17.Bölüm: "Küllerimden yeniden doğacağım."

438 35 5
                                    

Sabah birinin sevinç çığlıklarını duyup uyandı. Gözleri hâlâ kapalıydı ve açmak istemiyordu. Neredeydi? Bodrumda mı? Gözlerini açmaktan ve olanların bir kâbus olmadığından korkuyordu. Henüz gerçekle karşılaşmak istemiyordu. Yattığı zemin soğuk ve sertti. Bodrumda olduğunu biliyordu ama "Belki de odamdaki yerde yatmışımdır, gece düşmüşümdür. O kötü kâbusu görürken kendimi yere atmışımdır." Diye düşünüyordu. Böyle düşünmek istiyordu. Sevinç çığlıkları daha da artmış "Bu başımıza konan bir talih kuşu." Diye bağırıyordu annesi. Tabii ya hepsi kötü bir kâbustu. Olanlardan sonra annesi asla böyle bir şey diyemezdi. O kadar olay çıkardıktan sonra nasıl bir talih kuşu konabilirdi ki?

Birazdan kardeşi gelecek ve annesiyle babasının gittiğini söyleyip beraber kahvaltı edeceklerdi. Yine de gözlerini açmadı, sadece bekledi. Annesi ve babası her ne kadar sessiz konuşmaya çalışsalar da konuşmalarının hararetli olduğunu anlıyordu. Dış kapının açılıp kapanma sesini duydu büyük ihtimalle babası ya da annesiyle babası evden çıkmıştı. Emin değildi. Biraz daha beklemeye devam etti. Bekledi, bekledi ve bekledi. Kimse gelmedi. Hâlâ gözlerini açmayı ve gerçeği görmeyi inkâr ediyordu.

Biraz sonra bir kilit sesi duydu, işte o zaman acı gerçek tekrar yüzüne vurdu. Bu kilit sesinden bodrumda olduğunu anladı. Nerede olursa olsun bodrumun kilit sesini ayırt edebilirdi. Artık gözlerini açmadan durmasına gerek yoktu çünkü gerçeği öğrenmişti. Gözlerini açtığında annesi ve Gaye'yi karşısında gördü. Annesi elinde bir iple ve bantla duruyordu.

"Birazdan Seçkin Bey gelecek ve güzel bir anlaşma yapacağız. Senin ise susup sesini çıkarmaman gerekiyor ama nedense öyle durmayacağını biliyorum. Bu yüzden... elinde ki kalın ipi göstererek...Seni bağlayacağız." Dedi.

Bir şeyler demek istiyordu ama şu an konuşması bile o kadar anlamsızdı ki.. Hiçbir şey diyemedi. O ikisini de haklayacak güce sahipti bunu onlarda biliyordu ancak kılını bile kıpırdatmak istemiyordu. Gaye'nin donuk gözlerine baktı. Bu kız sanki yıllardır birlikte büyüdüğü kız değilmiş de aslında Gaye'nin bir klonuymuş gibiydi. Onun gözlerine baktığında canı yandı. Onu gerçekten tanımıyordu. Kardeşi gitmiş yerine bambaşka bir kız gelmişti.

İlay insanların değişebileceğini söylemişti, olabilirdi de. Ama kimse bu kadar değişemez, değişmemeliydi. Bakışlarındaki o canlılık bile gitmiş yerine donuk, ölü bakışlar gelmişti. Annesi yanına yaklaşarak onu bağlamaya başladı. Annesi onu bağlarken, annesinin ilk defa yanına bu kadar yaklaştığını kokusunu ilk defa bu kadar net alabildiğini fark etti. Güzel kokmuyordu kokusu adeta çürük meyvelerin kokusunu andırıyordu. Aynı içinin de çürümüş olduğu gibi çürük kokuyordu.

Kokusunu almamak için kafasını geri çekmişti. Gaye ise karşısında durmuş donuk gözlerle ona bakıyordu. Yüzünde acayip derece de bir ifadesizlik vardı, tek bir mimiği bile oynamıyordu. Annesi onu bağladıktan sonra Gaye'den gidip bandı aldı ve gelip Saye'nin ağzının bantladı.

Tüm bu hazırlıklar Seçkin Bey içindi yani. O kimse? "Başımıza talih kuşu kondu" demişti annesi. "Yoksa beni evlatlık mı verecekler?" diye düşündü birden. Yoksa yıllarca çocukları olmayan bir çifte mi satacaklar?

Kendisinden kurtulmaları ailesi için her anlamda talih kuşu konmasıydı. Paralı ya da parasız fark etmeksizin. Gaye'ye birçok laf söylemek istedi. "Değer miydi? Kardeşine bunu yapmaya değer miydi?" diye bağırmak istedi. Ama karşısındaki kişinin Gaye olmadığını hatırlattığında ağzından tek bir harf bile çıkarmak istemedi onun için. Annesi işini bitirdiğinde Gaye'ye bakarak "Gidelim." Dedi.

Kapıdan çıkarken Gaye'nin gözlerinin dolduğunu gördüğünü sandı. Ancak aklının ona oyun oynamasına izin vermemeliydi. "Hayır, hayır o artık Gaye değil." Dedi içinden kafasını sallayarak. "Tamam madem beni istemiyorlar o zaman beni kendi halimde bıraksınlar. Başka aile de istemiyorum kimseyi istemiyorum tek kalmak istiyorum." Kafasından böyle birçok düşünce geçiyordu. O sırada dış kapının çaldığını ve içeriye iki adamın girdiğini duydu. Bu adamlarda birisi babasıydı. Daha içeri girer girmez sesinden anlamıştı babası olduğunu çünkü eviyle çok ilgili bir baba rolüne bürünmüştü. "Ah canım kızım bak nasılda üzgün." Diye başlamıştı konuşmaya.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin