29: Alaz - Kayıplar

883 48 35
                                    

Yaş: 25

Alaz önüne dizilmiş olan dosya yığınına baktı.

Aslında dedesi Alaz mezun olur olmaz onu şirketlerden birinin başına geçirmek istemişti, ama Alaz böyle bir torpilin göze fazlasıyla batacağını biliyordu. "Ne torpili, oğlum?" demişti dedesi. "Şirketler zaten senin."

Alaz yine de hemen bir yerin başına geçmemesi gerektiği konusunda ısrar etmiş ve sonunda dedesine karşı verdiği savaşı kazanmıştı. Kim 22 yaşındaki birinden emir almak isterdi ki? Hoş, 25 yaşına basmak üzere olan birinden emir almak da büyük ihtimalle çoğu insanın hoşuna gitmeyecekti ama Alaz'ın elinden gelen buydu. Aynı anda hem dedesini hem de kalan insanları mutlu etmek için yapabileceği bir şey yoktu. Bir şirketin doğru düzgün nasıl yönetileceğini görmesi için çalışmaya şimdiden başlaması gerekiyordu, çalışanlardan saygı görmek için 40 yaşına basana kadar bekleyemezdi.

Üniversiteden mezun olduktan sonra dedesinin şirketlerinden birinde stajyer kadar düşük, ama müdürlük kadar da yüksek olmayan bir konumda çalışmaya başlamıştı.

Ve işte şimdi buradaydı. S&S Gıda'da satış departmanının müdürü olmuştu.

Şirketin adının açılımının aslında ne olduğunu kimsenin bilmeyişi Alaz'ı eğlendiriyordu. Sezer & Soysalan. Anneannesinin soyadını kimsenin bilmiyor oluşu Alaz'ın işine geliyordu, yoksa onun soyadını görür görmez aradaki bağlantıyı kurabilirlerdi. Şu an bile çalışanların onun torpilli piçin teki olduğunu düşündüklerini biliyordu Alaz, ama en azından onun "Soysalan Holding'in Veliahtı" olduğunu bilmiyorlardı. Bu da bir şeydi. Bazen Rüya'yla istediği zaman yer değiştirebilmeyi diliyordu. Kız kardeşi işine geldiği zaman annesinin, işine geldiği zaman ise Alaz'ın soyadını kullanıyordu. Böylece kimse tarafından fark edilmeden ya da gerçek kimliğinin açığa çıkmasının korkusunu yaşamadan hayatına rahatça devam edebiliyordu. Alaz'ın tabii ki böyle bir seçeneği yoktu. Zenginlik içinde yaşasa bile hayatında illa bir şeylerin yolunda gitmemesi gerekiyordu çünkü.

Saate baktı. 8.45. İnsan Kaynakları'nın masasına dizdiği dosyaları artık incelemeye başlaması gerekiyordu.

Dosyaları incelerken elediği her insan için biraz üzülüyordu. Eğer bu işe başvurdularsa şu an işsizler demekti. E, işsizlerse de paraya ihtiyaçları var demekti bu... Dedesi kısa süre sonra buna alışacağını söylemişti. "İş hayatı acımasızdır, oğlum. Bir süre sonra sen de öyle olacaksın." Ama Alaz bu duruma alışmak istiyor muydu, emin değildi.

Elediği onuncu dosyadan sonra şu an kapağını açmak üzere olduğu dosyadaki kişinin yeterli özelliklere sahip olmasını umdu. Alaz'a müdürlüğe daha yeni başladığı için çok fazla bir sorumluluk yüklemek istememişti dedesi. Şimdilik tek yapması beklenen kendi takımını oluşturmasıydı, bu yüzden en fazla dört kişiyi işe alabilirdi. O dört kişinin ilerleyişine göre de Alaz'ın yetkisi ve alabileceği personel sayısı arttırılacaktı. O yüzden Alaz'ın şu an aradığı çok bir özellik yoktu. İşe alacağı çalışanların iyi bir üniversiteden mezun olmuş olmaları ve ileri derece İngilizce bilmeleri onun için yeterliydi.

11. dosyayı açtığında gördüğü isim yutkunmasına neden oldu.

Asi YILDIRIM.

Hayal mi görüyordu acaba? Evet, kesinlikle hayal görüyor olmalıydı. Kızla o çimenlerin üstünde birlikte uyuyakaldıkları günden sonra konuşmayıp onunla kendi hayal dünyasında aşk yaşamasının bedelini ödüyordu işte. Sonunda kafayı yemişti.

Dosyayı kapatıp yeniden açtı. Ama yok, önündeki görüntü hala aynıydı. İsmi, soyadı, bölümü... Her şey ona aitti.

Evren Alaz'a bir mesaj mı yollamaya çalışıyordu acaba? Asi'nin onun bu şirkette çalışmaya başladığı anda işe başvurmasının olasılığı yüzde kaçtı ki? Alaz'ın böyle bir olasılıktan haberi bile yoktu.

Renata | AslazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin