47.Bölüm: ""Başlanılan her şey bitmeye mahkumdu.""

210 24 13
                                    

Selam sevgili okurlarım :) Bu bölüm artık Saye'nin kim olduğunu açıklama ve düşmanlarıyla olan savaşını başlattığı bölüm oldu. Yukarıda ki şarkının bu bölüme uygun olacağını düşündüm :) Bölüm hakkında yorum yapmayı unutmayın, sizleri seviyorumm ❤️❤️

.

.

Sonunda büyük gün gelmiş çatmıştı. Hem Özen ailesi için hem de Saye için buradan sonrası asıl dönüm noktasıydı. Artık Saye'nin eteğindeki taşları dökme zamanı gelmişti. Saye sabah uyandı, sakin bir gün geçirmek istediği için önce yatağın içinde bir süre debelendi. Saçma sapan düşünceleri, aklına gelen karmaşıklıkları düşüncelerinden uzaklaştırdı. Telefonunu da tamamen kapatmıştı. Yemeğe gitmeden bir saat önce açacak onun dışında bütün gün kapalı kalacaktı.

Akşamki gerginliğe kendini hazırlamalı ve sakin, dingin kalmalıydı. Önce kalkıp on dakika meditasyon yaptı, kendini düşüncelerinden arındırdı sadece nefesine odaklandı. Meditasyon ona iyi gelmişti. Sonra terliklerini giyerek mutfağa gitti. Sağlıklı ve proteinli güzel bir kahvaltı hazırladı kendine. İştahla yedi. Evi öyle sessizdi ki odasında, komedinde yanı başında duran saatin tıkırtısı bile oturduğu yerden duyuluyordu. Sessizlik içinde kahvaltısını etti, her lokmasının tadını çıkardı.

Sonra masayı, mutfağı toparladı ve biraz evini temizlemeye karar verdi. Temizlik bazen aklındaki düşünceleri de temizlemesine yardımcı oluyordu. Güzelce süpürüp, sildiği evin ferahlığına bıraktı kendini. Biraz dinlenip duşa girmek için banyoya gitti. O an banyoyu temizlemeyi de düşündü ancak kendini yormamalıydı da. Bu yüzden vazgeçti ama duştan sonra kendine güzel bir kahve yapıp bornozuyla kanepede bacaklarını uzatarak oturacağını düşündü. Düşüncesi bile huzur vermişti. Duşa girdi ve bütün suyu vücudunda hissetti. Daha önce hiç bu kadar anı yaşamamıştı. Saçlarını şampuanladı ve iyice duraladı. Duştan sonra bornozunu üzerine alıp terliklerini giydi. Ayaklarında terliğin yumuşaklığını hissetmesi bile onu oldukça mutlu etmişti.

İçeriye geçip kendine köpüklü güzel bir türk kahvesi yapmak için cezveyi aldı. İçine türk kahvesi koydu üzerine bir fincan su koyup karıştırarak ocağa koydu. Taze çekilmiş kahvenin kokusu bile onu oldukça cezbetmişti. Kahvesi olduğunda fincanına kahveyi dökmeye başladı. Köpüğünün cezveden süzülüp fincana dolması hoşuna gitmişti. Bol köpüklü acı kahvesiyle şimdi istediği keyfi yapabilirdi.

Fincanını alıp hâkî rengi koltuğuna oturdu, ayaklarını uzatıp yanında duran sehpaya kahvesini koyarak cama doğru bakmaya başladı. Bir şeyin eksik olduğunu fark etti. Hemen tv ünitesinin çekmecesini açarak hoparlörünü aldı ve bluetooth ile bilgisayarına bağladı. Güzel dinlendirici bir müzik açarak kaldığı yerden devam etti huzurlanmaya.

"Kardeşim..." dedi kısık sesiyle. "İntikamımızı almaya az kaldı, belki de bu intikamdan sonra kavuşacağız." Acı kahvesinden bir yudum daha aldı. Ağzının içinde biraz gezdirdi tadını çıkarmak istiyordu. Telvesinin acısını hissederek yuttu. Bir süre anda kalarak müzik sesine kulak verdi, kahvesinin son yudumunu alarak bitirip kenara koydu. Aynı içtiği kahve, şu an bulunduğu huzurlu ortam gibi...

Uzun zamandır okumadığı kitabı okumak, gitmek istediği o kafeye gidip tek başına sessizce insanları izlemek istiyordu. Şu an son vakitleri kalan ve ölüm döşeğinde bir insan gibi hissediyordu kendini. Çünkü biliyordu ki Seçkin Özen Gaye'nin kardeşi olduğunu öğrendikten sonra Saye'yi rahat bırakmayacaktı.

Bir süredir başlayacağı ama bir türlü fırsat bulamadığı kitabını aldı ve tam okuyacakken kapı çaldı. "Bu huzurlu anımı kim bölebilir?" diye söylendi. Bir süre kapıyı açmamaya kararlıydı ancak kapının gümbür gümbür vurmaya başlamasıyla dayanamayarak gidip delikten baktı. Gelen Aren'di.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin