Kuş cıvıltılarıyla gözlerimi kırpıştırdığımda saat epey erken olmalıydı ki güneş bile yeni doğuyordu.
Derin bir nefes alıp Hyunjin'e dönmeye çalışınca çenesini omzuma gömdüğünü fark ettim. Tam arkamda aynı benim gibi uzandığı için vücudumuz yapboz parçası misali uyumlanmıştı.
Hareket etmeye çalışmamla bir şeyler mırıldanıp geri uyudu. Aşağıdaki sıcak elini tişörtümün altından karnıma getirmişti. Gece boyu morlukların üstünü şefkatle okşamıştı.
Elimi yavaşça onunkinin üstüne koydum. O karnımı rahatlatırken ben de onun elini seviyordum.
Kısa bir süre sonra normale göre oldukça kalın çıkan sesiyle mırıldandı. "Mh... Yongbok..."
Sessizce "Günaydın..." deyip ona dönmeye çalıştım. Yanağım burnuna değince kokumu içine çekti. "Günaydın. Karnın hâlâ ağrıyor mu?"
Tabii ki en ufak kımıldanmada acı çekiyordum ama bunu belli ederek mızıkçılık yapmayacaktım. "Hm? Hayır, unutmuşum bile."
Belimdeki eliyle beni tek hamlede düz uzandırdığında sessizce inlemiştim. Dudaklarımı kıstırıp yüzüne baktım.
O da hafifçe doğrulup uzandığı yerden dirseğiyle destek aldı. Yüzlerimiz denkleşince "Neden yalan söylüyorsun?" dedi.
"Sana yük olmak istemiyorum..."
Elini gece boyu alıştığım yere götürüp okşamaya devam ederken birbirimizin dudaklarına bakıyorduk. "Bana hiçbir zaman yük olmadın ki sen..."
Dün saatlerce ağlamaktan gözlerim şişmişti. Yorgun bir şekilde tebessüm etmemle burnumu öptü.
İkimizin de bilinci açıkken beni ilk defa öpmüştü. Yanaklarım anında kızarmış olmalıydı ki gözleri çillerimde gezindi. "Masumiyetin beni öldürecek."
Açıkçası pek de masum düşünmüyordum. Şu anda sadece beş santim uzağımdaki dolgun dudakları öpmek istiyordum.
Ona minik minik yaklaşarak koynuna girerken yüzüne istekle bakmaya devam ettim. Birkaç saniye şaşkınlıkla dondu ve güldü.
Vücudu üstümde kalmışken "Bana öyle kedi gibi bakmaya devam edersen kendimi tutamayacağım." dedi.
Yanağındaki pansuman bozulmuştu. Neyse ki yarası kabuk tutmuştu bu yüzden tekrar kapatmamıza gerek yoktu. Çekingen bir şekilde parmağımı yarasına götürdüğüm sırada gözlerime bakıyordu. "En azından seninki toparlanmış gibi görünüyor-"
Birden eğilip yanağımı öptü. Bununla yüzüme ateş basmışken hiç durmadan dudağıma yakın bir yere gelip uzunca bir kez daha öptü.
Ellerimi serbest bırakıp gözlerimi kapattım. Bir saniye bekledikten sonra boynuma da tatlı bir öpücük bıraktı. Bununla gıdıklanıp mırıldanmıştım. "Hyunjin..."
"Kendi kendine altıma giriyorsun... Şu hareketten sonra ne yapmamı bekliyorsun?"
Karnımdaki eli belime kayarken boynumu bir daha öptü. Vücudumuzu birbirine tam çevirince cesaret bularak dudaklarını hafifçe araladı.
Ben de boynumu ona teslim etmiş bir şekilde ellerimi sırtına getirdim. Tenimi koklarken fısıldamaya başladı.
"Dün gece rüyamda seni gördüm Yongbok..."
"Hm... Ne gördün..."
Çeneme minik bir öpücük bıraktıktan sonra doğruldu. "Üst geçitteydik... Sanırım o anı hatırladım."
Islak ıslak öpüştüğümüz an aklımda belirdiğinde gözlerimi açıp ona baktım. Yanakları tıpkı benimki gibi sıcaklamıştı. "Seninle o gece..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Next Door | Hyunlix
FanfictionGeçmişin masumiyetiyle fark edilemeyen duygular... Komşu olarak yan yana bir ömür geçirmiş iki ailenin oğulları arasında yaşanan saf aşk. Yongbok, ergenliğinden sonra başına bela olan "farklı" hisler yüzünden çocukluk arkadaşı Hyunjin'le arasına me...