Hızla kapıyı açıp arabaya bindim."Oğuz'un burada ne işi var ?" derken sinirli ama sakindi. Yani sanırım daha önce yaşananlardan ders almıştı.
"Şey... Sana yalan falan söylemeyeceğim. Özür dilemeye gelmiş."
Evet özür dilemeye gelmişti. Ama Doruk'a detayları anlatmayacaktım. Sonuçta yalan söylemiyordum. Sadece eksik anlatıyordum.
"Neden özür diliyordu ? Sana bir şey mi yaptı ?"
"Hayır. Oğuz bana zarar vermez. Bazılarının yaptığı gibi..." derken onu kastetmiştim.
Mal değilse anlardı herhalde.
"Burada bekle." deyip bir anda arabadan indi ve Oğuz'a seslendi. Oğuz'un Doruk'u görünce yüzünde beliren öfkeyi buradan bile görmemek mümkün değildi. 2-3 dakika sadece konuştular. Sonra Doruk arabaya geri geldi ve gaza bastı.
"Görkem Oğuz ile konuşmanı istemiyorum."
"Niye Oğuz'un kimseye zararı yok ve ben Oğuz ile gerçekten iyi anlaşıyorum."
"O seni seviyor Görkem. Böyle arkadaş kalamazsınız."
"Şu ana kadar nasıl kaldıysak devamında da kalabiliriz." dediğimde sustu.
Kafe değilde bir lokantanın önünde durunca arabadan indim ve Doruk'u bekledim. O da inip yanıma gelince kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. En azından aramızda soğukluk yoktu. Lokantaya girip üst katta pencere kenarına oturduk. Yani Berke orada diye oraya oturmuştuk. Gökşen geldiğinden beri pek Berke ile konuşmamıştık.
(MERVE)
Berke'nin söylediği lokantaya gitmek için evden çıktım. Acaba Gökşen de gelecek miydi ? Gökşen'in gelmesini çok istesem de Gökşen gelince Berke muhabbete katılmıyordu ve ben bu süre içinde Berke'yi özlediğimi fark ettim. Hatta Berke'yi sevdiğimi de kendi içimde kabul etmiştim. Gökşen'e karşı hissettiklerimse sadece özlemdi. Ama Berke hala bana soğuk davranıyordu. Yani Gökşen geldiğinden beri aramız açılmıştı.
Lokantaya varınca derin bir nefes alıp içeri girdim. Sonuçta şimdi Berke'yi görecektim ve heyecan yapmıştım. Bir garson "Hoş geldiniz." derken gözlerimle etrafı tarıyordum. Gülümseyip kafamla selam verdim. "Benim arkadaşlarım gelecekti ?" dediğimde anlamışcasına kafasını salladı. "Onlarda sizi bekliyor. Buyrun." deyip merdiveni gösterince yukarı çıktım. Berke ile göz göze gelince uzun zamandır bakmadığım gözlerine uzunca baktım. Yani 2-3 saniye anca sürmüştür. Bana göre ağır çekim de gerçekleşti tabi o başka.
Masaya varınca gülümseyerek "Selam !" dedim.
Dört kişilik masada sadece Berke'nin karşısı boştu. Ben oturur oturmaz az önceki garson tekrar geldi.
"Hoşgeldiniz. Ne alırsınız ?" Berke hepimize bakıp "İskender demi ?" deyince kafamı salladım.
"İçecek olarak ne alırsınız ?" Berke ile aynı anda "Teneke kola." deyince birbirimize bakıp gülümsedik.
Garson gidince Doruk Görkem'e bir şeyler anlatırken biz etrafı izliyorduk. Berke'nin sesini duyunca ona baktım.
"Merve senin biyoloji dersin iyi mi ?"
"İyi diyebiliriz. Noldu ?"
"Biliyorsun haftaya sınav var. Birlikte çalışalım mı diye soracaktım ?"
Yüzümde beliren kocaman gülümsemeyi saklayamadan "Olur." dedim.
O da gülümseyince daha da mutlu olmuştum. Gökşen olmadığında aramız daha iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERYÜZÜ GÖKYÜZÜ'NE AŞIK
Novela JuvenilOnların aşkı farklıydı. Kız ; Gökyüzü'ydü. Herkesin hayran olduğu , kimsede olmayan güzelliğe sahipti. Ama kimsenin ulaşamayacağı kadar uzaktaydı. En çokta ona. Yeryüzü'ne ... Erkek ; Yeryüzü'ydü. Kimsenin bilmediği , kimseye anlatmadığı ama içinde...