Zaman Savaşçıları 2 Kraliçelerin Yükselişi Bölüm 6

77 9 0
                                    

Cleavon'un yanından ayrılıp hemen yan tarafta kaldığımız binaya yürürken kulaklarım duyduklarına inanamıyor, gözlerim gördüklerini kabul etmiyordu. Dylan, böyle yapmazdı. Kesinlikle başka bir açıklaması vardı tüm bunların. Dylan bunu bana asla yapamazdı.

Vücudum buz gibi olmuştu. Asansörden inerken titrediğimi fark ettim. Hava soğuktu. Fakat üşümemin asıl sebebi bu değildi. Dylan'ın gözlerinde gördüğüm o soğukluktu beni donduran.

Kapımın önünde durup kollarımla kendimi sardım. Günlerdir ağladığım için sanırım bir damla bile göz yaşı gelmiyordu. Hayır ağlayacak bir durum yoktu. Dylan'a kesinlikle güveniyordum. O beni bırakmazdı. Benden asla vazgeçmezdi.

O zaman neden Camila ile elele kafeteryaya girmişlerdi? Neden Camila'nın onu öpmesine izin vermişti? Ve neden bana değil de Camila'ya gülen gözlerle bakıyordu?

Sorularım uzayıp giderken, kalbimdeki bıçağın sancısıda artıyordu.

Buraya Dylan için geri dönmüştüm. Camila'nın kraliçe olması umurumda bile değildi. Biz birbirimizi sevdikçe hiç kimsenin aramıza girmesine izin vermeyecektim. Onun yanında olmak için herkesle savaşmayı göze almıştım.

Peki şu son beş günde ne değişmişti de Dylan, Camila ile beraberdi?

Onunla konuşmam gerekliydi. Mutlaka iyi bir açıklaması vardı. Emindim bundan. Camila'yı değil beni seviyordu.

İçimden bir ses, sen onu öylece bırakıp gittin ama dedi. Hayır bırakıp gitmemiştim. Ben sadece... Kafam karışmıştı. Canım yanmıştı. Bu nedenle acılarımdan kaçmak istemiştim. Dylan bana evlilik teklifinde bulunduğunda ne kadar mutlu olmuştum. Kendimi gökyüzünde uçuyor gibi hissetmiştim. Fakat Camila'nın ortaya çıkmasıyla, binlerce metre yükseklikten beton bir zemine çakılmış gibi hissetmiştim.

Dylan'dan vazgeçmem gerektiğini düşünmüştüm. Yinede vazgeçemeyeceğimi anlamış ve geri dönmüştüm işte. Fakat, o beni nasıl bir an da silip Camila'nın kollarına atılabilmişti?

Dairemin önünde kollarımla kendimi sarmış öylece duruyordum. Kapım içeriden açılınca boş gözlerle içeriden çıkan kişiye baktım.

"Elya? Eğitimin bitti mi? Neden buradasın?" Sonra durup beni inceledi. "Sen iyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş."

Bir şey söylemedim. Boş gözlerle Demir'e bakmaya devam ettim ama onu görmüyordum bile aslında. Aklım Dylan'daydı.

Demir, beni kollarımdan tuttu. "Sen donuyorsun. İçeri gir hemen."

Sanırım şoka girmiştim. Buraya kadar bile nasıl geldiğimi anlamamıştım. Artık vücudum komut almayı bırakmıştı. Hareket edemiyordum. Demir içinde bulunduğum ruh halimi anlamasa bile bir şeylerin ters gittiğini fark etti.

Beni kaldırıp kucakladığı gibi yatak odasına yöneldi. Nazikçe beni yatağa yatırırken, hala bir şey söylemiyordum.

Demir ayakkabılarımı çıkartıp üzerime yorganı örttü. "Burada bekle. Doktor çağırıp geliyorum hemen."

Yine tepki vermedim. Aslında doktora ihtiyacım yoktu. Bunu ona söylemeliydim ama konuşma kabiliyetimi bile yitirmiştim anlaşılan. Demir tam yatak odasından çıkıyordu ki, birinin adımı seslenerek daireye girdiğini duydum.

Adımı seslenen kişi beklediğim kişi değildi. İçeride Cleavon ve Demir'in konuşma seslerini duydum.

"Demir, sen ne yapıyorsun burada?"

"Elya'nın valizlerini bırakmaya gelmiştim. Tam çıkıyordum ki Elya'nın kapıda durduğunu gördüm. Ona bir şey olmuş. Konuşmuyor ve vücudu buz gibi. Yatağa yatırdım şimdi. Doktor çağırmaya gidiyorum."

Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin