22▪︎ Divanda Bir Kadın

55 8 18
                                    

[Topkapı Sarayı- Has Bahçe]
[Beş ay sonra]

"Destuur Naibe-i Saltanat Valide Mahenver Sultan Hazretleri!" Has Bahçeye girmişti yeni valide, gerçi yeni değil tam beş ayı geçmişti. Hala ilk günkü gibi hissediyordu.

Üzerine giydiği zümrüt yeşili kaftan, ince ince işlenmiş haftalar süren dikim ile sonunda hazırlanmıştı. Başına iki kat tacını parmağına nikah Yüzüğünü takmıştı. Beyhan Sultanın yüzüğü de değerliydi elbet ama kendi yüzüğü gibi bir güç bulamamıştı onda.

"Maşallah pek güzel olmuşsun." En büyük sedire oturduğunda yan sedirine sırasıyla Büşra, Ruhsar ve Nilüfer -Bursaya gidişini nikah ile daha ileri bir tarihe ertelemişti- diğer tarafına Mihrişah, Meylişah ve İsmihan Sultanlar oturmuştu. Oğlu Has bahçenin diğer kısmında oturuyor devlet adamlarıyla konuşuyordu. Kendisi beş ay önce naibe ilan edilmişti, oğlu şuanda on üç yaşındaydı. Yaşına rağmen eğitim seviyesi fazla olduğundan naibeliğinin çok sürmeyeceğini biliyordu.

"Teveccühünüz Sultanım." Meylişah Sultan ve Ferhat Paşa nikahlanıyordu. Meylişah Sultan ilk başta sıcak yanaşmasada sonra aniden kabul etmişti. Ferhat Paşa da İshak Paşa'nın ısrarıyla onaylamıştı. Sonucunda da evleniyorlardı.

İshak Paşa'ya sorulan ve reddedilen nikah olayı da o anda kapanmıştı. Mahenver, İshakı tanıyor ve her ısrarı reddedeceğini de biliyordu. En başından hataydı zaten onu damat olarak göstermek. Mihrişahınsa hiç haberi olmamıştı bu durumdan.

"Valide Sultan'ım, nikah az evvel kıyıldı. Alay Meylişah Sultanı bekler." Meylişah Sultan için boğaza sıfır bir yalı tahsis edilmişti, yıllardır kullanılmamasına karşın son derece sağlamdı.

"Âlâ." Mahenver ayağa kalktığında herkes bir anda ayaklanmıştı.

Valide Sultan, Selimiye kalfaya işaret ettiğinde koca bir kutu ile gelmişti. Mahenver kutuyu açmış içinden oldukça hoş bir gerdanlık çıkarmıştı. Ona sarılırken usulca kulağına eğildi. "Eğer bir derdin sıkıntın olursa sakın çekinme ben daima yanında olacağım."

"Saolun, Valide Sultan'ım." Sıkıca sarıldıktan sonra Meylişah önce annesi sonra Büşra Sultan, Ruhsar ve kız kardeşi İsmihan ile vedalaştı. En son Mihrişah ile karşı karşıya geldiklerinde Mihrişahın gözleri dolmuştu. Sıkıca sarıldıklarında tıpkı annesi gibi kulağına eğildi. "Aynı anneden olmasa da kardeşimsin, kaderimiz aynı gün doğmayı belirlemişti şimdi gidiyorsun."

"Merak etme geleceğim hem uzağa gitmiyorum ya." Meylişahında gözü dolmuştu ama yüzüne örtülen tülden dolayı kimse fark etmemişti, Mihrişah dışında.

Meylişah, Mahenverin yanına geçti. Hemen arkasına sultanlar sıraladığında at arabasına kadar birlikte yürüdüler. En son arabaya binerken Meylişah şöyle bir saraya baktı. Evinden ve ailesinden ayrılıyordu, ama biliyordu ki onlar her zaman burada ve iyi olacaklardı.

Her zaman Hanzade için üzülmüştü. Kendi öz kardeşleri dışındaki tüm kardeşlerine yabancı gözüyle bakmıştı. Ne derdini anlatacak ne de dert dinleyecek kimsesi olmamıştı. Bu saray onun cehennemiyken Kamer, Mihrişah, Meylişah ve İsmihanın cenneti olmuştu. Ayrılıyordu ama mutluydu, onu bekleyen bir ailesi vardı ve şimdi kendi ailesini kuracaktı.

...

Düğünden iki gün sonra divan toplanacaktı. Mahenver, naibe olarak divana katılacaktı. Osmanlı tarihinde böyle şeyler yaşansada uzun zamandır divana bir kadın katılmıyordu. Hele ki kökeni köle olan bir kadın! Mahenver sadece bir Valide Sultan değildi. Köle olarak geldiği sarayda nikahlanmış, ölen eşine rağmen oğlunu tahta çıkarıp Valide Sultan olmuş birde naibe ilan edilip divana girmişti. Mahenver, kölelikten Valide Sultanlık ve Naibelik makamına ilk ulaşan kadındı.

Sarayın Yansıması ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin