[Bir yıl sonra]
Kolay değildi tam bir yıl olmuştu, dört mevsim geçmiş oğlu büyümüş, kızı nazlı gülü evleniyordu.
Divanda yapılan derin değişiklikler ile yeni bir paşa gelmişti. Zülfikar Paşa, yeniçeri olarak Osmanlıya gelmiş yıllar içinde bey sonra paşa olarak görevlendirilmişti. Cahit Paşanın öngörmesi ile divana katılması uygun bulunmuş nişancı olarak divana girmişti. Yaşı otuzlarda iri bir adamdı, aslen Rum olsada kendini bildi bileli osmanlıdaydı.
"Kızım, goncam." Mahenver, Valide Sultan odasında kızı ile baş başaydı. Bu anları tek olarak yaşamak istemişti.
"Validem uzağa gitmiyorum merak etmeyin."
"Kuş olup gidiyorsun nasıl üzülmeyeyim?" Kızına sıkıca sarılırken bir yandanda gözyaşlarını gizlice silmişti. "Bir sorun olduğunda ilk işin bana gelmek olsun, sakın çekinme."
"Merak etmeyin."
Mihrişah Sultan için tam yedi gün boyunca eğlence düzenlenmişti. Hediyeler, altınlar havada uçuşmuş hiçbir şeyden kısılmamıştı.
"Haydi aşağı inelim." Mahenver önce Mihrişah arkada aşağı inmiş has bahçenin en güzel köşesine hazırlanan çardağa oturmuşlardı. Onların gelişiyle hoca efendi nikahı kıymıştı. Tıpkı vaktinde Meylişaha destek olduğu gibi şimdide Meylişah ona destek oluyordu. Evlilikten korkmuyordu sadece ailesi buradaydı ve hep burada olacaktı.
[Üç yıl sonra]
[Hanzade Sultan 27
Meylişah Sultan 21
Mihrişah Sultan 21
Sultan Mustafa 17
İsmihan Sultan 14
Leon 19
Beyzade Yusuf 8
Beyzade Kaya 7
Elçin Sultan 6
Nakşidil Sultan 6
Büşra Sultan 56
Ruhsar 29
Mahenver Sultan 41]Dile kolaydı, koskoca üç yıl geçmişti. Kimler gelmiş kimler gitmişti, ama hala orada olan biri vardı, Mahenver. Yıllar ona acımasız davransada güzelliği kaybolmamıştı ama yorulmuştu. Hayat ondan çok şey almışsada baharı yaşatmayı bilmişti.
Devlet onu yormuştu, şu üç yılda kendini devlete adamıştı. Camiler, medreseler inşa etmesi bir yana oğlu içinde tüm vaktini kullanmıştı.
Sultan Mustafa Han, on yedi yaşındaydı. Serpilmiş boyu selvi misali uzamıştı. Şimdiden babasının aynısı olmuştu. Kara gözlü, kara saçlı ve bir o kadar da yakışıklıydı. Tüm zamanını annesi Mahenverin emri ile eğitim ile geçirmişti ve bundan asla şikayetçi değildi. Öğrenebildiği kadar dil öğrenmiş matematik ve fizikte en üst basamağa kadar gelmişti. Talimlerini de bir an aksatmamıştı. Dostu, arkadaşı, sırdaşı Leon vardı. Her talim ve derste birlikteydiler. Bazen geceleri sabaha kadar öylece terasta oturuyor, bazen kitap okuyor bazen de has bahçede başı boş geziyorlardı. Ama mutluydular, Leon hiç olmadığı kadar mutluydu, ailesini bulmuştu sanki.
"Validem."
"Yiğit oğlum." Mahenver dairesine gelen oğlu ile gülümsemişti kenara geçmiş oğlu otursun diye sedirde yer açmıştı. Artık oğlu onun yanında öyle iri kalıyordu ki kendini garipsiyordu. "Validem nasılsınız."
"İyiyim çok şükür." Yorgunluk bir yana gerçekten iyiydi. Belki uykusuzdu, bitkindi ama iyiydi.
"Sizin kararınızı duydum yani Cahit Paşa geldi."
"Doğrudur gayri vakti gelmişti."
"Validem ama siz yani ben-" kokuyordu Mustafa, devlet gibi ağır bir sorumluluktan korkuyordu. "Ben her daim arkanda olacağım, ne zaman istersen o zaman burada olacağım." Oğlunun sırtına hafifçe vurmuş ve gülümsemişti. "Sen devletsin devletin kendisisin, ben sadece birkaç yıl yönettim, devamlılığı sana emanettir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayın Yansıması ||
Historical FictionSarayın Yansıması 2 Kan kokuyordu koridorlar, iktidar uğruna öldürülen bedenlerle dolup taşmıştı harem. Hünkar ölmüş taht savaşı yavaştan kendini hissettiriyordu.Ölüm gitgide yaklaşıyor, Sultanlar arasında güç hırsı katlanıyordu. O zaman tekrardan ...