"Gitmiş kızları eve çağırmış," deyip Akın'ın kolunu dürttüm beni dinlesin diye. Kafamı şoför koltuğuyla arabanın duvarının arasına soktuğum için dikiz aynasından birbirimize bakamıyorduk. Haliyle dönüp bana bakması da zor oluyordu. O yüzden bir kez daha "Dinliyorum." demekle yetindi. "Sonra geceyi de onlarla geçirmiş. Şimdi gelmiş konuşmak istiyor. Oldu paşam affedeyim de ileride üstüme kuma da getir." dediğimde "Getirir valla." dedi
"Getirir tabii."
"Getirmem." diye araya giren Devrim'le "Sen sus!" dedim.
Akın, nedeni bilinmez, kulağını ovuşturduğu esnada arkadan bir elin beni dürtmesiyle irkildim. Bütün ciddiyetim giderken dönüp beni dürten ele ve sahibine göz attım. Devrim koltuğundan buraya olabildiğince dönmüş hem bana vuruyor hem bana bakıyordu. Gerçi göz göze geldiğimizde dürtmeyi bıraktı, "Olaylar öyle yaşanmadı." dedi.
Akın'ın koltuğunun arkasına başımı yaslarken buruk bir ifadeyle "Beni aldattın." dedim. "O iki kadını odana sokmadan önce düşünecektin. Bitti. Artık birlikte olamayız. Ne olursa olsun benim de bir gururum var."
"Hangi iki kadını odama soktum?" diye sorguladığı sırada Akın'a dönüp "Sen mi ona bunu anlattın?" diye sordu. Akın'ın konuşmasına fırsat vermeden "Elbette o anlattı." diye çıkıştım. "Arkadaşısın diye seni mi koruyacaktı? Bana neler neler anlattı. Ona dürüst olduğu için minnet etmelisin."
Akın arabayı ileride durdurup Devrim gibi arkasını dönmek suretiyle bana baktı. Ardından "Söylesene neler neler anlattım." diye konuştu. Böyle hesap sorar gibi olunca doğruldum. Bir Devrim'e bir Akın'a bakarken yalancıktan esnedim. Ellerimle ağzımı kapadığım sırada, nefessiz kaldığımdan mı yoksa gerçekten uykusuz olduğumdan mı bilmiyorum, ikinciyi gerçekten esnedim. Gözlerim yaşarırken esnemem bitince ellerimi ağzımdan çekip dışarıya göz attım. Eve gelmiştik.
"Hadisine." diyen Akın'la "Tamam," dedim, yenilmişlikle, "Sen anlatmadın ama yine de iki kadınla odanda ne yapmış olabilirsin ki?" amadan sonra Devrim'e bakmıştım. Devrim ise "İki kadın yok." diye olayın özüne indiğinde omuzlarımı düşürerek "Dört kadın mı var?" diye sordum.
Akın, Devrim'e "Sen başına belayı almışsın." derken kapısını açıp arabadan indi. Onun sözlerine aldırış etmeyerek sevgilimi seyretmeyi sürdürdüm. "Hadi açıkla." dediğimde bir dışarıya -Akın'a- baktı bir bana ve "Eve neden gelmelerini kabul ettiğimi tahmin edebiliyorsundur." diye konuştu. Bir müddet gözlerime tahmin edebiliyor muyum edemiyor muyum diye bakınca başımı sallayarak "Az buçuk." dedim.
"O halde neden bana tepkilisin?"
"Onları odana soktun."
"Oda moda yok." diye direttiğinde, hıçkırdım ve "Salonda mı yaptınız?" dedim.
Kaşları çatıldı, açıklamak adına tekrar dudaklarını araladı ama son anda açıklamaktan vazgeçerek "Farkında mısın?" diye sordu. "Konuyu değiştirmeye çalıştığının mı? Evet." dedim. Devrim başını onaylamaz anlamda sallarken "Adını bile bilmediğim bir kadına, onu aldatmadığımı anlatmaya çalışıyorum." dedi.
Kabul ediyorum, iyi yerden vurmuştu.
Duraksayarak öylece yüzüne bakakaldığım sırada açılan kapımla eş zamanlı olarak içeri giren rüzgar ürpermeme neden oldu. Kısa sürede kendime gelerek Akın'a dönüp "Ben yürüyemem." dedim. Şu an bacaklarımda o kadar güç yoktu, biliyordum. "Bugün sen beni taşı yarın ben seni taşırım, ne dersin?"
"Sen beni nasıl taşıyacaksın?" ikinci kısma takıldığı esnada Devrim'in kapısının açılıp kapandığını işittim. Umursamamaya çalıştım çünkü sevgilim değildi bir şey değildi. Üstelik adımı bile bilmiyordu. Dudağımın içini hafifçe dişlerken uzun uzadıya düşündüm. Akabinde "Ne belli kaza geçirip sakat kalmayacağın?" diye konuştum. "O zaman da ben seni taşırım."