İnce askıları olan hafif göğüs dekolteli elbiseyi uzun uzadıya süzdüm. Göğüs kısmı dantelliydi, tam ortasında ise bağcıklar bulunuyordu. Kısaydı ve vücudun üst kısmını saran bir yapısı vardı. Giyinsem belimi de çok güzel sarardı. Antalya'da sıradan bir günde giyinip dışarıda gezinilebilir bir elbiseydi. Bence bana da yakışırdı ama sanki bu gece için uygun değildi.
Onu da yatağımdaki kıyafet yığının üstüne attıktan sonra iç çektim. Devrim'in bu akşamki yalnız kalma planını o kadar sonradan öğrenmiştim ki eve yeni sokulmuş kedi gibi hissediyordum. Bir yanım ürkek bir yanım meraklı.
Elimi daha yeni kuruttuğum saçlarıma atıp çekiştirdim. Eren'in gardıroptaki kıyafetlerinin altına bütün elbiselerimi sığdıramadığım için büyük bir çoğunluğunu yatağımın altında saklıyordum. Şu an ne var ne yoksa ortaya dökmüştüm dökmesine ama sanki hiç kıyafetim yokmuş gibi hissediyordum. Sıkıntıyla iç çekerken "Bu benim bir erkekle ilk randevum," diye sızlandım. "Ne giyeceğimi bulamamam çok normal."
Devrim hoşuma giden bir adamdı. Giyindiğim hiçbir şeyi sorgulamayacağını veya yadırgamayacağını biliyordum ama yine de bunu bilmek yeterli değildi. Kendi içimde halledemediğim bir sorundu. "Kendimi yansıtmalıyım." diye mırıldandığım esnada gözüme salopet çarptı. Aynen Devrim, içine de body giy tam olsun.
Hızla kendimi kınarken başka bir yöne, sonra başka bir yöne baktım. Bakışlarım yatağın üstünde mekik dokurken gördüğüm hırkayla duraksadım. Yarım koldu, v yaka bir hırkaydı. Buradan gördüğüm kadarıyla az bir düğmesi mevcuttu. Onun yanına gidip daha önce hiç görmediğim hırkayı elime alırken etiketini koparmadığımı fark ettim.
Bu demek oluyordu ki ilk defa bu akşam giyecektim!
Belli belirsiz tebessüm ettim, "İşte bu."
Üstümdeki bornozun kuşağını çözüp hızlıca önünü açtım ve çok kısa sürede kollarımdan da çıkarıp bornozdan tamamen kurtuldum. Onu yataktaki kalabalığın üstüne atmaktansa komodinin üzerine yerleştirip hırkamın etiketini sertçe çekip kopardım. Bunu yaparken elim acısa da aldırış etmeden büyük bir memnuniyetle hırkayı üstüme geçirdim. Bence illa elbise giyinmeme gerek yoktu. Neyin içinde rahat ediyorsam o şekilde giyinmeliydim.
Hırkanın düğmelerini deliklerine geçirdikten sonra gardıroba gidip kapağını açtım. Gözüme ilk Eren'in pantolonları düşse de altlarında kendi pantolonlarım olduğunu bildiğimden rahattım. Kırışmasınlar diye aldığım bir önlemdi. Her ne kadar bu evde ütü odası bulunsa da her defasında oraya kadın kıyafetleri sokamam diye dikkat ediyordum. Ütü odasında iki tane de çamaşır makinesi bulunuyordu ama onlar kıyafetleri kaç derece yıkayacağını bilmeyenler içindi sanırım. Ortak alana atıp içlerinden birine ayarlatıyor olmalılardı.
Bu evdeki en büyük lütuflardan biri herkesin odasında banyo, o banyoda ise çamaşır makinesi bulunmasıydı. Anımsadıklarımla ev sahibinin ne kadar kibar olduğunu fark edip gülümseyerek Eren'in pantolonun bulunduğu askıyı çekip aldım. Kot pantolonun altındaki kumaş bol pantolon gülümsememi derinleştirirken onu hızlıca sıyırdım ve eğilip gardırobun çekmecesinden iç çamaşırımı alıp doğruldum.
Sırasıyla ikisini de giyindikten sonra komodinin çekmecesini açtım, Eren'in çoraplarının arkasında kalan çoraplardan bir çift alırken aynı zamanda da küçük takı kutumu alıp geri çekilmiştim. Çoraplarımı giyindiğim gibi küpelerimi daha aynanın karşısına geçmeden takmaya başladım. Biri için başarılı olurken diğerinde aynaya bakmak zorunda kalmıştım. Küpeme uygun kolyemi boynuma, yüzüklerimi parmaklarıma geçirdikten sonra gururla kendime baktım. Fakat, en önemli detayı yani rimeli atladığımı fark edince gözlerim irileşti.