...
Daha önce sizin hiç yenilgiden dönen zaferleriniz oldu mu?
Başlangıcında dökülmüş ve kırılmışken, elinize cam kırıkları gibi insan kırığı bata bata kendinize ve en çok da geçmişinizdeki geçmişinize şimdiyi yama yaptığınız oldu mu?
İki tarafın da haklı olduğunu savunduğu bir meydanda haklı ve haksız yanlarımızla birbirimize bakarken ben, bir yandan da ruhumdaki yamaları gizlemeye çalışıyordum.
Her şey bir anda olup bitseydi kabullenmenin ateşinde erir miydik? Yoksa bu zıtlık ruhumuzu daha çok sarar ve biz, korun içinde yavaş yavaş yok olup biter miydik?
Ateşin dumanı önce hayatlarımızı kuşattı ardından hepimizin genzine kaçıp ciğerlerimizde kara lekeler bıraktı. O an ayna parçalara ayrıldı ve gerçeğin yansıması gibi bölündüğümüz aynadan sağ çıkmaya çalıştık.
Sağ çıktık da fakat yaşadığımızı da savunmadık.
Her insan ikinci bir şansı hak eder derdi birileri. Yaptığımız hatayı bir kez daha bilinçli bir şekilde yerine getirirken aslında gözden çıkarırdık karşımızda olanları. Çünkü bilinç, kaybın acısını yaşamaya dayanamazdı. Eğer bir kayıp acı vermiyorsa o halde yapılan hataların sayısı önemsiz olacak derecede artacaktı.
Biliyordum.
Bunu yaşadığımız bir çok an olduğu için değil, bunu yaşamama bir çok kez sebep olunduğu için de değil; bunu hissettiğim için.
Bazı yanlışlar anlık oluşamayacak kadar yüzeysel ve üzerine düşünülmemiş değildi. Ortaya konmuş o insanın geçmişinin kanı da kendi üzerinde kalacak kadar sakin bir yara olmaktan oldukça uzak olacaktı. Sıçrayarak, dağılarak ve her yere bulaşarak sonucu ortaya koymaya çalışacaktı.
Biliyordum.
Çünkü artık göremeyeceğim kadar pus ve kir birikmişti.
Biliyordum çünkü elimi uzattığımda dirseğimden yukarı kadar uzanan bir kızıl leke ile gözlerim birleşiyordu.
Ve bunun sebebi bana sürekli uzaktan siyah gözlerini dikerek bakarken dudaklarından dökülen sayısız sebepler bir boşluğa dağılıp bana ulaşmadan kendini yok ediyordu.
Ölüm iki dudağının arasına sıkışmıştı. Çıktığında yıllardır uyuyan etkenleri uyandırıp zamanı bile geride bırakacak kadar hızlı olayların, yaşanmasına olanak sağlayan bir yapıyla yan yana olduğunu sanıyordu. Yanılmak burada devreye giriyordu.
Bilinç her sandığını yaşayamayacak kadar gerçekten uzaktı. İnsan, kendi dünyasına binlerce insanın zihninin işleme mekanizmasını eklediğini sanarak düşünce eylemi içinde döndüğünü zannediyordu. Fakat tek bir bilinç ve kaide ile binleri, milyonları anlamaya çalışmak şöyle dursun yanına bile yaklaşmak mümkün değildi. Empati kavramının kendini yitirdiği ilk alan buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELUN
General FictionKAYIP KİMLİKLER VE SÖYLENEN YALANLAR... "Seni daha iyi koruyabilmek için." Ve kurt kızı yedi. Kocaman ağzının kenarında yalan bir tebessümle gizledi çoğu şeyi. Kan hariç. VAR OLMAYAN BİR ÇIKIŞ İÇİNDE SIKIŞMIŞKEN... "Şunu söylemeyi kes! Ben sana ihan...