25▪︎ Lena

50 8 18
                                    

[Halvetin Ertesi Sabahı]

Mustafa sabah erkenden dairesinden çıkmıştı. Leon ile birlikte has bahçeye inmiş çardağa oturmuşlardı.

Leon ile yıllar süren dostlukları ile artık aralarında siz diye hitap etmemeye alışmışlardı. Tabi yanlarında bir üçüncü kişi olduğunda Leon direkt olarak ciddileşiyordu. Mustafa ise bu ciddi ve mesafeli tavırları sevmemekte kararlıydı. Dört yılı aşkındır tek arkadaşı Leon olduğundan bir başkası ile yakın iletişim kurmuyordu ki zaten yaşıtı olan bir paşa da yoktu. "Havalar biraz daha güzelleştikten sonra ava çıkmak istiyorum. Birlikte gideriz."

"Güzel olur, devlet işlerinden uzaklaşmak iyi gelir." Leon divanda şuan için büyük bir mevkide değildi, bu yaşta divanda olmak bile zorken yüksek mevkiye gelmesi imkansız gibi bir şeydi. Zamanı geldiğinde divanda büyük bir önem kazanacağına emindi.

"Biraz kafa dağıtmış oluruz zaten. Bir arada ahaliye karışmak istiyorum." Mustafa'nın sözleri ve Leon'un karşılıkları ile konuşma sürerken Mahenver terastan ikiliyi izliyordu yanındaki Selimiye Kalfa harem ile ilgili birkaç şey söylüyordu. "Şu hatun, Rosé onu daireme getirin."

"Emredersiniz."

Mahenver dairesine geçtiğinde hatun hemencecik gelmişti. O gün seçtiğinden beri kızın güzelliğinden etkilenmişti.

Hatun önünde başı eğik dururken Mahenver onu izliyordu. "Güzel hatunsun," durmuş tekrardan hatuna bakmaya başlamıştı. "Lakin akıl olmazsa güzellik fayda etmez."

"Sizin için her şeyi yaparım Valide Sultanım." Hatunun sözü ile Mahenver eteğini göstermişti. Hatun hemencecik eteğe eğilmiş öpmüştü. Mahenver onun gözlerine baktığında Rosé gözlerini kırpıştırmıştı. "Burada birtek benim sözümün geçtiğini bil, tek yanlışında buradan gidersin." Hatun hemen başını salladığında geri doğru adımlayıp Mahenver'den uzaklaşmıştı.

"Gülşah, bundan sonra adın Gülşah." Hatun eğilmiş ve daireden çıkmıştı.

Mahenver açıkçası hatunu sevmişti, akıllı birine benziyordu en azından haremde kendini koruyabilecek kadar akıllıydı. Selimiye Kalfaya, hatunu izlemesi için emir vermişti. Eğer bir sorun çıkaracaksa bile onu göz hapsinde tutmakta kararlıydı.

...

Gülşah Hatun hareme girdiğinde tek gözde olarak gözdeler katına çıkmıştı. Kimi hatunlar ona imrenerek bakarken kimisi hırs ile bakıyordu. Gülşah Hatun şanslıydı, hünkarın ilk kadını olmuştu ve son olmak istiyordu.

...
[İki Hafta Sonra]

Mustafa halk içine karışacaktı, zaten yıllardır bunu annesiyle yapıyordu ve son zamanlarda tek başına -yani Mahenversiz şekilde- halk içine girerdi. Şimdi de yanına Leon ve birkaç ağayı alarak pazara inmişti. Fazlasıyla temkinli ilerlediklerinden yavaş yürüsede sorun etmiyordu. "Beyim! Elmalarım pek lezzetlidir tatmak istemez misiniz?" Bu sesle birlikte bir tezgaha yaklaşmışlardı. Yetmiş yaşlarında bir gözü kör bir adam elindeki elmayı uzatıyordu. "Amasyadan geldi beyim pek lezzetlidir." Mustafa elmaya bayılan biriydi, elmayı alıp ısırmıştı. Epey lezzetliydi. Ağaya işaret ettiğinde keseyim açmış birkaç sikke uzatmıştı. Yaşlı adam parayı almış çuval kumaşından yapılan bez çantaya on civarı elma koymuştu. "Nasıldır pazar satış olur mu?"

"Çok şükür geçiriyoruz, lakin benim bir ayağım çukurdadır. Öyle çok satışta gözüm yoktur gece eve gittiğimde bir tas yemeğim olsun kafi." Adamın kullandığı deyim ile Mustafa boynunu eğerek gülümsemiş kısık gözler ile Leon'a bakmıştı. Gerçi Leonunda ondan farkı yoktu. Ağalar elmayı alırken Mustafa ve Leon yan yana geçmiş sessizce kıkırdamaya başlamıştı.

Sarayın Yansıması ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin