Selaaam
Nasılsınız?
Erken geldim bu sefer
Baya uzun ve duygusal bir bölümle karşınızdayım
Hadi iyi okumalar size
***
38. Bölüm: "Başlamadan bitsin"
●●●
(HANDE'DEN)
"Tatlı dile güler yüze
Doyulur mu doyulur mu"Kahvaltı yaptığım masayı toplarken bir yandan da dilime nereden dolandığını bilmediğim bir türkü mırıldanıyordum.
Bu sabah hiç olmadığım kadar neşeli hissediyordum kendimi.
"Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu doyulur mu"Geçen akşam Zehra'yı öptüğüm ve onun benim öpüşüme karşılık verdiği aklıma geldikçe sırıtmadan duramıyordum. Normalde sakin yapıma ters olarak iki gündür sürekli kendi kendime şarkılar mırıldanıp dans ediyordum.
Benim bu halimi birkaç kere yakalayan kızlar bir şeylerden şüphelensede henüz onlara hiçbir şey söylememiştim.
Aslında neşeli olduğum kadarda tatlı bir utangaçlık vardı üzerimde. Zehra'yla konuşmaya çekiniyordum, nedensiz. Onunda durumu benimle aynıydı. Sürekli bana bakıyor ben ona baktığım an kızarıp kaçırıyordu güzel gözlerini benden.
Gözüm duvarda asılı olan saate kaydım. Saat daha erkendi. Zehra uyuyor olmalıydı.
Acaba konuşmanın vakti gelmiş miydi?
Ben artık aramızda bir şeylerin kesinleşmesini istiyordum. Sevgili olmak istiyordum onunla. Hep saçma bulduğum, inanmadığım aşkı onunla yaşamak istiyordum.
Ve bunun için daha fazla sabrım kalmamıştı. Bugün onunla konuşacaktım.
Bulaşıkları makineye dizdikten sonra salona geçtim.
Saatlerin bir an önce geçmesi için deliriyordum adeta.
O akşamdan daha açık olacak bugün ona karşı. Süslü kelimelere sığınmayacaktım bu sefer. Çıkacaktım karşısına doğrudan söyleyecektim onu sevdiğimi.
Ama güzel bir aşk itirafı olsun istiyordum bu.
Aklıma gelen şeyle hemen ayağa kalktım.
Zehra, zambakları çok severdi.
"Hâlâ elinde bir buket zambakla kapıma geleceğin günü bekliyorum." demişti bir keresinde bana. Elimde bir buket zambakla kapısına gitmem için daha güzel bir an olamazdı.
Bir kol çantasına telefonumu, cüzdanımı koyup portmantoda asılı duran ceketlerimden birisini giydim ve heyecanla attım kendimi dairemden ve binamdan dışarıya.
Arabaya bindim ama arabayı çalıştırmadan durdum.
Bu saatte açık çiçekçi bulabilir miyim ki ben?
Parmaklarımı sıkıntıyla direksiyona vururken aklıma İlkin geldi. Çantamdan telefonumu çıkartıp aramadım hemen İlkin'i.
Birkaç çalıştan sonra uykulu bir sesle telefonu açtığımda mahçup bir şekilde dudağımı ısırdım.
"Alo? Hande abla?"
"İlkin, uyandırdığım için çok özür dilerim. Önemli bir şey olmasa aramazdım bu saatte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şiirler Var Aramızda (Girl×Girl) [Hanzeh]
FanfictionHande Baladın, alışılmışın dışında bir voleybolcuydu. Fazla gülmez, maç esnasında yüzünde pek mimik oynamazdı. Elinden hiç düşürmediği kitapları ve şiirleri de kesinlikle insanlardan daha çok seviyor gibiydi. Herkes ona tarihin ilk voleybolcu robotu...