18▪︎ Tesadüf

60 7 11
                                    

[Topkapı Sarayı Has Oda]
[Kamer Sultan'ın cenazesinden hemen sonra]

Mihrişah Sultan gözü karartmıştı artık, ne canı önemliydi ne de saray. Ablasının cansız bedenine sarılmıştı o neyi önemserdi ki?

Allar pullar içinde güzeller güzeli olan ablasını tabuta koymuşlardı.

Haremin bitmez yasına ablası da eklenmişti. Annesini sakinleştirememişlerdi, hekimler ilaç vermişte zar zor uyutmuşlardı. İshak Paşayıysa kimse görmemişti. Sadece saraydan çıkarken tabutu taşımıştı geri döndüğünü ne gören ne duyan vardı.

"Açın kapıyı!"

"Sultanım, hünkarımız-" Mihrişah iki ağayı iki yana itmiş aralarından geçip has odaya dalmıştı. Ardından kapıyı kilitlemeyi de ihmal etmemişti. "Mihrişah ne oluyor sen ne yapıyorsun? Bu ne rezillik!"

"Ablam öldü benim! Senin yüzünden!" İşaret parmağını Kasımın göğsüne doğru tutuyordu, çenesi seyirsede şimdi ağlamayacaktı. "Ben bir şey yapmadım! Daha fazla olay çıkarma."

"Abimin acısına hasta oldu o! Masumların günahını nasıl taşıyorsun! Allah bir an sana gün yüzü göstermesin!"

"MİHRİŞAH YETER!" Kasım daha fazla dayanamamış Mihrişahı hafifçe itip geriye doğru dönmüştü. Ellerinin saçının arasından geçirip başına bastırdığında yeterince kötü gözüküyordu. "Yetmez! Katilsin sen, gözü güç bürümüş bir zalim!"

"Çık dışarı!" Mihrişah ona daha da yaklaşıyordu, Kasım tekrardan ağalara seslensede kapı içeriden kitlendiği için kapı açılmıyordu. "Rabbim senin canını kolay almasın, acı içinde kıvranda can vereme! Musa sana güvenmişti, güvenmese taht istese gelir miydi buraya! Kamer acısınden yataklara düştü! Evladı anasız kaldı!"

"Yeter, sus!"

"Yetmez! Yaptıkların yüzüne vurulunca mı kavrayabildin! Sen bu kubbeyi kana buladın kendi ailenin ahını aldın. Rabbim her bir ahımızı tuttursun!" Hemen ardından kapıya yönelmiş kapının kilidini açarken bir an geri dönmüştü.

"Artık ne abim ne de hünkarım değilsin zira hünkarlar sözlerinde durur ailesine kıymazlar."

...
[Şimdi ki zaman- Topkapı Sarayı]

Mihrişahın, Gülrizin dairesinden çıktığında onu bekleyen nedimesinin yanına gitmişti. Şuanlık her şey yolundaydı. Annesinden gelen mektup doğrultusunda bunları yapıyordu. Gülriz sakin yapısıyla bilinsede ters tarafının ne kadar acımasız olduğu bilinmezdi. "Eh şimdi eğlencenin tadını çıkarma vakti."

Taşlığa indiğinde eğlence çoktan başlamıştı. Hoşyar Sultan, Valide Sultan'ın hemen yanına oturmuştu. Gevherin kucağında Şehzade Kadir oturuyordu. Mihrişah minik bir eğilme ile sedire oturmuştu. Tam karşısında olan Hanzadenin dik bakışlarından rahatsız olsada takmadı.

"Paye Hatunu göremedim? Rahatsızlandı mı?"

"Birazdan gelecektir."

O sırada Paye Hatun elindeki Saliha Sultan'dan gelen mektubu okuyordu. Ondan istenilenleri bir bir yapmıştı. Şimdi sırada kendi bebeğini tek varis olarak doğurmak vardı. Elini kana bulaştırmaktan korkmuyordu. Neticede sonu zafer olan yolda her şey mübahtı.

"Hatun oyalanma koridorlarda eğlenceye gidesin!"

"Giderim zaten Kalfam." Elindeki mektubu yakmış küllerini kenara savurmuştu. İlk yapacağı iş daha doğmamış olan bebekteydi, Hoşyardan kurtulacaktı. Tabi Hoşyar ondan önce davranmazsa.

...

Hoşyar Sultan atak için an kolluyordu Paye hatunu tek yakaladığı anda işini bitirecekti. İkiside birbirine kilitlendiğinde onların hemen arkasında ikisine birden kin besleyen Gülriz vardı. Asıl rakibini Hoşyar olarak belirlediğinden kimseye çaktırmadan bebekten kurtulacaktı.

Sarayın Yansıması ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin