20.Bölüm: "İnsanların sevgileri bile nasıl yalan olabiliyordu?""

427 37 2
                                    


Aren gittikten sonra bu tozlanmış yerde rahat edemeyip banyo da bulduğu temizlik malzemeleriyle ortalığı temizlemişti. Saatlerdir temizlik yapıyordu ve anca ortalık toparlanmıştı. Karnından gelen guruldama acıktığını ve artık midesine bir şeylerin girmesi gerektiğini gösteriyordu. Mutfakta bulunan yuvarlak, bir ayağı kırıldığı için yamuk duran masaya oturdu. Markete gitmesi lazımdı ancak yeterli parasının olduğundan bile emin değildi. Kalkıp buzdolabını açtı.

Buzdolabını açtığında içinin tıklım tıklım yiyecekle dolu olduğunu görünce hem şaşırdı hem mahcup oldu. İçinde meyvelerden tut da bazı abur cuburlara kadar bir sürü yiyecek doluydu. Peynir, zeytin ve birçok sebze de bunlar arasındaydı. Dolabın kapağını kapatırken üzerinde küçük bir kağıda yazılı bir not buldu. "Şu an bir işin olmadığını biliyorum o yüzden sana bu jesti yapmama izin ve bunları güzelce ye. Tamammmm tamamm çalışınca ödersin." Yazmıştı sonuna da bir gülücük yerleştirmişti. Altında bir telefon numarası yazıyordu "Ne zaman istersen ara. Unutma sen arayana kadar aramayacağım." Yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti. "Teşekkür ederim." Dedi sessizce.

Aren, Saye'ye yaptığı şeyin haksızlık olduğunu biliyordu ve gönlünü almaya çalışıyordu ama yine de bu fazlaydı. Tekrar karnının guruldamasıyla aklına aç olduğu gelen Saye kalkıp güzel bir makarna pişirmek için tencereye su koydu. Yanına peynir çıkaracaktı. Öyle çok seviyordu ki peyniri gerçekten her şeyin yanında yiyebilirdi. Kendi evlerinde yeme fırsatı çok olmadığı için doya doya yiyemiyordu ancak artık burada yalnızdı. Kendi başınaydı ve özgürdü. Her ne kadar kardeşinin onu bırakıp gitmesine üzülse de bu yalnızlığı değerlendirmeliydi.

Makarna suyu kaynamaya başlayınca makarnaları içine attı ve eşyalarını yerleştirmeye yatak odasına geçti. Valizini açtığında ilk karşısına çıkan o çerçeveli resim oldu. Baş ucuna o resmi koydu ve diğer eşyalarını çıkartıp düzenlemeye başladı. Yeni bir hayata başlıyordu. Bunun için birçok karar vermeliydi. Önce gittiği liseyi açığa almalı daha sonra iş bulmalıydı. Bunları düşünürken eşyalarını yerleştirmeyi bitirmişti. Mutfağa geçip pişmiş makarnayı süzdü ve tencereye yağ koyup içine attı. Gaye ile en sevdikleri yemek makarnaydı. Hatta bir tencere makarna yaptıklarında eşit paylaşmak için kaşık kaşık sayardılar koyarken. Bir keresinde son iki kaşık kalınca Gaye tane tane saymaya bile kalkmıştı. Bunlar aklına gelince birden gülümsediğini fark etti.

"Hayır hayır artık Gaye yok." Dedi kendi kendine. "Artık özgürüm, dilediğim özgürlüğe sahibim." Diye mırıldandı. Makarnasını ve peynirini tabağa koyup bir güzel yemeye başladı. Makarnayı ağzına götürüp tadını çıkara çıkara yerken peynirden de bir parça alacaktı ki.. Peyniri yere düşürdü. Masanın altına eğilip almaya çalıştı ve aldıktan sonra kalkarken kafasını masaya vurdu. Kafasını masaya vurduğu gibi kafasını tutup ağlamaya başladı Saye. "Gerçekten mi?" dedi kendi kendine. "Benim gibi ayda yılda bir ağlayan biri başını masaya vurduğu için mi ağlıyor?"

Aslında masa ağlaması için bir aracıydı. Kardeşinin gidişini hâlâ yediremiyordu, kolay kolay yedirebileceğini de sanmıyordu. Ama onu bırakmamıştı değil mi? Kendini çözmesi için bıçak bırakmıştı. Biliyordu ki onu bırakıp gitmesinin bir nedeni vardı.

Masadaki makarnası da yarım kalmış, yiyememişti.

"Gel de yarısı için kavga edelim seni aptal kız yoksa hepsini yiyeceğim." Diye bağırdı evin içinde. Ama maalesef gelen giden yoktu. Oturduğu yerde kalıp hüngür hüngür ağladı.

"Seni asla affetmeyeceğim." Diyordu oturduğu yerde ağlayarak. "Asla affetmeyeceğim." Gidip odasındaki çerçeveli fotoğrafı alıp bir süre sarılarak kendi kendine konuştu.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin