Yeni bölüme hoşgeldiniz. Bu bölümde 2 karakterin gözünden anlatım yapacağım. Keyifli okumalar.
************Emir
Araçların içerisinde konvoy halinde ilerlemeye devam ediyorduk. 2 saat kadar uyuduktan sonra kafamı cama yaslayarak şehirlerin çökmüş ve kasvete bürünmüş atmosferini izledim sessizce. Salgının üzerinden yıllar geçmişti ve doğa insanlıkla olan savaşını kazanmıştı.
Binaların harabeleri doğanın kucağında kaybolmuş durumdaydı. Yıkılmış duvarlar ve çatılar artık sadece kuşların yuva yapması için bir alandan ibaretti. Doğal bitki örtüsü, beton yığınlarının arasından fırlayarak yeniden canlanmış, yolları kaplamış ve her yeri yeşilliklerle süslemişti. Zombi salgını olmasaydı yeşillikler giderek azalacaktı ve dünyanın tamamı binalar içerisinde kaybolacaktı. Ama artık baktığımız her manzara çok daha güzel gözüküyordu, tabii biraz ürkütücü.
İstanbul tabelasını gördüğüm anda içimi anlamsız bir his kaplamıştı. İzmir'i arkada bırakmak ve yeni bir maceraya açılmak beni tedirgin ediyordu sanırım. Yanımda güvendiğim insanlar vardı ama arkada bıraktığımız insanların sayısı bir hayli fazlaydı. Can veya Alper olmadan bir gün bile geçirmemiştim sonuçta. Can için endişelenmiyorum, o artık huzura erdi. Ama Alper için endişeleniyorum. Kafamın içinden bir ses, sende onunla Bursa'ya gitmeliydin diyor. Ama Ecrin hamileyken bunu yapamazdım. Yollara düşmek onun için tehlikeli olabilirdi. Böylesi daha güvenli olacak ve doğru kararı verdiğimi umuyorum. Etrafın sessizliğini bir helikopter sesi bozmuştu. Ses bize giderek yaklaşırken arabamızın yavaşladığını hissettim ve rahat oturuşumu yerimde dikleşerek bozdum. Gözlerim arabayı süren Kral'ın gözlerine gitti. Aynadan birbirimize baktık.
" Helikopter sesini bir ben duymuyorum umarım."
Kral gözlerini aynadan çekti ve konuştu.
- Bizi karşılamaya geldiler. Sonuçta çok zor bir görevden dönüyoruz.
" Evet,haklısın. Zor bir görevdi."
Helikopter havada süzülerek Yeni Türkiye Örgütü yerleşkesine kadar bize eşlik etti. Sonunda yeni evimize gelmiştik. Burası kocaman bir yerdi. Gerçekten kocaman! Duvarları devasa büyüklükteydi ve gözcü kulelerindeki askerlerin sayısı oldukça fazlaydı. Kapılar aralandı ve içeri davet edildik. Ecrin'in elini sıkıca tuttum ve içeri girdim. Üstümüz arandı ve hepimizi sırayla farklı odalara sokmaya başladılar. Bir müddet sonra sıra bana gelmişti. Yavaşca içeri girdiğimde buranın bir sorgu odası olduğunu fark ettim. Bana ayrılan sandalyeye yavaşca oturdum ve karşımdaki adamı süzmeye başladım. Sakince suyundan bir yudum aldı ve boğazını temizledi.
- Adın nedir?
" Emircan Ay."
- Yeni Türkiye Örgütü'ne hoş geldin. Kral sizin hakkınızda bana ön bilgiler verdi. Konuyu fazla uzatmayacağım. Sana buranın kurallarından bahsedeceğim ve işimiz bitecek. Yarın iş bürosuna giderek bir meslek edin.
5 dakika kadar boyunca Yeni Türkiye Örgütü'nün kurallarını ve mottosunu anlattı. Ardından yeni evimin anahtarını bana teslim etti.
Anlaşılan burası oldukça disiplinli bir yerdi. Buraya giren çıkamaz gibi bir kurallarının olması baskıcı bir rejim göstergesiydi aslında. Ama kendilerine ait bir anayasalarının olması, ceza mahkemelerinin bulunması adaletin olduğunu da gösteriyordu. Gerçekten yeni bir ülke kurmuşlardı ve katı kurallarının olması doğal karşılanabilirdi.
Odadan yavaşca ayrıldım. Ecrin bekleme koltuğuna usulca oturarak gözlerini kapatmış çıkmamı bekliyordu. Yavaşca yanına sokuldum.
" Ecrin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRENİŞ-1 "Ölülerin Çağı"
Fantasyİzmir'e üniversite okumaya giden 2 yakın arkadaş Alper ve Emir kendilerini, kökeni bilinmeyen, beyinsel, son derece tehlikeli ve bulaşıcı olan bir salgının içerisinde bulur. Zombi salgını modern dünyayı kasıp kavururken, devletlerin çökmesi sonucund...