[Bayramdan bir hafta sonra]
Hünkar Kasım elinde tuttuğu kağıdı inceliyordu. Kapının çalınmasıyla ağa içeri girmiş Hoşyar Sultanın geldiğini haber etmişti. Kabul ettiğinde Hasekisi daireye girmiş onun yanına adımlamıştı.
"Hoşyar, hoşgeldin."
"Hoşbulduk hünkarım." Hoşyar, Kasımın arkasından terasa çıkmıştı. Kasım bugün biraz durgun gibiydi, sebebini son zamanlarda sırpların sürekli zarar verdiği sınır köylerden birinde olan sorunlardan dolayı olduğunu düşündü. "Durgunsun, bir hal mi oldu? Sırplar-"
"Devlet işleri, şehzadeyken daha kolaydı her şey. Yanlışım olduğunda babam hemen düzeltirdi şimdi çekiniyorum biraz."
"Valide Sultan'ımız devlet işlerinde bilgilidir. Hem sırdaş hem iyi bir stratejiye sahip."
"Kendim karar vermeliyim, artık şehzade değilim. Hünkar olarak karar vermem icap ediyor. Her hareketimin sonunu hesap etmem gerekir." Kasım konuyu kapatmıştı. Hoşyar da şehzadesi Kadir hakkında konuşmaya başlamıştı. Yaşına yaklaşmıştı, arada belirsiz mırıltılar çıkarıyor ve bir yerlere tutunarak ayağa kalkmaya çalışıyordu.
"Şehzade Musa, o ne vakit dönecek Kefe sancağına?"
"Belli değil, burada durması daha münasip." Kendi ailesi hakkında konuşmak istememişti. Aldığı yada alacağı kararları bir başkası ile konuşmak ve değiştirmek istemiyordu.
...
Mahenver, her ne kadar artık burada yaşamasada hala evinde gibiydi. Belki bir gün dönerdi buraya ama yine evi gibi hissedecekse dönmeliydi. Ailesi yanında olmalıydı. İki kızı yanında iki oğlu karşısında torunları yamacında olmalıydı. Ev onun için koca taşlarla yapılan bir yapı değildi; evlatları, torunları ve damadının olduğu yerdi. Kalbinde, ruhunda ve her anında Arslanla olduğu yerdi.
Topkapı onun yuvasıydı, şuan olduğu yerde olmasını sağlayan saraydı, Topkapı Osmanlıydı, Topkapı aileydi, Topkapı Arslan'dı...
"Pek özlemişim buraları, gerçi hiç değişmemiş." Misafir olduğu birkaç hafta için hazırlanan dairesindeydi, Kamer ve Mihrişah yanında oturuyor yakında ayrılacakları için içindeki buruklukları yok saymaya çalışıyordu.
"Sizin olmadığınız her yer eksik Validem. Keşke bir çaresi olsada burada kalsanız, birkaç ayda paramparça olduk. Siz Mustafa ile Amasya'da, ben burada, ablam kendi sarayında, Kasım ağabeyim, Mehtap Sultan ve yeğenlerim Kefe'de..." Babam toprağın altında diyememişti. Bir gün hepsi tekrar aynı yerde olacaklardı ama şuan da imkansızdı. "Merak etme Mihrişah'ım, hem gönlünü ferah tut."
"Sizi çok özlüyorum Validem. Nilüfer saolsun hep yanımda, hep destekçim lakin siz olmadan yapamıyorum." Mihrişah iki elini yüzüne kapamış yanağından süzülen birkaç damlayı silmeye çalışıyordu, ablası gibi olsun istiyordu. Güçlü, sabırlı ve ciddi. Ama yapamazdı, o duygularını hissetmeyi severdi. Olsundu, varsın her an ağladınsındı ama annesi yanında olsun kol kanat gersindi.
"Biz aileyiz, babanız Arslan burada olmasada gölgesi, fikri yeter. Hem bir gün hepimizi tekrar böyle toplayacağım. O zaman aramıza yeni canlar katılacak, siz büyüyeceksiniz ve yine biz aile olacağız." Kamer hemen oturduğu yerden kalkmış kardeşinin yanına oturup ona sarılmıştı. Anne olduktan ve babasının vefatından sonra Mihrişah'ı koruyup kollamaya ant içmiş gibiydi.
"Buradayım, Mihrişah. Hem gülsene biraz, ağlanacak bir şey yok!" Annesinin gitmesinden Kamerde etkileniyordu. En az Mihrişah kadar üzgündü ama belli edemezdi. O her zaman annesinin, kardeşlerini emanet ettiği kızıydı, annesi ölüme giderken bile -ki babası o gün annesine nikah kıymıştı ve kendisi sabaha kadar kardeşlerinin başında beklemişti- güçlü olması istenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayın Yansıması ||
Historical FictionSarayın Yansıması 2 Kan kokuyordu koridorlar, iktidar uğruna öldürülen bedenlerle dolup taşmıştı harem. Hünkar ölmüş taht savaşı yavaştan kendini hissettiriyordu.Ölüm gitgide yaklaşıyor, Sultanlar arasında güç hırsı katlanıyordu. O zaman tekrardan ...