8: Beyaz & Tatlı

975 55 18
                                    

  Asi pazar gününü eğer Rüya olur da o ve Alaz Bey hakkında bir dedikodu yaymak isterse iş yerinde neler olabileceği ve Bora'nın tepkisinin ne olacağı hakkında kafasında türlü türlü senaryolar kurarak geçirmişti. İştahı kaçmıştı ama kendisine verilen şansı kullanıp bu sefer kendisine iyi bakması gerektiğini biliyordu, bu yüzden kendini zorla mutfağa sokmuş ve o günkü akşam yemeği olarak yapması en kolay şey olan makarnada karar kılmıştı.

Yaptığı makarnayı yemek için masaya oturduğunda ise babasıyla çektirdiği resmini görünce boğazına bir yumru oturmuştu. İkinci hayatına başladığı ilk gün korkusuzdu çünkü bir rüyanın içinde olduğunu sanıyordu ama gerçekten hayata geri döndüğünü fark edince ve o hayata tutununca işler değişmişti tabii. Şimdi Bora'nın ona zarar verebileceğini ve kendini koruması gerektiğini biliyordu. Biliyordu bilmesine de... Konuşmak, yapmaktan daha kolaydı. Aynanın karşısına geçip "Göreyim seni Asi!" demekle Bora'ya karşı çıkmak arasında dağlar kadar fark vardı. Asi kendini onun karşısında hem fiziksel, hem de ruhen güçsüz hissediyordu ve kendini bu duruma soktuğu için babasının resmine bile bakmaktan utanıyordu.

Çerçeveyi eline alıp bir süre resmi inceledi. Babası ortaokuldan mezun olduğu gün çektirmişti bu resmi. Asi'nin itirazlarına hiç kulak asmamış, mahalleden bir arkadaşını çağırıp "Kızımla bir resmimi çeksene." demişti ona. Asi babasının arkadaşından ve yoldan geçerken onlara bakan insanlardan utandığını, o günkü saç şeklini de beğenmediğini hatırlıyordu. Ergenlik işte.

Babasının saçının lüle lüle oluşunu nasıl övdüğünü ve ona kara kuzum deyişini hatırlayınca dolan gözlerine rağmen gülümsedi.

"Baba," dedi gözlerini resmin üzerinden çekmeden. "Özür dilerim. Kendimi bu hale düşürdüğüm için, insanların bana böyle davranmasına izin verdiğim için..." Kendini tutamayacağını anlayınca resmi göğsüne bastırıp ağlamaya başladı.

Sorun yok, dedi kendine. Sorun yok. Etrafta ağladığını görebilecek ve seninle dalga geçecek kimse yok. Güvendesin.

***

Pazartesi günü uyandığında gözlerinin etrafı kurumuş olan yaşlarının tuzluluğundan olsa gerek, hafifçe sızlıyordu.

Asi kendini kalkmaya zorladıktan sonra yüzünü yıkayıp yüzüne gereğinden fazla krem sürdü. Yüz kremi biterse bitsin, ne olacaktı? Parası Asi'den daha mı önemliydi? Gider, yeni bir tanesini alırdı.

Aklı o kadar doluydu ki ne ara giyindiğini ve otobüse bindiğini bilmiyordu ama otobüsten inerken bile aklında Rüya'nın suratı vardı. Kızı tanımıyorsun, diye kendini sakinleştirmeye çalıştı. Aklından neler geçtiğini bilmiyorsun. Belki de dedikodu yapmayan tiplerdendir.

Şey, öyle olmasa bile en azından Asi'nin umduğu buydu.

Ofisin olduğu kata çıktığında onların bölümünden hiç kimsenin daha işe gelmemiş olduğunu gördü. Bir kişi hariç...

Alaz Bey kapısı açık bir şekilde uyuyakalmıştı. Asi ses çıkarırsa rahatsız olmasın diye sessiz adımlarla kapısını kapatmak için odasına yönelince perdelerinin açık olduğunu gördü. Saat daha erken olduğu için güneş ışıkları binalarını henüz aydınlatmıyordu ama yarım saat içinde bu durum değişecekti. Asi güneş adamı rahatsız edip uykusundan uyandırmasın diye perdeleri kapatmak için odanın içine girdi.

Perdeden ani bir ses gelince telaşla uyandı mı acaba diye kontrol etmek için Alaz Bey'e yöneltti bakışlarını. Kızılımsı bir tonda görünen saçı sanki Asi ona dokunsun diye onu çağırıyor gibiydi. Asi fark etmeden adama yaklaştı. Gözlüğü takılı değildi, büyük ihtimalle uyumak için çıkarmıştı. Eğer uyuyakalmadıysa ve ofiste kısa süreceğini bile bile uyumayı planladıysa çok yorgun olmalı, diye düşündü Asi ve ona acıdığını hissetti. Birden içinde adamın yanağını okşama arzusu uyanmıştı ama ne yaptığını soğuk eli adamın sıcak yanağıyla buluşunca fark etti.

Renata | AslazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin