9▪︎ Has Oda'da Dört Beden

55 9 10
                                    

Wattpad'e yaklaşık iki haftadır giremiyordum. (bağlantı sorunu vs. diyordu) Wattpad'e Türkiye çapında erişim engeli gelmiş. Bende VPN ile ancak girebildim. Bundan sonra ne olur nasıl olur bilmiyorum ama sanırım bölümleri düzenli şekilde yüklemeye devam edicem♡♡

▪︎▪︎▪︎

Mahenver ölümüne koşuyordu, Mahenver ölüme koşuyordu,
Mahenver oğlu için koşuyordu,
Mahenver torunları için koşuyordu,
Mahenver Arslan için koşuyordu,
Mahenver evlat acısına koşuyordu,

Mahenver, kendi kanı olmasada evladı olan Musa için koşuyordu...

Koridorlar gitgide uzuyordu, duvarlar karanlık, yollar ilk defa bu denli çıkıntılıydı. Ama koşuyordu işte, kaftanını iki avucuna sıkı sıkıya sıkıştırmıştı. Sayamadığı kadar çok düşmüştü, bacakları gitmek istemediğinden kendini yere atıyordu, dizleri de kanıyordu ama ihtimal vardı içinde, oğlunu kurtarabileceğine inanan minik bir ihtimal.

Arkasından gelen sesleri öylesine boğuk duyuyordu ki sanki kafası suya sokulmuşta birileri ona sesleniyormuş gibi...

"Allah'ım lütfen yaşatma, Allah'ım kaldırmam. Bir daha acıyı kaldıramam." Dualar ediyordu, dili damağına yapışsada dualar ediyordu. Kelimeler karışıyor, beyni gitgide bulanıyordu ama koşuyordu.

"Açın kapıyı!"

"Mahenver Sultan-"

"Açın dedim!" Has oda kapısında duran kendisinin iki katı gibi görünen iki koca ağayı adeta önünde fırlatmıştı, ağalar kenara savrulmuşsada hala sultanı durdurmaya çalışıyorlardı. İtiştiler bir müddet Mahenver geç kaldığına git gide inansada ağaları geldiği hızdan daha çabuk şekilde geçti. İç kapıyı açarken belkide ilk defa buraya girmemiş olmayı diledi, içeride sadece yemek yendiğini görmek istedi ama sadece istedi.

Koca kapıyı açtığında derin bir sessizlik vardı, derler ya ölüm sessizliği diye. İşte buydu o sessizlik. Çok çığlık barındırıyordu, çok acı, çok lanet duyuluyordu. İçeride yaşanan ölümün vicdan sorgusu yaşanıyordu.

"MUSA!" İlk gördüğü şüphesiz kendi evladıydı. Doğurmadan anası olduğu, onun için canını verebilecekken canını aldıkları oğlu, Arslan'dan kalan bir parça... artık yoktu.

"OĞLUM!" Yere çöktü, kanayan dizlerine kalbi eklendi, içi kan ağlıyordu haykırıyordu diliyse birkaç kelimeden öteye gidemiyordu. İki eli oğlunun kaftanının boynuna gitti. Sarsıyor adını haykırıyor ama yanıt alamıyordu. "Annen geldi! Geldim uyan!" Başını göğsüne koyduğunda yine aynısını duydu, ölüm sessizliği.

"Nasıl kıydılar sana! Oğlum, MUSA KALK!" Titriyordu, koskoca kadın titreye titreye ağlıyordu. Oğlu gitmişti, Musa'sı gitmişti. Elleri boynuna gittiğinde ip izlerini gördü, kıpkırmızı kesilmişti, cebelleşmişti belliydi ama kazanamamıştı. Mahenver geç kalmıştı.

"MUSA!" Mahenver kendi elleriyle kendi yüzünü sıkmaya ve çizmeye başlamıştı, ne yapabileceğini bilmiyordu. Aklı almıyordu. Oğlunu kucağına çektiğinde kafasını gerdanına yasladığında tekrar hissetti ölümü, kıvırcık saçlarına gitti elleri, burnu, gözleri, artık ebediyete kapadığı gözleri.

"Musa! İbrahim! Oğuz! Abdullah! AAAAAHHHH!" Bir eş, bir anne feryadı daha eklenmişti. Hangi bedene gideceğini bile bilmeden haykırıyordu, evlatlarını gördü sonra Musa başındaki Mahenver kendini kaybetmişti. Ama Musa'nın başında annesi vardı, onunda olması gereken yer evlatlarıydı. İbrahim minik İbrahim, biriciği melek oğlu, gerçek bir melek olmuştu. Hemen yanında Oğuzu vardı kundaktaki bebeği, gül kokulusu.

Korka korka bebeğini aldı kucağına, İbrahimi dizine yatırdı, saçlarını okşadı, İbrahimdi işte birkaç saat evvel kendi elleriyle bizzat cellata teslim ettiği şehzadesiydi. Oğuz'u, daha yürümeyi öğrenmeden, sesini duyamadan yitirmişti. "Uyanın Allah rızası için! Kalkın!" Bağırıp çağırmaya hali kalmamıştı, ruhu almışlardı ondan.

Sarayın Yansıması ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin