Yazar'dan;
Kanepede dalıp giden Toprak, kapıdan gelen kilit sesi ile açtı gözlerini. Karşısında elinde poşet ile beraber Ateş'i görünce yanına bıraktığı telefonunu alıp saate baktı.
"Saat üçü çeyrek geçiyor."
"Söyledim ama sana, geç gelirim bekleme beni diye."
"Bu saate kadar uzadı yani karakoldaki işin." Yüzüne bakarak ciddi bir tavır ile sorduğu soruya gözlerini kaçırarak, büyük bir şekilde yutkunup cevap verdi Ateş.
"Şey- yoğurdu aldım ama bu saatde de pek birşey yenmez. Ben dolaba bırakıyorum bunu." Mutfağa yürüdüğünde Toprak da peşinden gitti. Kapı kenarına yaslanıp kollarını göğsünde bağladı.
"Bu saate kadar karkolda mıydın?"
"Sevgilim konuştuk ya anlattım neyi merak ediyorsun anlamadım."
"Niye panik yapıyorsun ki sadece soru soruyorum." Dolabın kapısını kapatıp kapının kenarında duran bedene birkaç adım yakınlaştı.
"Bebeğim bana söylemek istediğin birşey var mı?"
"Yok. Senin var mı?"
"Benim de yok- yani biliyorsun işte iş güç."
"Anladım. O zaman uyuyalım artık dediğin gibi bu saatde yemek yenmez. Ki zaten sofrayı da kaldırdım sen gelmeyince."
"Yemedin mi sen?"
"Yemedim." Biraz daha yakınlaşıp yanağına dudaklarını bastırdı, duyduğu cevaptan sonra.
"Özür dilerim ufaklık. Beraber akşam yemeği planını mahvettim biliyorum ama gerçekten elimde olsa hemen çıkar gelirdim biliyorsun."
"Anladım. Sorun değil, iş bu beklemez sonuçta." Kısa ve soğuk bir ses tonu ile verdiği cevabın ardından önden yatak odasına yürürken Ateş de onu takip etti. Toprak'ın kırıldığını, tüm gece onu beklediğini ve üzüldüğünü biliyordu fakat bu konuda şimdilik ve bir süre daha yapabileceği birşeyi yoktu.
Yatağa girer girmez Ateş uykusuna yenilip dalsa da Toprak, sevdiği adamın geceyi nerede geçirdiğini çok merak ediyordu. Kendisini bu kadar çok seven, bu sevgi uğruna herkesi karşısına alan bir adamın yanlış bir hareket yapmayacağını, kendisini üzmeyeceğini çok iyi biliyordu. Fakat Ateş'in birşeyler sakladığı da hal ve hareketlerinden, konuşurken gözlerini kaçırmasından, gerilmesinden çok belli oluyordu.
Geçirdikleri aylar boyunca her hareketinden, mimiklerinden birbirini anlar olmuştu ikisi de.
Sabah.
Dün gecenin telafisi adına kahvaltıyı hazırlayıp erkenden evden ayrıldı Ateş. Toprak, yatak odasında gözlerini açıp Ateş'i yanında bulamayınca belki içeridedir diye salona geçti.
Salondaki masaya kurulan kahvaltı sofrasını gördüğünde ortamın sessizliği ile beraber Ateş'in erkenden çıktığını anladı.
Sıkıntılı bir nefes verip sandalyeyi çekip oturdu. Dirseğini masaya yerleştirip çenesini avucunun içine sabitleyerek düşünürken tabağın altına sıkıştırılan kağıt parçası çekti dikkatini.
Not kağıdını alıp okumaya başladı Toprak.
Günaydın sevgilim.
Sabah erkenden çıktığım için kızacaksın bana biliyorum. Dün gece beraber akşam yemeği yemediğimiz gibi bu sabah da kahvaltı edemedik ama ben senin için birşeyler hazırladım, okula gitmeden güzelce yebdiye. Gerçi bu notu okuyorsan kahvaltı için masaya oturmuşsundur demek. Karakolda biriken işler yüzünden biraz erken çıkıyorum, akşam da biraz geç gelebilirim ama seni bu dünyadaki her şeyden çok daha fazla sevdiğimi unutma olur mu? Bu notu yazmadan kısa bir süre önce mis kokunu içime derince çektim. Tüm gün idare etmeme yetmese de enerjimi alarak çıkıyorum evden.
-Yakışıklı Komiser'in ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaban Çiçeği - Gay
Ficción General[TAMAMLANDI] Feryat, Trabzon'da ailesi ile yaşayan otuz bir yaşındaki genç bir adamdı. Sekiz senedir kalbi tek bir isim ile, Ali ile çarpmaktaydı. Öyle ki Feryat'ın bu sevgisine sadece ailesi değil, tüm çevresi, tanıdık tanımadık herkes şahit olmuş...