Dünkü bölümü atlamayın.
Keyifli okumalar :)°°°
Yazar'dan;
Sabahın erken saatlerinde yataktan çıktı Ali. Gece Feryat ile ikisinin de gözüne zerre uyku gitmemiş, sabaha karşı ise sadece iki saat uyuyabilmişlerdi.
Düğme'nin babaannesi toprağa verilmeden yetişebilmek için kahvaltıya kalmadan çıktılar evden. Zaten ikisinde de yemek yiyecek iştah yoktu pek.
Feryat'ın söylediğine göre doktor kendisini aramış ve Cennet teyzenin durumunun kritik olduğunu, yarına çıkıp çıkmayacağının belirsiz olduğunu söylemişti. Feryat ise toplantıyı yarıda bırakıp Düğme ve babaannesinin yaşadığı eve doğru yola çıkmıştı.
Komşuların çoğu evde toplanırken Düğme ne olduğundan habersizce bir köşede oturuyordu. Zaten babannesi de Feryat'ı görüp, son nefesinde torununu ona emanet ettikten sonra gözlerini ebediyen ve huzurla kapatmıştı.
Evin önüne vardıklarında indiler arabadan. Ali daha arabadan iner inmez gözleri dolarken Feryat durumu hemen farketti.
"İyi misin?"
"Girelim hadi." Bahçe kapısından geçip cenaze evine girdiler. Ali'nin gözleri her yerde Düğme'yi ararken komşuları Emel hanımın yanına doğru adımladı.
"Düğme nerde?"
"Babaannesinin odasında. Yatağına öylece oturmuş, ne konuşuyor ne kalkıyor. Mezarlığa geçeceğiz birazdan ama babaannesine veda etmek için ikna edemedik bunca insan." Komşularından duyduklarının ardından Cennet teyzenin odasına doğru yürüdü Ali. Kapıyı açıp içeri girdiğinde Düğme'nin yatakta oturmuş sessiz sessiz ağladığını gördü.
Daha çocuk yaşında, minicik yüreği ile yaşadıkları evin tüm yükünü sırf babaannesine ilaç alabilmek için, onu hayatta tutabilmek için omuzlanmıştı bu minik kız. Ama hayat işte..
Annesi babası olmadığı gibi tek yakınını da kaybetmişti Düğme.
Ali'yi farkettiğinde yaşlı gözleri ile yüzüne baktı uzunca. Bu bakışlarına karşı yatağın dibine kadar yürüyüp minik kızın önünde diz çöktü Ali. O minik ve ağlamaktan dolayı yanakları, burnu al al olmuş kız ise anında kendini karşısındaki bedenin kollarına attı.
İşte o an Ali de durduramadı kendini, bastıramadı gözyaşlarını daha fazla ve sıkı sıkı sarıldı Düğme'ye.
"Babaannem gitti Ali abi. O da beni annemle babam gibi bırakıp gitti."
"Ben buradayım birtanem. Feryat abin de burada tamam mı? Seni asla yalnız bırakmayacağız sana söz veriyorum." Ayrılıp yüzünü avuçlarının arasına aldı. Gözlerini temizleyip yanaklarını sıkıca öptü.
"Ama önce bu odadan çıkman lazım." Kafasını hayır anlamında salladı küçük kız.
"Bak biliyorum o küçücük yüreğine zor geliyor ama babaannene veda etmen gerekiyor tamam mı? Ona helallik vermen, onu gideceği yere uğurlaman gerek."
"Helallik ne demek?"
"Birine bir iyilik yaparsak, bir yardım edersek o kişinin üzerinde hakkımız olur. Ve o kişi bu dünyadan göçüp gittiğinde ona hakkımızı helal ederiz ki yattığı yerde rahat uyusun. Babaanneni toprağa verirken hoca ona hakkımızı helal edip etmediğimizi soracak ve üç kere sorulan bu soruya evet diyeceğiz anlaştık mı?" Bu kez evet anlamında kafasına ilerye geriye doğru salladı.
"Peki babaannem üşür mü sence?" Minik bedeni ile sorduğu soru Ali'nin hıçkırarak ağlama isteğini daha da körüklerken güçlü durması gerektiğini anlayıp derin bir nefes verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaban Çiçeği - Gay
Ficción General[TAMAMLANDI] Feryat, Trabzon'da ailesi ile yaşayan otuz bir yaşındaki genç bir adamdı. Sekiz senedir kalbi tek bir isim ile, Ali ile çarpmaktaydı. Öyle ki Feryat'ın bu sevgisine sadece ailesi değil, tüm çevresi, tanıdık tanımadık herkes şahit olmuş...