Bölüm 19- Sessiz İstila-

2 0 0
                                    

Beril Ertekin

Enes masanın üzerine ellerini çıkarıp adamlara baktı. Omuzları dik bir şekilde olmasına rağmen kasılmıştı ve bunu odadaki hiçkimse anlamıyordu. Ayaktaydım arkalarında olan bir köşeden onlara bakıyordum ve bu olanlar hiç mantıklı değildi. Enes takımını düzeltip başını kaldırdı ve yavaşça gözlerini etrafta gezdirdi.

Havalandırmanın sesi kulağıma dolarken yutkundum. Öfkem heyecanla karışmıştı. Yakalanmayacakken şu an bir pazarlık için masadaydık. Dünya ve Behram bilmiyordu ve eminim öğrendiklerinde çok da hoş şeyler yaşanmayacaktı ama Enes bunu bile umursamamıştı.

"Dosya nerede?" Diye sordu gür bıyıklı adam. Enes ona doğru dönüp yandan bir gülüş attı. Kafasının içinde her ne varsa bir kumar oynadığımızı anladım. İhtimallerin üzerinde yürüyorduk.

"Sahibin nerede?" Dedi karşılık olarak. Üzerime giydiğim siyah elbisenin üzerinden ellerim kayıp aşağı düştü.

"Bu elbise mi kafayı mı yedin Enes? Silahsız olamam." Sakince yüzümde gezindi gözleri.

"Bunu giy." Diye mırıldandı. "Sana yakışacak." Göz kırpıp arkasını döndü.

"Enes." Dedim ciddi bir tonla. "Konumuz bu mu? Adamların ayağına gidiyoruz ve ben güzel görünmek falan istemiyorum. Ya orada bir şey olursa? Ya senin silahın yetmezse?" Omzunun üzerinden bana baktı.

"Kırmızı ruj." Dediğinde kaşlarımı çattım. "Siyah elbise ve kırmızı ruj, senin için yaratılmış." Yutkununca önüne dönüp odadan çıktı.

"Anlaşma mı istiyorsunuz yoksa çatışma mı?" Dedi Enes gözlerini masada gezdiriken. Adamlar kısa bir süre birbirine bakıp tekrar Enes'e döndüler.

"Dosya nerede?" Aynı adamdı. Enes sıkılmış bir ifadeyle ona doğru döndü.

"Çatışma." Dediğinde adam kaşlarını kaldırdı. "Çatışma istiyorsanız size veririm." Adam kafasını yanında oturana tekrar çevirip baktı. Enes nefesini verip parmaklarıyla ritim tuttu.

"Adamlarım dosyayı inceledi. Sakladığınız kişiye ulaşmamız an meselesi ve sen benimle pazarlık etmiyorsun demek. Güzel." Enes'in cümlesi bittiğinde yavaşça arkasına yaslandı.

"Ne istiyorsun?" Dedi adam bu defa. Enes yavaşça gülümsedi ve kısa bir an bana baktı.

"Ne istediğimi gayet iyi biliyorsun." Dediğinde sesi oldukça ciddi bir boyuta taşınmıştı.

"Sana onun yerini söyleyeceğimizi düşündüren neydi Enes?" Dedi diğer adam. Bakışları bana kayınca biraz oyalandı. "Hem de bu güzel bayanla kapımıza gelip anlaşma yapmak isteyecek kadar düşüncesiz misin?" Başını sallayıp gülümsedi. "O adamı bulduğunuzda devre dışı kalacak zaten," Enes cıklayıp sözünü yarıda kesti. Başını kaldırmadan adama tehdiktar bir şekilde baktı.

"Belki de sandığınız kadar önemsiz değildir? Mesela kızını bana veecek kadar önemsiyorlardır bu başkanı?" Diğer adama baktı. "Ya da senin servetini." Hafifçe başını kaldırdı.

"Ben masaya eli boş oturu muyum lan andaval?" Ellerini çıtlatıp başını salladı. "Şimdi!" Dedi elini masaya vurup aynı anda ayağa kalkarken. "Bana ya onu verirsiniz ya da ben size yok oluş biletinizi veririm."

***

Adamlar birini getirmişti. Enes onu arabaya aldıktan sonra direksiyonun başına geçip yola doğru sürdü.

"Ulan anlamadan şuradan gidelim yoksa bizi si..." Bana bakıp gülümsedi. "Küfürsüzüm." Deyip başını iki yana salladı. Bir kaç saniye sessizlik oldu aramızda. Gülüşü çok içtendi ve gözlerinin içi parlıyordu. Yüzümde gezinen gözleri temkinliydi. "Görüyor musun?" Dedi sessizliği bozarken, "Ne hale geldim."

MELUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin