34. Veda

743 122 116
                                    

-Yongbok'un ağzından-

Hwang Hyunjin... Geldiğinden beri beni bir kez olsun yalnız bırakmamıştı. Kafamı dağıtmıştı, bu süreçte sandığım kadar yıpranmamıştım. Sayesinde rahat bir şekilde atlatmıştım.

"Sen benim her şeyimsin."

Şu cümle o kadar tatmin ediciydi ki Hyunjin bana ne yaparsa yapsın razıydım. Zaten onu bir süredir çok seviyordum ve hiçbir konuda kendisinden çekinmiyordum.

Gitmesine iki üç gün kala brownie yapmıştım. İşler devamında nasıl ilerlemişti bilmiyorum ama kendimi onunla yatağımda sevişirken bulmuştum.

Parmakla becermesini istediğimi dile getirene kadar içim içimi yemişti, çok utanıyordum. O ise hiç kötü hissetmeme izin vermeden dileğimi yerine getirdi.

Bu gece kamptakine göre daha ileri seviyeydi. İki parmağa geçmesiyle asıl pozisyonu hayal ettim... En kısa sürede onu da yapmak istiyordum. Kıvama gelince korku falan umrumda olmamıştı. Hatta utanmasaydım şu an bile yapmasını isterdim.

Boşaldığımı gördükten sonra dudaklarımı öpmesiyle enerjik bir şekilde kalkıp fermuarını açtım. Elime kendi sıvımı alarak boxerının içinden penisini okşamaya başlamıştım. Kulağına yaklaşınca öpücük bırakıp fısıldadım. "Senin de rahatlamanı istiyorum..."

Sıcak elimle sertliğini okşadığımdan beri kendinde değildi, cevap bile verememişti. Baştan sona yumuşak yumuşak seviyordum.

"Hyunjin, bu sandığımdan daha büyükmüş... İleride nasıl içime alacağım?"

Böyle cümleler kurduğumda alttaki sertliğin arttığını hissediyordum. Dudaklarını yalayarak emdiğim gibi hareketlerimi son hıza verdim. Bir elini kalçama getirip kendine çeke çeke okşarken dudaklarımı ısırdı. "Mmh..."

Deliğimi parmaklarken ben de onun sertliğini okşuyordum. İkimiz de zevkle sessiz sessiz inliyorduk, birbirimizin nefesini dudaklarımızda hissediyorduk.

Hyunjin... O bana her şeyin ilkini yaşatan kişiydi. O benim her şeyimdi.

Onunla bir gün böyle şeyler yapacak seviyeye geleceğimize inanamazdım. Birbirimizi arzuyla biraz daha uyardıktan sonra kalçamı kendine çekebildiği kadar çekerken boşaldı. "Mmh..."

Zevkten gözleri dönmüştü. Parmağını geri çekip derin nefesler alırken ben de göğüs kaslarınının her santimini öperek keyfime bakıyordum. "Seni seviyorum..."

Enerjisi bitmiş bir şekilde saçlarımı okşadı. "Ben de seni seviyorum..."

Derin nefesler alarak rahatça uzandık. Karanlık odada yalnız kalmışken fazlasıyla güvende hissediyordum. Parmağımla avucunu gıdıklayacağım sırada elimi kavrayıp kalbine götürdü. Bir süre huzurla dinlendik.



🪷🪷🪷



Sabah uyandığımda onun gözleri kapalıydı. Yorganı kaldırıp içeri bakınca hâlâ çıplak olduğumuzu hatırladım. Bunu uyumadan önce o istemişti ve sımsıkı sarılmıştı. Gece boyu yüzümdeki detayları öpmüştü.

Gülümseyerek yanağını okşadım. Elimi hissettiği gibi başını yana çevirip avucumun içini öptü. "Günaydın bebeğim."

"Günaydın..." deyip yanağını öptüm. Beni kendine çekince vücudum hafifçe üstünde kaldı. Bir süre daha bırakmadı.

"Bugün nasıl hissediyorsun?"

Başımı göğsüne yaslayıp kalbini dinledim. "Gayet iyiyim."

Böyle kaldıkça vücuduna alışmıştım. Çekici kokusuna, tatlı tenine durmadan dokunasım geliyordu. Kendimi sürekli onu öperken buluyordum.

Gülerek saçlarımı okşarken "Yerin rahat galiba." dedi. Ben de başımı kaldırıp gözlerine baktım. "Hıhım."

En sıradan cevabımla bile tatlılık krizine giriyordu. Onu onayladığım andan itibaren bütün vücudumu sarmalamıştı. "Seni yemek istiyorum."

"İstediğini yapabilirsin."

Şimdi krizi iki katına çıkmıştı. Ani bir enerjiyle ikimizi yana döndürüp beni altına almıştı. "Ya! Lafın gelişi demiştim-"

Yanağımı ısırmaya geçmişti bile. Sanırım en sevdiği hareket buydu. "Şu tenin var ya, her zaman yumuşacık."

Hiç kımıldanmadan sakinleşmesini bekledim. Beyefendi boynumu yemeye başlamıştı. Ciddi ciddi her yerimi dişliyordu.

Bunu ilişkimiz seviye atlamadan önce bile yapıyordu gerçi, Hyunjin'in saf sevgi diliydi bu. Isırmak, ısırmak ve ısırmak.


🪷🪷🪷


Veda günü gelmişti, artık Seul'e dönmeliydi. "Vakit buldukça yanına geleceğim. İşler ne yoğunlukta olacak bilmiyorum."

Çantasını alıp dışarıya çıktığında ben de kapıda bekliyordum. Onu görebildiğim her saniyeyi değerlendirmek istiyordum.

Bana dönüp hiçbir şey demeden suratıma baktı. Yüzünde hüzün barındıran bir tebessüm vardı. "Ama seni nasıl yalnız bırakacağım? Şu tipe bak..."

Başımı kapının yanından çıkarmışken gülümsüyordum. "Ben iyiyim, Hwang ailesi de her zaman yanımda! Hem yapılacak işler birikti, babam yakında ürünleri almaya gelir."

Bununla bir nebze de olsa rahatlayınca başını olumlu anlamda salladı, bahçedeki dış kapıya yöneldi. Sanırım dayanamayacaktım.

"Hyunjin!"

Koştuğum için ağzımdan soluyordum ki tam bana dönünce dudaklarına yapıştım. Birkaç kez istekle öptükten sonra gözlerine baktım.

Bir saniyeliğine donup kalmıştı. Çantasını yere atıp boynumu kavradığı gibi dudaklarını aralayarak öpmeye başladı. Ben de sanki bunun son öpüşmemiz olduğunu hissetmiştim, bütün arzumla karşılık vermiştim.

"Mm... Gitmem gerekiyor..."

"Tamam... Kendine iyi bak..."

Tam ayrılıyordu ki dayanamayıp alt dudağımı son bir kez emdi. Derin bir nefes alıp boynundaki ellerimi çekti.

"Sen de kendine iyi bak sevgilim."


🪷🪷🪷

Love Next Door | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin