33: Arkadaşlar

1K 55 31
                                    

  Asi ve Alaz hastaneden çıktıktan sonra kahvaltı yapmak için bir kafeye gitmişlerdi. Asi yol boyunca Alaz'ı alarmını kapattığı için paylasa da itiraf etmeliydi ki bir saatlik uykuyla işe gitmek zorunda kalmamak bünyesine iyi gelmişti.

El ele kafeden çıktıklarında İstanbul'un bu kadar kalabalık ve büyük olmasının insanı ne kadar rahat hissettirdiğini düşünüyordu. Şu an etrafta onları tanıyabilecek kimse yoktu mesela. Bizi görürse ne olur diye düşünüp çekinmeleri gereken biri yoktu, sadece onlar vardı: Asi ve Alaz.

Alaz kaldırımın ortasında birden durunca Asi'nin gözleri endişeyle bacağına kaydı.

"Bacağın mı ağrıyor? Yavaşlayalım mı?"

"Asi." Alaz gözlerini devirdi. "Zaten kaplumbağa hızında yürüyoruz, daha ne kadar yavaşlayabiliriz?"

"Ama terlememen gerekiyor. Bir de kumaş cildine çok değerse tahriş olur diye-" Alaz'ın gülümsediğini görünce konuşmayı kesip başını iki yana salladı. "Ne var, niye gülüyorsun?"

"Hiiç."

"Komik bir şey mi söyledim?"

Alaz onu kendine doğru çektikten sonra kolunu beline dolayıp yanağını öptü.

"Sen böyle benim için endişeleniyorsun ya..."

"Endişeleniyorum tabii! Sen kendine hiç dikkat etmiyorsun ki! Birinin senin için endişelenmesi lazım."

Alaz'ın bir eli yanağını bulup başparmağıyla gözünün altını okşadı. "Çok güzel bir hismiş."

Gözleri normalde olduğundan daha açık bir renkti şimdi. Yeşiller miydi yoksa açık kahverengi mi, Asi emin olamıyordu. Sonra güneş Alaz'ın üstüne öyle bir açıyla vurdu ki saçı sanki güneşin ışığından daha parlakmış gibi ışıldamaya başladı. Ona bakarken Asi'nin gözleri kamaştı. Kulakları uğulduyor, kalbi normalde olduğundan daha hızlı atıyordu.

Güm güm güm güm.

Daha rahat nefes alabilmek için dudaklarını aralayınca Alaz'ın bakışları ağzına kaydı. Onu öpecek miydi? Hem de yolun ortasında?

Asi gözlerini Alaz'ın öpücüğünü karşılamak için kapattığı anda solundan gelen bir sesle yerinden sıçradı.

"Patron!"

"Senin ben..." Alaz'ın eli yüzünden yavaşça çekilince Asi hayal kırıklığıyla iç çekti. "Mert!" Alaz'ın yüzündeki gülümseme o kadar yapmacıktı ki Asi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Her zamanki gibi, harika zamanlama."

"Ee, işimiz."

Alaz "Bir de işimiz diyor..." diye söylenmeye başlayınca Asi atışmaları uzun sürmesin diye Alaz'ın elini tutup çekiştire çekiştire arabaya doğru yürüttükten sonra Mert'e gülümsedi.

"Seni de dünden beri çok yorduk, kusura bakma."

"Yok canım, ne kusuru." Mert onların arka koltuğa yerleşmesini bekleyip kapıyı arkalarından kapattıktan sonra sürücü koltuğuna geçti. "İstikamet neresi şimdi?"

"Bir arkadaşıma gidecektik de, bir dakika." Asi Çağla'nın adresine bakmak için telefonunu çıkardı.

"Asi?"

Asi telefonundan başını kaldırıp yanında oturan Alaz'a döndü. "Efendim?"

"Eve gitmeden önce hediye mi alsak?"

"Aa, iyi fikir. De... Ne alsak ki acaba?"

"Kızı var demiştin."

"Evet. Melek."

Renata | AslazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin