My Contract Husband Resembles the Male Protagonist

49.Bölüm

"Gece tekrar geleceğim."

Dale endişeli bir bakışla tırnaklarımdaki kiri sildi.

“Geceye kadar uyanık kalmayı denedim ama işe yaramadı. Şafak sökerken ortaya çıkıyorlar ya da belki de bu bitki bahçesinden çıktığımda beni izliyorlar.”

Ellerimi silerken Dale'in ifadesi gerginleşti.

"Suçlu sizi mi hedef alıyor Bayan Enya?"

"Öyle düşünmüyorum."

"….Ah."

Dale'in ciddi endişesini görmezden geldim.

'Ama suçlunun gözü üzerimizdeymiş gibi görünüyor.'

Yemyeşil bitkilerle dolu geniş araziye baktım. Gerçekten de Grunwald'ın bitkileri gübre sayesinde hızla büyüdü.

Grunwald'a özgü mineralleri öğüterek özel bir gübre yaptım.

'Yılda dört kez uygulama yapabilir miyiz? Hayır, hatta ayda iki kez bile olabilir."

Yetiştirme hızı hızlanır.

Bir başka deyişle 'Kısa zamanda çok zenginlik biriktirmek mümkün.'

Kaçışım için maddi durumum bol.

'Rab'bin güvenini kazandım, köylülerle aram iyi, hatta para bile kazandım.'

Parmaklarımı salladım ve heyecandan titredim.

Mükemmel!

Ve tabi ki yanımdaki adam da mükemmeldi.

Dale izin günlerinde bana işlerimde yardım ederdi.

Gece gündüz çalışıyor, her şafak vakti ve sabah yardım ediyorum.

"Yorgun değil misin..."

diye mırıldandım Dale'e bakarak.

Güzelliği günün yirmi dört saati kusursuzdu.

Ve ona Grunwald'da yapması için daha fazla iş verdiğim için İmparator'un yirmi dört saati daha da yoğunlaşmış olmalı.

Sabana yaslandım ve geniş araziye baktım.

Grunwald para kazanmaya başladıkça Yurta da büyük bir istekle ve hızla toprağı işlemeye başladı.

Serin bir esinti esti.

"Üşüteceksin."

"Bu kadarına razıyım. Ben dayanıklıyım," dedim.

Dale bana şüpheyle baktı.

"Kieland'in topraklarının çoğunu sattığını duydum."

"Hayatta kalmanın tek yolu buydu."

Kiedland önemli miktarda servet kaybetmişti.

Sözleşmeyi ihlal ettikleri için tazminat ödemek zorunda kaldılar ve madenleri asıl sahiplerine iade ederek madencilik haklarını kaybettiler, bu da ticaret loncalarıyla olan sözleşmeleri ihlal etmekten kaynaklanan cezalarla sonuçlandı.

Bütün bunları idare etmenin tek yolu topraklarının bir kısmını komşu bölgelere vermekti.

"Rab hepsini elde etmeyi başardı mı?"

“Kulaktan kulağa sırıtıyorsun.”

Sonunda her şey halledildi.

Ekilmemiş alanın bir kısmını büyük bir tarım aletiyle çizdim.

“Dale, lütfen biraz gübre serpmeni istiyorum.”

Beni takip etti ve çiftçiliğe yardım etti.

Şifalı bitkiler yetiştirmek için mineral cevherlerini öğüterek gübre yaptığımı söylediğimde Tanrı gözyaşlarına boğulmuştu ama o anladı.

Karşılığında ben de Tanrı'ya bir strateji öğrettim.

Kiedland topraklarını satmak üzere olduğundan, tüccar bağlantıları ve topraklarının bir kısmı karşılığında suçlarını affediyormuş gibi davranması için onlarla pazarlık yapmasını önerdim.

"Ya da Hexagon gizlice temasa geçecek."

Hexagon, eski soyluluğun çekirdek gücüydü ve zayıflamasına rağmen hala birçok takipçisi vardı.

Fon yaratmanın birçok yolu vardı.

Komşu soylular Kiedland'ın topraklarını satın aldığında, Hexagon'un sızması için ufak bir boşluk bile yaratsa, bu topraklar onların etkisi altına girecekti.

Kiedland bölgesi çok önemli bir tedarik rotası ve bir ulaşım merkeziydi, hatta sınır bölgesi olarak kabul ediliyordu.

Çevresinde olsa bile denize giden ana yollar vardı.

İmparatorluğun geleceği açısından bu bölgenin savunulması hayati önem taşıyordu.

Lord tavsiyeme uydu ve sonunda Hexagon büyük ölçüde zayıflamış olan Kiedland'den geri adım atmış gibi göründü.

Kiedland hâlâ kendi ayağını bulmakta zorlanıyordu.

'Hexagon'un İmparatoru kışkırtması baş belası olur.'

Fareler kadar sessiz kalmaları gerekiyordu.

İmparatoru kışkırtmak, İmparatorluğun istikrarını sağlamak için evliliğimizi hızlandırmaktan başka işe yaramaz.

"İmparatorun ideal tipinin gerçekte ne olduğunu merak ediyorum..."

Toprağı eşelerken mırıldandım.

İmparator siyasi bir evliliği seçse de orijinal hikayede romantik bir yanı da vardı ve bu da onu kendi zevklerine uygunsa pervasız kararlar alabilen bir adam yapıyordu.

Dale merakla bana baktı.

"Nedir?"

“…..”

Dale çoğu zaman söyleyecek çok şeyi varmış gibi görünüyordu ama genellikle hiçbir şey söylemeden bitiriyordu.

“Benimle olmaktan sıkılmıyor musun, Dale?”