32▪︎ Sürgün

68 6 28
                                    

Gün aydığında Gülşah Hatunun hareme dönmesiyle Mahenver soluğu Has Odada almıştı. Her zamanki gibi Mustafa ve Leonu kahvaltı ederken bulmuştu. Kendisi çoktan yemeğini yediği için hatunlardan kahve istemişti.

"Oğlum."

"Validem." Mahenver yerine oturduğunda Mustafa ve Leon da kahvaltı etmeye başlamıştı. "Mustafa, Büşra Sultan ve Ruhsar Sultan'ı Payitaht'tan sürme kararı aldım aynı şekilde Cahit Paşa'nın da görevden azli ve Rumeli'ye gönderilmesini uygun buldum." Mustafa sabahın bu saatinde neden bu kararın alındığını anlamayan şekilde bakmıştı validesine.

"Neden?"

"Dün akşam vuku bulan olay neticesinde en uygunu bu." Mahenver olayı kısaca özetlediğinde Mustafa adeta sinirden köpürmüştü. "Ben niye bu kadar geç öğreniyorum olayları?!"

"Gece gece seni rahatsız etmek istemedim, zaten olay kapandı."

"Her şeyi bu kadar geç mi öğreneceğim! Padişah'ım ben, ne diye en son benim haberim oluyor?!"

"Mustafa sakin ol, zaten bir daha böyle bir şey olmayacak." Mustafa sedirinden kalkmış ağalara seslenmişti.

"Ağalar, derhal Büşra Sultanı huzuruma getirin!" Olayların karıştığını fark eden Leon hemen ayaklanmış sözsüz bir iletişimle izin alıp daireden çıkmıştı. Şuan içeride bir aile krizi yaşayacağından orada olmaması en makbulüydü.

Büşra Sultan Has Odaya getirildiğinde Mahenver Mustafayı biraz olsun sakinleştirebilmişti. Koca Sultan getirilene dek Mahenvere ona vermeyi uygun bulduğu cezayı sorduğunda Şam'a sürgün ettirmek istediğini öğrenmişti ve bu Mustafa için oldukça küçük bir cezaydı.

"Mustafa." Büşra Sultan içeri getirildiğinde dün akşamki gibi diz çöktürülmüştü. Onunsa kalkmaya dermanı yoktu. "Siz kimsiniz!"

"Senin sultan halanım! Devletin bu zamana kadar ayakta durmasının sebebiyim!"

"KES! Her kim validemin canına kast ederse onun canını alırdım." Büşra Sultan bu sözlerle adeta titremişti. Karşısında olan yeğenini tanıyamıyordu. "Lakin ölüm sizin için oldukça hafif bir ceza."

"Şuan tahttaysan sebebi benim! Ne sen ne Mahenver, benden başka hiç kimse seni tahta oturtamazdı." Büşra Sultan ardarda kendi yaptıklarını sıralarken Mustafa daha da sinirleniyordu.

"Hayatınızın geri kalanına Yedi Kule Zindanlarında devam edeceksiniz." İki ağa Büşra Sultanın koluna girdiğinde Hanın Sultan delirmiş gibiydi. Çırpınışları sonuç vermediğinde artık çabalamayı bırakmıştı.

"Mustafa, bu çok ağır bir ceza."

"Hiç kimse sizin kılınıza dahi zarar vermeye kalkamaz, siz benim değerlimsiniz. Nasıl vaktiyle benim için ateşlerde yürüdüyseniz ben şimdi o ateşlerle size karşı olanları yakacağım zira ben Mahenver Sultan'ın oğluyum." Mahenver oğluna sıkıca sarılırken binlerce dua ediyordu. Allah ona birbirinden değerli beş evlat nasip etmişti, çok şükür diyordu bu günleri görebilmişti.

...

Leylifer Haseki dairesinde oturmuş nakış işliyordu. Bir yandan da nedimesi Zekiye Hatun ile konuşuyor haremdeki eski olaylardan bahsediyordu. "Boşuna Valide Sultan olmadı, bu saraya adını öyle bir yazdırdı ki ondan sonraki hiç kimse silemeyecek."

"Merhum hünkarın oğlu tahttayken kendi oğlunu tahta geçirmek her sultanın harcı değildir."

"Vallahi Haseki'm, Mahenver Sultan deyip geçmemek lazım şeytana papucu ters giydirir." Leylifer bu sözler üzerine gülerken Zekiye Hatun bir an durgunlaşmıştı.

Sarayın Yansıması ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin