41.Bölüm: "Gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir alışkanlığı vardı."

246 25 1
                                    


Herkes bir gün kendi sonunu getirirdi. Bana bir şey olmaz diye düşünen birine her şey olabilirdi. Bazı insanlar kendini fazla bir şey sanıyordu, küçük dünyayı ben yarattım havalarını taşıyorlardı. Aynı şu an Aleyna'nın yaptığı gibi. Kendisine bir şey olmayacağından emin olup röportaja çıkmış ve bir başkasına iftira atmıştı. Daha doğrusu iftira değildi kardeşi onu darp etmişti ama bunu kendisi istemişti. Kardeşinin damarına basmış ve kendisine saldırmasını sağlamıştı. Normalde Aleyna dayak yerken kolunu kaldırmayacak birisi değildi. Ama sırf darp raporunu ona karşı kullanmak için almıştı. Kullanmıştı da. Ancak hesaplamadığı bir şey vardı. Bu zamana kadar ondan nefret eden kişileri unutmuştu. Unuttuğu başka bir şey daha vardı: Geçmişte bile olsa yaptığın kötülükler gün gelir önüne çıkardı. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir alışkanlığı vardı. İşte Saye ve İlay ona bunu unutturmayacaktı. Çünkü artık eskiden yaptığı her şey bir bir önüne dökülmeye başlayacaktı.

Saye onun hazırlandığı odaya girdiğinde sinirden göz yaşlarının yanaklarından döküldüğünü, saçının başının dağıldığını, ortalığı yakıp yıktığını gördü. Adeta sinir krizi geçiriyordu. Kuduz bir köpek gibi nereye saldıracağını şaşırmıştı. Seçkin Özen biricik kızının o hale geldiğini duyunca koşa koşa gelmiş ve bu olayın araştırılmasını emretmişti. Ama daha yarım saat geçmesine rağmen tüm sosyal medya hesaplarında bununla ilgili paylaşımlar yapılmaya başlanmıştı. Aleyna hakkında birçok yorum yapılmıştı.

"Bu kız tam bir zorba geçen hafta bizim kafeye geldi ve ona yanlış içecek götüren garsonun üzerine o içeceği döktü." Yazıyordu yorumlardan birinde. Başka birinde "Olgunlaşmak mı? Bir arkadaşım daha geçen onun yüzünden işinden oldu." Yazıyordu. Saye yorumları keyifle okumuş şimdi ise Aleyna'yı teselli ediyordu. Ancak teselliler işe yaramayınca bir sakinleştirici yapmak için doktor çağırılmıştı.

Seçkin Özen ve doktor hariç herkes odadan çıkmıştı. Saye etrafına baktığında Sungur'u göremedi. Kardeşi buradayken o ne yapıyordu? Telefonunu alıp Sungur'u aradı ama açan olmadı. Aren ise endişeli bir şekilde kapının önünde volta atıyordu. Seçkin Bey odadan çıktığında yüzü bembeyaz, dudakları renk kaybetmişti. "Nasıl oldu?" diye sordu Saye.

"Birazdan eve götüreceğiz ama sinirleri çok yıpranmış. Doktor bir süre sosyal medyadan, sosyal hayattan uzak kalsın dedi."

"Yapabileceğim bir şey var mı?"

"Bu ay derginin kapağına seni ve yaptığın birkaç resmi koyalım diyorum Saye. Aleyna bu yoğunluğa ayak uyduramaz. Ama fazladan birkaç resim daha isteyeceğim senden yetiştirebilir misin?"

"O..olur tabii." Dedi Saye. "Resimlerin taslaklarını size gönderirim."

"Tamam Saye." Dedi Saye'nin omzuna dokunarak. Saye omzunu çekmemek için zor tuttu kendini.. "Ben gidiyorum o zaman Seçkin Bey. Aleyna ile ilgili bir gelişme olursa lütfen haber edin."

"Teşekkürler Saye iyi ki varsın."

"İyi ki varım." Diye düşündü Saye de. Ama Seçkin Özen henüz gerçek Saye ile tanışmamıştı. O zamanda iyi ki varsın diyebilecek miydi? Bazı insanlar iki kez tanışırdı, bakalım ikinci tanışmalarında da onu böyle sevip minnettar olacak mıydı?

Şimdi ilham kaynağı olan o eve gidip sanatını ortaya dökmenin zamanıydı. Önce İlay'ı aradı:

"Ben çıktım. Sen neredesin?"

"Fotoğrafları alıp eski evine geçiyorum. Resim için hazır mısın?" Saye arabasına binip, kontağı çevirdi. Bir yandan kulağına tuttuğu telefonunda İlayla konuşuyordu: "Resme her zaman hazırım. Peki ya sen daha fazla kaosa hazır mısın?"

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin