Yazar'dan;
İnci, arabadan inip okulun kapısından içeri girdi. Birkaç adım atıp diğer kapıdan okul koridorlarına geçmeden önce son kez el salladı Feryat ve Ali'ye.
Bugün lisenin ilk günüydü ve İnci birkaç ay önce tam on dört yaşına basmıştı.
"Biz mi bıraksaydık acaba sınıfa kadar?"
"Oldu. Sınıfın kapısında da bekleyelim bari ilk gün sonuçta ağlarsa falan hemen duyarız." Feryat'ın gülerek söylediği şeye göz devirdi Ali.
"Hiç komik değil."
"Evet değil. Çünkü kızımız artık büyüdü ve liseli oldu. Erdem de aynı şekilde büyüyor ve onların artık peşlerinden koşturduğumuz çocuklar olmadığını kabullenmemiz gerekiyor kıvırcık."
"Kabulleniyorum zaten ama bazen bir daha çocuk olmayacakları düşüncesi beni hem üzüyor, hem büyüyüp başarılı olduklarını görünce de gururlanıyorum işte. Karışık duygular anlayacağın."
"Ben de öyleyim yaban çiçeğim. Bakma sana takıldığıma, ben farklı mıyım zannediyorsun? Düğmeyi o lokantada ilk görüşümüz, bize mendil satışı, soğuktan üşüyen o minik elleri daha dün olmuş gibi zihimde canlanıyor her detayı ile. Erdem'i evlat edinişimiz, eve ilk beraber geldiğimiz gün ve kızımızın, bir kardeşi oldu diye gözlerinde beliren o mutluluk."
"Gerçekten de dün olmuş gibi. Halbuki seneler oldu." Dediğinde ikisi de o anları hatırladı birkaç saniye..
"Bu arada sen işlerini ayarlayabildin mi gelecek haftaya? Hani Aras ve Serdar evlilik kutlaması yapacaklar ya onun için diyorum."
"Biz ekip olarak çalıştığımız için sorun olmuyor biliyorsun. Ama yinede haftaya programı yoğun tutmayacağım aklın kalmasın. O kutlamaya katılıp, arkadaşının en güzel gününde yanında olacağız."
Erdem'in kaybının ardından bu konuda daha fazla hassaslaşmıştı Feryat. Onunla ilgili kalbinde olan keşkeler, diğer sevdikleri içinde olmasın diye yoğun iş hayatına rağmen sevdiği herkesle daha fazla zaman geçirip, daha fazla güzel anılar biriktirmek istityordu.
Bunlardan biri de yıllardır aralarından su sızmayan ve hayatta olan tek arkadaşı Aras'tı.
"Seni sevmemin binlerce nedenlerinden biri de bu biliyorsun değil mi? Her şarta hemen ayak uyduruyorsun. Her zaman, her koşulda yanımda oluyorsun kıvırcık."
"Evliliğin en temel şartı da bu zaten Deli Feryatcığım." Diyerek yanağını okşadı. Feryat ise avuç içini öptü sıkıca..
"Hadi bakalım ben şirkete sen de galeriye."
Beraber işe gitmek için yola çıktılar. Feryat, önce Ali'yi şirkete bıraktı ve ardından galeriye geçti kendisi de. Ali ise saatine bakarak şirket kapısından içeri girdi.
İNCİ HUKUK VE DANIŞMANLIK ŞİRKETİ.
"Utku gelmedi daha değil mi Türkan abla?"
"Yok yok gelmedi. Zaten gelince güvenlikten haber verecekler diye konuşmuştuk ya."
"Ne bileyim geç kaldım diye korktum bir an."
"Yok kalmadın. Utku hâlâ Berk'in ofisinde. Beraber gelecekler Berk ile planladığımız gibi."
"Dur annecim dokunma onlara. Ay Anıl düzgün tutar mısın sen de şu puseti. Bebek taşıyorsun aşkım karpuz değil."
Ali ve Türkan kendi aralarında konuşurken Kübra'nın sesinin geldiği yöne doğru gülerek baktılar.
Yine gelişlerini en coşkulu şekilde belli etmişlerdi.
"Geç kalmadık değil mi?"
"Yok yok kalmadınız merak etmeyin."
"Aşk olsun Ali abi niye gülüyorsun şimdi?"
"Her seferinde gelirken şirkette üçüncü dünya savaşı çıkarıyorsunuzda ondan. Len sen ayaklı felaket mi oldun bakayım?" Deyip Kübra ve Anıl'ın oğlu Kuzey'in yanaklarını öptü sıkıca.
Ve birazdan Ateş, Toprak ve Yağmur da geldiğinde hep beraber Utku ve Berk'i beklemeye başladılar. İkisinin şirkete giriş yaptığı bilgisini güvenlikten aldıktan sonra odalardan birine geçip saklandılar hemen.
"Allah Allah neden boş burası. Herkes nerede?"
"Bilmem acil bir işleri mi çıktı ki acaba?"
"Dur anlarız şimdi." Utku, Telefonunu çıkartıp Ali'yi aradığı sırada patlayan konfetiler, çalan ıslıklar ve alkışlar eşliğinde herkes saklandığı yerden çıktı.
Şirket çalışanlarından biri pastayı getirirken Berk de dizlerinin üzerine çöktü Utku'nun karşısında. Ve yüzük kutusunu açıp içindekileri dile getirdi..
"Senin okulunun bitmesi, benim işlerimin düzene girmesi derken senelerdir hep doğru anı kovaladık durduk be sarı fırtınam. Ama bence artık bir aile olmamızın zamanı geldi de geçiyor."
".............."
"Gerçi biz sıcacık yuvamızda senelerdir aile olarak yaşıyoruz ama yine de hayalini kurduğun o göl kenarındaki düğünümüzü yapalım istiyorum. Sevdiklerimizin ve bizi sevenlerin önünde takalım yüzüklerimizi, edelim evlilik yeminimizi. Tabii bu senin soruma vereceğin cevaba da bağlı. Benimle evlenir misin civciv?"
"Şuan duygulanmam gerek ama daha sonra ağlayacağım. Önce soruna cevap vereyim..
Dediğin gibi biz zaten senelerdir iki kişilik bir aile olduk birbirimize. Her halimizi gördük. Beraber ağladık, beraber güldük, hasta olduğumuzda birbirimize beraber baktık. Beraber diyorum çünkü genellikle o kötü ve bulaşıcı virüsler bizi hiç korkutmadı, onu bile beraber paylaşmayı istediğimiz için bir birimize uzak olmadık hiç. Ha birde annemle babam seninle evleneceğimi duyduğunda çok mutlu olacaklar çünkü Berk'i sakın kaçırma diye beni uzun yıllardır uyarmakla meşguller. Ve en önemlisi seni bu kadar çok seviyorken nasıl hayır diyebilirim ki bu soruya? Cevabım kesinlikle evet! Utku Keskin olmaya tüm kalbim ile evet!!"Utku'nun verdiği cevabı herkes mutluluk dolu bakışlar ile alkışladı. Berk, ayağa kalkıp yüzüğü Utku'nun parmağına taktığında sarıldılar sıkıca. Ardından pastayı da kesip hep beraber tatlı yiyerek, tatlı tatlı sohbetler ettiler.
_
Öyle pek planlanmamış, içimden gelen kısacık bir özel bölümdü. Bolatlar neler yapıyorlar, hayatları nasıl devam ediyor biraz okuyalım istedim :)
Umarım kısa da olsa içinize sinmiştir. Çok söz vermiş olmayayım ama ilerde devamı gelebilir özel bölümlerin ️❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaban Çiçeği - Gay
General Fiction[TAMAMLANDI] Feryat, Trabzon'da ailesi ile yaşayan otuz bir yaşındaki genç bir adamdı. Sekiz senedir kalbi tek bir isim ile, Ali ile çarpmaktaydı. Öyle ki Feryat'ın bu sevgisine sadece ailesi değil, tüm çevresi, tanıdık tanımadık herkes şahit olmuş...