YERYÜZÜ GÖKYÜZÜ'NE AŞIK

34. BÖLÜM > YÜZLEŞME VAKTİ

Bayramınız mübarek olsun !

Hayırlı bayramlar !

-
Gökşen hesabı ödemeye giderken Merve montunu giyip Melis'e döndü. "Tekrardan memnun oldum. Görüşürüz canım." Melis çok tatlı ve çok sıcak kanlıydı. Hemen bize uyum sağlamıştı.

Merve kulağıma eğilip "Eve vardığımda seni ararım. Telefonun açık olsun." dediğinde kafamı salladım. Yemekte neler olduğunu soracağından emindim. Berke ve Merve kafeden çıkarken Gökşen geri dönmüştü.

"Melis sen nerede oturuyorsun ? Ben bırakayım mı ?"

"Teşekkür ederim ama gerek yok. Buraya çok yakın zaten."

"Tamam. Görkem sende taksiyle gideceğine göre ben kaçtım."

"Görüşürüz." Bende hızlıca ceketimi giydiğim de Melis ile birlikte kafeden çıktık.

"Doruk'a da teşekkür ettiğimi iletirsin. İyi geceler."

Gülümseyerek "İyi geceler." dedim ve taksiye bindim.

- - - - - -

Gözlerimi aralayıp odamı taradım. Gökşen olmadığı için uyandıran da yoktu. 5-6 dakika öyle boş boş tavanla keşiştikten sonra yeni yeni kendime gelebilmiştim. Yataktan kalkıp saate baktım.

13.48 !

Doruk aramış mıdır acaba ? Telefonumu açıp aramalara baktım.

Gönderen : 05...

"Bence yüzleşme vaktimiz geldi :)) Saat 3'de Baykuş Kafede olacağım..."

Mesajı defalarca okuyup gidip gitmemeyi düşündüm. Gitmezsem kim olduğunu öğrenmezdim. Gidersem ciddi ciddi sapık biriyle karşılaşabilirdim ve bana zarar verebilirdi. İnternetten kafeye bakıp nasıl bir yer olduğunu öğrendim. Çok işlek bir cadde de mütevazi bir kafeydi.

Gitmekte karar kılıp yataktan kalktım ve aşağı inip kahvaltı ettim. Daha doğrusu sadece çikolatalı ekmek yemiştim. Hızla odama çıkıp kısa bir duş aldım. Çıkar çıkmaz üzerimi giyinmeden saçlarımı tarayıp kurutmuştum bile.

Üstüme siyah pantalonla kareli bir gömlek giyip bere , eldiven ve atkı üçlüsünü de giydim.

Saat 3'e 10 vardı. Oyalanmadan evden çıkıp kafeye ilerledim. Ellerim ceplerimde yolda tek başıma yürürken Doruk'u düşündüm. Dün gece de aramamıştı , bugün de. Acaba ben aramalı mıydım ? Hayır aramayacaktım. Sonuçta o ararım deyip aramamıştı.

Kafeden içeri girerken telefonumu çıkarıp Sapık'ı aradım. Kafe tamamen doluydu.

Sevgililer , arkadaşlar , aileler...

Az da olsa duyulmaya başlayan zil sesiyle etrafa bakındım. Sırtı bana dönük biri telefonunu kulağına götürdü.

Adımlarımı o tarafa ilerletirken bir şeyler söylediğini yanağında ki hareketlilikten anlayabiliyordum.

"Görkem orada mısın ?"

Sesi hem telefonda hem de normalde duyuyordum. Aramayı sonlandırıp karşısında ki sandalyeye oturdum. Bu eve giderken otobüste yanımda oturan çocuk !

Hani çok yakışıklı olan. Kahverengi gözleri gülümseyerek bana bakarken yüzünü inceledim.

Sert yüz hatları esmer teniyle onu daha sert ve daha karizmatik gösteriyordu. Düzgün bir burnu , biçimli kaşları ve uzun kirpikleriyle çok yakışıklı yabancı bir aktörden farksızdı. Sağ kaşında ki piercing ve giydiği siyah kapşonlu ceketin boyun kısmında açık bıraktığı yerlerde ki yarım gözüken dövmeleri de tuhaf ama oldukça çekiciydi. Hep kaşıma piercing yaptırmak istemiştim ama hiç cesaret edememiştim.