52. Islak Kıyafetler

602 102 93
                                    

"Evlen benimle Yongbok, bu savaşı da zaferle bitirmemi sağla. Zira sen olmazsan hayatın benim için bir anlamı olmaz. Evlen benimle..."

Şu hayattaki yalnızlık duygumu, kalbimdeki derin boşlukları ve zihnimdeki bütün zayıflıkları yok eden kişi, benim ilk ve tek aşkım Hyunjin hayatımızın en unutulmaz anlarını harika bir şekilde gerçekleştirmişti. Gözlerim dolunca yanağını hevesle okşayıp başımı olumlu anlamda salladım. "Evlenelim Hyunjin!"

O da bunu duymayı bekliyormuş gibi heyecanla gülümsedi, bu sırada ıslak gözlerinden dökülen yaşlar yanağındaki yağmur damlalarıyla karıştı. Sevinçle daha sıkı sarılıp birkaç kez birbirimizin dudağını öptük. Bu sırada güldüğümüz için pek bir şey hissetmiyorduk, sadece yüksek mutluluğun açığa çıkardığı bir tepkiydi bu.

Tatlı tatlı mırıldanıp birbirimizi öpmeye devam ederken beni içeri taşıdı. Gözyaşlarımız durmuştu, sadece 24 yıllık yaşamımızdaki en büyük düğüm çözülmüş gibi rahatlamış hissediyorduk.

Beni yavaşça yere bıraktıktan sonra saçlarını arkaya tarayıp gömleğimin düğmelerine eğildi. Saniyeler sonra ıslak perçemleri tekrar gözlerinin önüne düşmüştü, şu anda aşırı seksi görünüyordu.

"Eşimin hasta olmanı istemiyorum,
bu kıyafetlerden kurtulmalıyız."

Eşim? Bana her seslenişinde kalbim böyle pır pır edecek miydi?

Gülümseyerek ben de onun kıyafetini çıkarmaya çalıştım. Ara ara burnumu çekiyordum ve kendi kendime gülüyordum. O da mutlulukla kıkırdıyordu, bir aydır düzenli olarak ettiği teklifi nihayet kabul etmeme inanamıyordu.

Yağmur şiddetlenince cama çarpan damla sesleri adeta bir melodiye dönmüştü. Hyunjin kıyafetlerden kurtulduğumuz gibi elini belime sarıp kendine çekmiş, vücudumuzun yapışmasını sağlamıştı. Dudaklarımı istekle emerken karnım gıdıklanmıştı. Birkaç saniye sonra gözlerimi kapatıp ben de hevesle karşılık verdim.

Nefes nefese kalmış bir vaziyette üst kata çıkmaya çalışıyorduk ama bu sırada dudaklarımızı bir an olsun ayırmıyorduk. Kapıyı açıp beni içeri ittiği gibi bir çırpıda kucağına almış, sırtımı duvara yapıştırmıştı. Bütün vücudumu dudaklarını aralaya aralaya emerken ben de saçlarını okşuyordum.

Göğüs ucuma gelmek isteyince bir kez daha hoplatıp daha yukarı gitmemi sağlamıştı. Yeni sabitlediği yerde başımı eğip onu izlemek istediğimde Hyunjin'in kendinden geçtiğini anlamıştım. Diliyle göğüs ucumu bulduğu gibi hızlı hızlı dürtmüş, bir de üstüne kendine çekiştirerek emmişti.

Müthiş uyarılmıştım. Sessizce inleyip aşağıya bakarken o diğer ucuma geçmişti. Dişlerinin arasında ezerek keyifle tadına bakmış, bu sırada gözlerini bir kere bile açmamıştı. Yutkunup onu izlerken kıvama geliyordum, tükürüğü az önce yağmur altında soğumuş tenime her buluştuğunda biraz daha kasılıyordum.

İkimizin de alt kısmı hareketlenmişti. Hyunjin arkasındaki yatağa beni bıraktığı gibi altımdakileri soymuş, hemen sonrasında kendi kıyafetlerinin son parçalarından da kurtulmuştu.

Tam karşıma oturmasıyla dudaklarımız tutkuyla buluşmuştu. Arzusuna yenik düşüp beni arkaya doğru ittirince yatağa yaslandım, o da üstüme çıktı. Ellerim üşümüş sırtıyla buluşunca dudaklarımız keyifle aralandı, odada ıslak ıslak sesler çıkmaya başladı.

"Mmh..."

Dizimi hafifçe kıvırıp erkekliğini yokladığımda çoktan sertleşmişti. İçime girmesi için sabırsızlanırken bir süre daha bu şekilde sürtünmüştüm. O ise bu sırada eliyle boynumu kavramış, alt dudağımı ısıra ısıra kendine çekiyordu.

Resmen dudaklarımı yemişti.

Nefes almak için ani bir şekilde yerinden doğrulunca saçları kabarmıştı. İkimizin de solukları yüksek çıkarken birbirimize bakıyorduk. Saçlarımız yavaş yavaş geri kurumaya başlamıştı.

"Hyunjin..."

"Efendim sevgilim..."

Yataktan doğrulup yüzlerimizi tam denk getirdim. İstekli gözlerle ona bakarken ellerim göğsüne yaslanmış, yavaş yavaş omuzlarına çıkıyordu. "Bu sefer ben üstte olabilir miyim?"

"Nasıl bir pozisyonda istiyorsun?"

"Sen uzansan, ben de kollarını bağlasam..."

Gözleri kararsız bir ifadeyle yüzümde gezindikten sonra yatak başındaki komidinlere gitti. Ortamın uygun olduğunu anladığında yüzüme geri dönüp yutkunmuştu.

"Fantezi gibi mi?"

Dizlerimin üstünde hafifçe biraz daha yanaşıp hevesle başımı salladım. "Hıhım! İleri seviye bir isteğim yok, sadece deneme amaçlı minik birkaç şey almıştım."

Derin bir nefes vererek gözlerime baktı. Parlak bakışlarımın bütün gücünü ona yüklemeye çalışırken başarılı olmuş olmalıydım ki kısa bir süre sonra yumuşadı, elini saçlarıma daldırdı.

"Pekala... Sen nasıl istersen."

Kötü kötü sırıtarak yataktan kalkıp köşedeki çekmeceye sakladığım zincirleri çıkardım. Bununla yatağın üstünde hafifçe geri çekildi. "Yongbok... Onları nereden buldun?"

Kelepçelerden birini bileğine taktığım gibi onu yatağın başına çektim. "Dur, kaçma."

Şaşkın şaşkın beni izlerken tipi aşırı masum gelmişti. Bense durmadan kıkırdıyordum, Hyunjin tamamen çıplak bir şekilde bana teslim olmuştu. Birazdan ona istediğimi yaşatacaktım ve o hiçbir şey yapamayacaktı.

İki taraftan kollarını sabitledikten sonra tam karşısına geçip dizlerimin üzerinde oturdum. "Kollarını çekmeyi dene bakalım. Sağlam olmuş mu?"

Duruşumu baştan aşağıya süzerken dudaklarını yalamıştı. Ellerini bir an beni yakalamak istermiş gibi uzatınca aniden durmuştu, zincir sesleri yükselmişti. "Şu oturuşun çok sevimli... Gel yanıma."

Başımı olumsuz anlamda sallayıp keyifle kahkaha attım. Bu sırada ayaklanıp çekmecedeki diğer kadife kutuyu çıkarmıştım. Hyunjin'in de az önceki gerginliği geçmişti, duruma çabuk adapte olmuştu.

"Onda ne var? Beni korkutuyorsun."

Kolyeyi kutudan çıkarıp hevesle yatağa döndüm. Kucağına çıkıp doğru yere doğru dizlerimin üstünde ilerlerken o da merakla elimdekine bakıyordu. "Merak etme, bu sadece kolye." ^^


🪷🪷🪷

Love Next Door | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin