20.Bölüm

718 51 2
                                    

Yazar'dan;

"Halledebildin mi işini?-"

Banyodan çıktığında etrafta Feryat'ı aradı Ali. Giyinme odasında da olmadığını anlayıp aşağı inebileceğini düşünerek üzerinde fazla durmadı.

Uyumak için üzerine uygun birşeyler giyinip saçlarını kuruttu. Aradan geçen birkaç dakikaya rağmen ise Feryat'dan hala bir haber yoktu.

"Nereye gitti ki gece gece? Acaba şirketten mi aradılar?" Telefonunu alıp aradı. Birkaç çalışa rağmen açılmayınca en azından kapalı olmadığı için içi rahat bir şekilde bir süre daha bekleme kararı aldı.
O sırada odadan çıkıp aşağıya inse de ne mutfakta ne diğer odalarda bulamadı Feryat'ı.

Feryat ise o sırada garajdan çıkardığı motoru çalıştırarak yola çıkmıştı. Gece olduğundan trafiğin hiç olmadığı bomboş yol boyunca son hız kullanmaya devam etti motoru.

Önüne aniden bir araba çıkmış olsa muhtemelen frenleyemeyecekti ama o an hiçbir şeyi umursamadı. Neden diye düşündü sadece.. Ali'ye yaptığı şey, onu eve zorla getirmiş olması ağır birşey olmuş olabilirdi ancak karşılığında defalarca da yakmıştı canını Ali.

Üstelik Feryat, ondan onu zorla sevmesini veya zorla beraber olmasını beklememiş, sadece yanında ki varlığını istemişti Ali'den.
Yıllar boyunca canının yanması yetmiyormuş gibi şimdi birde kandırılmış olmasının ağırlığı çökmüştü omuzlarına. Bu kadarına gerçekten gerek var mıydı?
Yoksa o mu Ali'yi yanlış tanımıştı. Bu kadar kötü müydü hep?

Son hız ile kullandığı motoru vardığı mezarlığın girişinde durdurdu, inip mezarlığın içine doğru yürüdü.
TAHSİN BOLAT yazan mezarın kenarına oturarak yanında getirdiği su şişesi ile toprağına ekilen çiçekleri suladı.
Ardından babasının isminin yazılı olduğu taşı okşadı..

"Nereye gideceğimi bilemedim babam, sana geldim." Babasını çok kızdırmasına, bazen kırmasına rağmen arada ki sevgi bağlarından hiçbir şey eksilmemiş, her zaman derdini dinlemiş, destek olmuştu Feryat'a, babası Tahsin bey.
Bu yüzden bu dünyadan göçmüş olsa bile başı ne zaman sıkışsa, ne zaman üzülse derdini anlatmak için hep gelmeye devam ediyordu Feryat.

Babasının bir nasihat veremeyeceğini bilse bile.

"Biliyor musun? Onun da beni gerçekten sevdiğine inanmıştım bu akşam. Hani sen demiştin ya; Sevdiğin kişi kim olursa olsun sen sevdiğin için o da benim evladımdır diye. Hani vazgeçme demiştin annemin tüm baskılarına rağmen, inanmıştın bana. Ama olmadı be baba..O, benim onu sevdiğim gibi sevmedi beni. Sevmeyi geç, canımı defalarca kez yakmak için uğraştı. Yetmedi beni en mutlu olduğum gün, en yüksekte hissettiğim gün itti kör bir kuyunun içine." Kendini daha fazla tutamayarak ağlamaya başladı. Birkaç dakika süren gözyaşları dindiğinde devam etti.

"Biliyor musun bugün benim hayatımın en mutlu günüydü. Yıllarca süren özlemimin, hasretimin son bulduğunu düşündüğüm gün. Oysa onun aklında ki tek şey beni acımasızca vurarak yerde bırakmakmış. Yerde bırakmak ve üstüme basa basa geçip gitmek. Ama sen üzülme sakın tamam mı? Olduğun yerden beni izliyorsan eğer üzülme sakın baba. Senin de söylediğin gibi; Bir Bolat asla yıkılmaz, asla pes etmez! Bunun da üstesinden gelirim..Çünkü ben senin oğlunum baba. Tıpkı senin gibi güçlü, içinde yangınlar alev alev yanarken yıkıldığını kimseye belli etmeyecek kadar güçlüyüm..güçlü olmak zorundayım!"

Dediğinde çocukluğuna dair aklına gelen anı ile tekrar doldu gözleri.

Yıllar önce.

"Hiç sevmedin beni değil mi? Benim seni sevdiğim gibi sevmedin, istemedin beni hiçbir zaman!"

Yaban Çiçeği - GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin