21▪︎ Düzen

62 11 28
                                    

[Topkapı Sarayı]

Çok zaman geçmemişti, hemen ertesi gündü.

Mahenverin emri ile haremde görevli olan tüm kalfa, ağa ve hatunlar eski saraya sürülmüştü. Birtek yeni getirmiş olan cariyeler kalmıştı. Eski Saraya gönderilmiş olanlardan yaşayan tek yoldaşı Gazanfer ağa Topkapıya getirilmek üzere yola çıkmıştı.

Sıradaysa kararlar vardı. Harem yönetimi tamamen ona bırakıldığından ilk işi Kasım ve onunla ilgili her şeyden uzaklaşmak olmuştu. Şimdi de Gevher, Hanzade, Gülriz, Hoşyar ve Paye Hatuna ne olacağını seçecekti.

"Valide Sultan'ım, Gülriz Sultan geldiler." Her ne kadar şehzadesi olmasada hala Sultandı en azından bir süre daha.

"Gelsin." Gülriz bir gecede kırk yaş almıştı. Yüzü çökmüş gözü ağlamaktan şişmişti. Tıpkı evlatlarını bir gecede kaybeden Mahenver gibiydi.

"Gülriz geçesin şöyle." Gülriz ilk defa bu daireye bu kadar yabancıydı. Mindere otururken çekinmişti. "Seninle hiçbir zaman zıt düşmedik. Teyzen -Gevher- gibi değilsin eğer arzu edersen Kırım ile iletişime geçip seni tekrar ailene gönderebilirim."

"Ne fark eder ki? Artık oğlum hiçbir yerde değil." Mahenver, Gülrizin sessizli ile tekrar konuştu. "Ağalar dairene kadar refakat edecek, sandıklarını topla nadimelerini de yanında götür." Eliyle çekilmesini istediğinde Gülriz ifade göstermeden çıkmıştı.

Mahenver dün gece hiç uyumamıştı, has odanın terasındaki sedire oturmuş yıldızları seyredip Arslandan özür dilemişti. Kendi isteği ile Arslanın evladı ve torunlarına kıymıştı. İç sesiyle onu yalanlamıştı. Sen öldürmeseydin o seni öldürecekti.

"Hoşyar geçesin." Hoşyarsa Gülrize göre daha sinirliydi, gebe olması bir yana tamamen hayattan kopmuş görünüyordu. Zaten yaşam belirtisi de göstermemişti. "Gerek yok."

"Seni-"

"Beni hiçbir yere gönderemeyeceksiniz. Aklınıza dahi getirmeyin." Hoşyar, Mahenveri dinlemeden daireden çıkmış onu bekleyen ağalar ile birlikte dairesine kapatılmıştı.

Hanzade Sultan geldiğinde Hanım sultan fazlaca kibirliydi. Üzerindeki kin ve öfke bitmez bir çığ gibi büyüyordu. "Ne diye getirdiniz beni buraya! Sürecekseniz sürün eski saraya, validem yanımda olsun kafi!"

"Ah, oysaki zevcine boş ol emri gönderdiğimi söyleyecektim. Eski saray meselesiyse hiç olacak iş değil. Seni oraya validenle gönderir miyim hiç? Senin yaşın kadar ölüm gördüm, ölümden döndüm. Yapacaklarınızı bilmem mi sandınız?"

"Ne?"

"Aslında seni Eski Saraya sürmek yerine başka bir fikrim vardı. Her neyse sandıklarını topla bu gece Bağdat'a gideceksin." Hanzade Sultan hiç tepki vermedi, ailesi yoksa o da yoktu. Bu sarayı anne ve kardeşleri olmadan asla benimseyemezdi. Ayağa kalkmış selam vermeden çıkıp gitmişti.

Şimdi en zor görüşme olacaktı belkide, Gevher gelecekti. Onunla konuşmak istediği falan yoktu sadece zaferini görmesini istiyordu. Hatta sırf bunun için o kudretli tacı ve yüzüğü takmıştı. Tabiki Arslandan yadigar kalan yüzüğü ihmal etmemişti.

"Gelesin Gevher." Gevher yüzündeki yenilgi ifadesini saklayamıyordu. Mahenvere tiksinerek bakması bir yana imkanı olsa çıplak eliyle boğardı onu.

"Sediri kirletiyorsun."

"Sen çok mu temiz tutmuştun?"

"Katilsin sen! Oğlumu torunlarımı katlettirdin zalim!" Gevher, Mahenverin üzerine yürüdüğünde kalfa aralarına girmişti. Ağaların hareketi ile Gevher diz çökmüştü haraket ettikçe daha da canı yansada umursamadı.

Sarayın Yansıması ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin