Birbiri ardına sıralanmış sayısız ölüm.
Tek bir gün yassız geçmiyordu, Hafız kadın hiç olmadığı kadar çok kuran okuyordu. Hiç kimse konuşamıyordu. Hala kan kokuyordu harem, tam kapının önünde kıymıştı canına. Hekimler yetişememişti oracıkta canını vermişti. Mahenver yine yetişememişti.
"Sultanımız rahatsızlar." Kamer arka arkaya gelen ölümlerle takatten düşmüştü. Önce kardeşi ve yeğenleri sonra dostu Mehtap'ı kaybetmişti. Gözlerinin önünde olmuştu ve o durduramamıştı.
Artan rahatsızlığına rağmen Payitaht'a gelmişti. Bir kucağında Elçin bir kucağında Nakşidil vardı. Koridorda yürüdükçe aklına annesinin koşuşu geliyordu. Has odaya girişi...
"Hünkar'a geldiğimi iletin." Ağa başını sallamıştı. Kamet arkasını dönmüş iki Sultanı nedimesine vermiş açılan kapıdan girmişti. İşi orada tam karşısında duruyordu ailesinin katili.
"Kamer hoş geldin, geç şöyle." Abisinin gösterdiği mindere tiksinir gibi bakmıştı. Kapının iki adım ötesinde ayakta durmuş gözlerini Kasım'a kitlemişti. Hünkar bu bakışlardan rahatsız olunca ayaklanmış Kamere doğru yaklaşmıştı. "Kamer aramıza mesafe koymanı-"
"Mesafe değil ölüm girdi aramıza."
"Ben hünkar olarak yapmam gerekeni yaptım." Susturmuştu işte vicdanını. Mahenver hala kendini suçlarken, Kasım kalbine zincir çekmişti.
"O halde hünkar gibi davranmaya devam et. Günün sonunda bir ailen kalmayıncaya kadar hünkarsın." Kamer başını iki yana sallamıştı, göz yaşları akmak için an kolladığından tetikte duruyordu. "Ben senin abinim Kamer, Musa nasıl kardeşinse-"
"Onun masum adını ağzına alma! Katilsin sen, kardeşine dahi acımayan bir zalim. Bundan gayri abim değilsin sadece hünkarımsın."
"Kamer beni anlamıyorsun, kimse dinlemiyor beni. Musa ayaklanıp da tahta gectiğinde bana evlatlarıma acır mıydı!?" Kasım iki elini şakaklarına bastırmıştı. Kamerse onun hünkar olduğunu umursamazca konuşuyordu. O zalimdi, o katildi. Kasım, kardeşinin, yeğenlerinin, dostunun, hayallerinin katiliydi. Bu gerçek değişmeyecekti.
"Musa tahtı istemiyordu! Bir an olsun taht için çabalamadı! Ama sizin gözünüzü güç bürümüş, hırsa bürünmüşsünüz."
"Mustafa tahta geçseydi Mahenver acır mıydı söylesene!?"
"Umarım acımaz, umarım senin kalbini söküp kendi elleriyle parçalar. Rabbim senin canını kolay almasın, ızdıraplar içinde acı çeke çeke can ver. Anlıyorsun değil mi? Bu dünyada validem öte dünyadan Allah acımasın sana." Kamer bir adım geriye doğru yürüdü yüzünde oluşan rahatsız edici gülüşü hiç bozmadı Kasımın tek kelime etmesine izin vermeden konuştu.
"Birine güvenmeden önce o kişinin sen olmadığına emin ol." Birine canını emanet etme Kasım, özellikle kendine.
...
Kamer Sultan kendi sarayına geçtiğinde içinde olan sıkıntı daha da katlanmıştı. Artık kendini kendi sarayında bile rahat hissetmiyordu. "Allah'ım sen bana yardım et."
Nakşidil Sultan'ı da kendi sarayına aldırmıştı. Zaten ona bakacak kimi vardı ki?
"Sultanım, İshak Paşa geldiler."
"Gelsin." Ağanın kapıyı açmasıyla İshak Paşa içeri girmişti. Yüzündeki samimi ama zorlukla duran ifade bozulmadan Kamerin yanına gitmişti.
Hanım sultan ayaklanmış eşine sarılmıştı. Şuan ona çok fazla ihtiyacı vardı. Onu dinleyecek birini istiyordu, yada birlikte sessizliklerini dinleyecek biri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayın Yansıması ||
Historical FictionSarayın Yansıması 2 Kan kokuyordu koridorlar, iktidar uğruna öldürülen bedenlerle dolup taşmıştı harem. Hünkar ölmüş taht savaşı yavaştan kendini hissettiriyordu.Ölüm gitgide yaklaşıyor, Sultanlar arasında güç hırsı katlanıyordu. O zaman tekrardan ...