"Ormana gezintiye çıktığımız gün niyetim sizden ayrılmak değildi. Sadece bir keşif gezisi yapmak istemiştim, ta ki mağarayı görünceye kadar. Kaderim miydi, bilemiyorum. İstem dışı mağaranın içine bakmak istedim. İçeriye girdiğimde sizinle aynı kaderi yaşadım. Ayağımın altındaki toprak kaydı, zaman çukurundan düşerek Krallıklar Diyarı'nda buldum kendimi. Sonrasında korkup paniğe kapıldım.
Düştüğüm çukurdan çıkmak için defalarca dışarıya tırmandım ama olmadı. Sonrasında ışığın ve hava akımının olduğu yöne doğru yürüdüm ve kendimi Dört Diyar'ın kızıl çölünde buldum. Uzunca bir süre yönümü bile bilmeden yürümeye devam ettim. Zamanda başka bir evrene düştüğümden habersizdim.
Sonra beni, sonradan adının erk olduğunu öğrendiğim garip binek hayvanlarının üzerinde dolanan yüz kişi buldu. Nereden geldiğimi ve nereye gittiğimi sordular. Ben de başımdan geçenleri onlara anlattım. Açlıktan ve susuzluktan perişan bir haldeydim. Bana su içirdiler, sonra buraların tekin olmadığını söylediler; çöl avcılarından kaçma şansımın olmadığını belirttiler. 'Seni merhametli kralımız Artagon'a götürelim, o sana yardım edebilir.' dediler. Ve ben de beni bulan muhafızlarla birlikte bir erkin üzerine binip Kral Artagon'un yanına gittim. Yolculuğumuz uzunca bir müddet sürdü. Hep birlikte Kral Artagon'un huzuruna çıktık. Başımdan geçenleri kim olduğumu baştan sona kadar sözümü bile kesmeden dinledi. Sonra bana, 'Seni bu diyarda tanıyabileceğin en özel, en kudretli kişi ile tanıştıracağım.' dedi. Sarayın misafir salonunda baştan sona beyaz kıyafetler giymiş, beyaz uzun saçlı, beyaz sakallı, simsiyah kaşları olan çok uzun boylu yaşlıca bir adamın yanına götürdü. 'Tanıştırayım.' dedi. 'İşte kendisinden söz ettiğim kişi Zazimos. Kendisi Dört Diyar'da kâhin büyücü olarak bilinir.' Doğrusu çok korkmuştum. Kehanet, büyücülük, yaşadıklarım... Hayal bile edemeyeceğim bir saray, bir kral ve eski çağlardaki gibi bir yaşantı... Bir hayalin içerisindeydim sanki. Başımdan geçenleri bir kez de büyücü Zazimos'a anlattım. Ben başımdan geçenleri anlatırken, Alex Taylor amcamın adını duyduğu anda büyücü Zazimos bütün olayı çözmüştü. Büyücü Zazimos ayağa kalkıp önümde hafifçe eğilip başıyla beni selamladı. Bana gösterilen bu ilgi ve alaka karşısında çok etkilenmiştim. Kral Artagon akşam benim onuruma bir akşam yemeği tertip etti. Yemekte kralın yakınları, komutanları ve üst düzey yöneticileri ile tanıştım ve yemek yedim. Aynı günün akşamında Kral Artagon bana odama kadar refakat etti. 'Lütfen bu akşam dinlenin, tüm ihtiyaçlarınız odanızda mevcut. Kapınızda iki tane muhafız olacak, kapınızı kilitleyin. Sabah kahvaltı için sizi yemek salonunda bekleyeceğim.' dedi.
O günün akşamı günlerdir yollarda geçen yorgunluğumu, banyo yapıp güzel bir yatakta uyuyarak üzerimden attım. Sabah kapım çalınca uyandım. Kapıda saray hizmetlisi üç kadın vardı. Bana birbirinden güzel, sanki üzerime dikilmişçesine oturan yeni elbiseler getirmişlerdi. Hiç tarzım olmamasına rağmen kıyafetlerden birini giyindim ve yemek salonuna indim.
Kral Artagon oradaydı. Ne yalan söyleyeyim, o kadar heybetli ve yakışıklıydı ki kendisinden çok ama çok etkilenmiştim. İri yapılı, kaslı ve çok kibardı. Ve beni aynı nezaket ile yemek masasına davet etti. Karşılıklı kahvaltı ediyorduk. Hiç bilmediğim bir dünyadan örnekler veriyordu. Onu dinlemek keyifli ve güzeldi. Yemek sonrası 'Sarayın dışında gezmek ister misin?' diye sordu, tereddüt etmeden kabul ettim. Ben yürüyerek dolaşacağımızı sanıyordum. Fakat kapıda bizi bekleyen iki tane at vardı. 'Yürümeyecek miyiz?' diye sordum. Artagon, 'Krallığın toprakları ve çevresi çok geniş, yürüyerek tamamını gezmemiz haftalar sürer.' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 DİYAR: KRALLIK SAVAŞLARI (Tamamlandı)
ФэнтезиOnlarda herkes gibi sıradan insanlardı. Annelerin ve babalarının ani ölümü sonrasında beşkardeş yalnız kalır. Hiç görmedikleri, adını bile duymadıkları amcaları Alex Taylor'u tanıyınca hayatlarını altüst ederler. Bir zaman tünelinden sırlarla dolu f...