Asi sabah ilk uyandığında bunun sebebi Alaz'ın dudaklarını üzerinde hissetmesiydi. Sırt üstü dönüp Alaz'ı üstüne çekmek istese de vücudu o kadar mayışmıştı ki Alaz içine girdiğinde onun için bacağını kaldırmak ve inlemek dışında bir şey yapamamıştı. Sevgilisinin bu durumdan şikayetçi olduğunu sanmıyordu ama. Hareketlerine ve çıkardığı seslere bakılırsa Asi'nin yarı uykulu halinin performansın da gayet memnundu.
İkinci kez uyandığında Alaz'ın her sabah etrafında olan kolunu okşamak istedi ama elini arkaya doğru uzattığında yanının boş olduğunu fark etti. Yatakta kimse yoktu.
Birden telaşlandı. Alaz nereye gitmişti?
Yatakta doğrulup gözleriyle karavanın içini tararken Alaz'ın o tekrar uykuya dalmadan önce kulağına kahvaltı hazırlamakla ilgili bir şeyler söylediğini hatırlayıp rahatlayarak kendini tekrar yatağın üstüne bıraktı. Oh. Alaz onu bırakmamıştı. Geri dönecekti.
Neredeyse 5 dakika boyunca püre kıvamında olan beyninin yeniden çalışmaya başlamasını bekledikten sonra ayağa kalktı. Daha doğrusu ayağa kalkmaya çalıştı. Bacakları titreyince yatağın üstüne oturup birkaç dakika kendine masaj yaptı. Tamam, şimdi ayağa kalkabilirdi herhalde.
Tuvaletin olduğu yere doğru yürürken sanki bir penguenmiş gibi hissediyordu. Alaz'ın yürüyüşüyle –sadece kendi zihninde de olsa- dalga geçtiği için mi başına gelmişti bu?
Aynada yansımasını gördüğünde gözlerine inanamadı. Bu onun yüzü müydü?
Saçı dağınıktı, yanakları kızarmış, dudakları öpülmekten şişmişti. Gözleri parlıyordu.
Asi önceki hayatında aynaya baktığında gözlerinin parladığını bir kez olsun gördüğünü hatırlamıyordu.
Elinin tersiyle yanağını okşarken boynundaki morlukları fark edince sırıtmaya başladı. Pazartesi gününe kadar kaybolmazlarsa diye eve döndüğünde en iyi kapatıcılardan birini satın almayı aklının bir köşesine not etti. Alışverişe çıkamazsa Rüya'dan bir şeyler isterdi zaten, dert etmesi gereken bir konu değildi.
Dert etmesi gereken bir şey var mıydı ki? Şu an aklına Alaz'la olmak dışında başka hiçbir şey gelmiyordu.
Sanki vücudunun bir ağırlığı yokmuş ve kafası bulutluymuş gibi süzülerek içeri döndükten sonra kendini sırt üstü yatağın üstüne bıraktı. Alaz'la dün gece yaşadıkları sanki çok sevdiği bir filmden sahnelermiş gibi aklından tek tek geçerken gülmeye başladı. Seviştikten sonra böyle hissedeceğini bilseydi daha Alaz evine ilk geldiği gün-
Ama hayır. Beklediği iyi olmuştu. O gün birlikte olsalar sonrasında böyle hissetmeyeceğini biliyordu. Her şeyin doğru bir zamanı vardı.
Alaz, Asi'ye o gelene kadar dışarı çıkmamasını söylemişti ama karavanda ne yapabilirdi ki? Şu an yanında getirdiği kitabı okumaya çalışsa odaklanma sorunu yaşayacağını biliyordu. Bir şey de izleyemezdi...
Aklı ona tekrar Alaz'ı hatırlatınca yapabileceği bir şey olduğunu fark etti. Eğlenceli bir şey. Alaz olmadan da yapabileceği bir şey.
Yani, fiziken. Zihnini epeyce meşgul edecekti çünkü.
Bir elini bacaklarının arasına götürüp diğerini Alaz'ın dün yaptığı gibi yanağından boynuna indirdi. Alaz burada olsaydı ne yapardı? Bıraktığı morlukları mı okşardı, yoksa yenilerini mi oluştururdu? Asi yenilerini oluşturduğunu hayal etti. Sadece boynunda değil, başka yerlerinde de.
Göğsündeki benlerden birini hala üstünü kızartacak kadar emdiğine inanamıyordu. Parmak ucuyla benlerini takip edip göğsünü avuçladı. Kendini okşamaya devam ettikçe ıslanmıştı, meme uçları da sertleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renata | Aslaz
FanfictionAsi hayatta insanlara ikinci bir şansın verildiğine inanmazdı... Ta ki kendisi öldürülüp yeniden hayata döndürülünceye dek. Kısacası: Marry My Husband'ın AsLaz versiyonu. (Bazı yerleri değiştireceğim ama eğer webtoon'u okumadıysanız ya da diziyi izl...