi bir milyondur, geleceğimizi unutmuşsunuzdur." da yazıp yollamıştı.
Ve evet, tahmin ettiği gibi unutmuştuk.
Hatta Oktay eve diğerlerinden önce gelip bizi kontrol etmeseydi muhtemelen patlardık. Bizi uyandırmak yerine Devrim'in kapısındaki anahtarı çıkarıp dışarıdan kilitlemişti. Anahtarı da kapının altından içeri atmıştı. İlk gördüğümüzde afallasak da şu an minnettardık.
Şimdiki kahvaltıya gelirsek o tamamen Devrim'in şuur kaybı yaşamasından kaynaklıydı. Evdekileri unutup ikimize kahvaltı yapmaya başlamıştı, ben aşağı inince durumu fark edip müdahale etmeye çalışmıştım ama Efe ortama dahil olduğu için kahvaltıyı bırakmak şöyle dursun "Sıkıntı yok." deyip altı kişilik hazırlamaya kalkmıştı. Ona Eren olarak yardım etmek istediğimde karşı çıkmak şöyle dursun yer açmıştı. Muhtemelen beni hâlâ üç gündür vakit geçirdiği kız olarak gördüğünden vakit geçirmekten hoşlanıyordu.
Fakat şu an fazlalıklarım vardı ve Devrim bunları unutmuş gibi çikolata sürdüğü ekmeği bana uzatıyordu. Gözlerime beklentiyle bakmasına binaen geriye kalan ev halkı o havada tuttuğu ekmeği keskin nişancı edasıyla hedef alıyor, kafalarında olayı oturtmaya çalışıyorlardı. Önce kim ateş edecek merak konusuydu.
Efe "Sırayla hepimize yedirecek misin yoksa Eren'e özel mi?" diye sorunca Oktay'ın yediği boğazına kaçtı. Art arda öksürmeye başladığında yardım etmek amaçlı ona döndüm ama yardımımı istemedi. Benim yerime Çakır'a işaret verdiğinde Çakır onu dinleyip sırtına sertçe üç dört kez vurdu. Oktay boğazına takılan yemeği ağzına tuttuğu peçeteye çıkarırken dönüp kızgın bir edayla Efe'ye baktım.
Benden önce Devrim bozuntuya vermeden "İsterseniz size de yaparım." dedi. Ardından yine ekmeği dudaklarıma uzattı. "Aç bakayım ağzını." dediğinde el mecbur açtım. Bir ısırık alırken ekmeği de kendim tutmaya kalktım. Başta vermeyecek gibi olsa da gözlerimle masayı gösterdiğimde daha fazla zorlamamıştı.
Çikolatalı ekmeği kendi başıma yemeye başladığım esnada kendine gelen Oktay'ın Devrim'e ekmek uzatmasıyla tebessüm ettim. Belki Efe konuyu daha fazla uzatmadı ama Oktay'ın "İsterseniz size de yaparım." sözü çok hoşuna gitmiş olmalıydı. Suratında 'şerefsizim ben' der gibi bir ifadeyle Devrim'e baktığında Devrim nihayetinde uzattığı ekmeği aldı ve çikolatayı sürmeye başladı.