28: Alaz - İlk Aşk

1K 54 33
                                    

Alaz yemek odasının önünde durup babasının aşkının ve kızının dedesiyle kahvaltı yapmasını izledi bir süre. Annesi burada değildi, ama annesinin resmine bakarak ağladığı kadın ve kızı buradaydı. Annesi yoktu, Alaz yalnızdı, ama o kızın hem annesi yanındaydı, hem de Alaz'ın dedesi. Dedesinin Alaz'ın yanında durması gerekmez miydi?

Ama durmuyordu işte. Onlarla kahvaltı ediyordu.

Alaz onunla konuşmadığı için mi onunla ilgilenmek istemiyordu artık? O yüzden mi o kız, Rüya, Alaz'dan daha önemliydi? Dedesi kız ne derse desin ona gülümsüyordu. Ama ona ne zaman baksa gözlerindeki hüznü görüyordu Alaz. Dedesi ona baktığında her ne görüyorsa, bu yaşlı adamı mutlu etmiyordu.

Alaz kapının önünde biraz daha dikilip onları izledikten sonra dedesini mutlu etmeye karar verdi. Madem Alaz yanında değilken mutluydu, o zaman Alaz da bu evden gidip onun sonsuza dek mutlu olmasını sağlayacaktı.

Büyük olan kapıyı açarsa kapının çok ses çıkaracağını ve Feriş'in yanına gelip nereye gittiğini sorduktan sonra dedesine haber vereceğini biliyordu, bu yüzden evlerinin ön kapısını es geçip zaten açık olan bahçe kapısından dışarı çıktı.

Evden yeterince uzaklaştığına emin olana kadar yürüdü. Durduğu yerde etrafına bakınırken alçak bir duvar dikkatini çekti. Gidip alçak duvarın üstüne çıkıp oturdu. Güneş yükselene, derisi sızlamaya başlayana kadar hiç kıpırdamadan orada öylece durdu. Belki eğer yeteri kadar burada oturursa, tıpkı bir mum gibi eriyip giderdi. O zaman herkes mutlu olurdu. Alaz'ı görmek kimseyi mutlu etmiyordu çünkü. Nasıl ki mumun sönmesi elektriğin geri geldiğinin habercisi olduğu için insanlar erimesini görmekten mutlu oluyorlardı, Alaz'ın yokluğu da onları öyle mutlu ederdi işte.

"Merhaba."

Alaz sağından gelen sesin kime ait olduğunu görmek için kafasını çevirip konuşan kıza baktı... Çok güzel bir kızdı bu. Alaz'a dedesinin çiftliğinde gördüğü koyunları hatırlatan, kıvır kıvır saçları vardı. Tek farkı, koyunların tüyleri beyazken, bu kızın saçları simsiyahtı. Alaz uzanıp göründükleri kadar yumuşaklar mı diye kontrol etmek için saçına dokunmak istedi, ama kalbi hızla atmaya başladığı için yerinden kalkamadı. Kızın kocaman, kocaman olan siyah gözleri vardı. Zeytinlere benziyorlar, diye düşündü Alaz. Zeytin yemeyi çok severdi. Kömüre de benziyorlardı sanki. Alaz insanların ısınmak için kömür yaktıklarını biliyordu. Kızın ona böyle hissettirmesi normaldi demek ki, gözleri kömür gibiydi ve Alaz şu an adı gibi, yanıyordu.

Kız sanki Alaz'ın bugüne kadar gördüğü en güzel kişi değilmiş gibi rahat bir tavırla yürüyerek yanına geldi. Alaz'dan uzundu. Demek ki ağaca tırmanmaya çalışsalar ondan daha yüksek yerlere tırmanabilirdi. Sınıfta öğretmeninin onlara yaptırdığı gibi kızla yüz yüze durup kollarını iki yana açmak istedi. Kulaçlarını karşılaştırmak için. Bir de... Kızın gözlerini daha yakından görebilmek için.

Dileği anında kabul olunca şaşırdı. Kız yanına oturup yüzünü ona çevirmişti. Alaz şimdi rahat rahat onun gözlerine bakabilirdi. Daha önce hiçbir dileği kabul olmadığı için kafası karışmıştı. Neden bu istediği gerçekleşmişti de diğerleri olmamıştı? Belki o zaman hem annesi hem de Ece hala burada olurlardı...

"Ben Asi." Elini ona uzattı. "Senin adın ne?"

Alaz ne diyeceğini bilemeyerek bir kızın eline, bir de gözlerine baktı. Annesi öldüğünden beri adını isteyerek söyleyen kimse olmamıştı. Onu bir yere çağırmak ya da onunla konuşmak istemiyorlardı. Sadece ona bağırıyorlardı. Adını söylerken bazen iç çekiyorlar, bazen de üzgün görünüyorlardı. Ama hiçbiri onu sevmiyordu, Alaz bunu biliyordu.

Renata | AslazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin