Kendime geldiğimde odamdaydım. Bu baygınlıklardan artık sıkılmıştım. Ne zaman bitecekti acaba? Sonra kendi kendime cevabı verdim. Elbette kraliçe olduğum zaman.
Hava karanlıktı. Kaç saattir baygın yatıyordum acaba? Son kez bayıldığımda aslında kısa sürmüştü kendime gelmem. Bu kez nedense uzun sürdüğünü anlamıştım. Yataktan kalkerken hala biraz başım dönüyordu.
Su içmek için salona girdiğimde koltukta birinin uzanmış olduğunu fark ettim. Dışarıdan gelen ışıkla yatan kişinin kim olduğuna bakmak için koltuğun yanına gittim. Pansy'di.
"Pansy?"
Pansy'nin göz kapakları titredi. Sonunda gözlerini açınca beni gördü. Yattığı yerden doğrulurken "Elya! Kendine gelmişsin."
"Neden burada uyuyorsun?"
"Ya nerede uyuyacaktım? Seni baygın bir şekilde getirdiklerinde saldırıya uğradığını düşündüm. Sonra Dylan neden bayıldığını anlattığında sakinleşebildim. Tanrım. Bu yetenek seni yoruyorsa neden kullanıyorsun? Sana bir şey olmasından korkuyorum."
Pansy'nin yanına koltuğa oturdum. "Merak etme. Sadece bayılıyorum başka bir zararı yok. Bunada katlanacağız artık."
"Elya sadece baygınlık diyorsun ama ne kadar süredir baygın olduğunu biliyor musun? Bu kez gerçekten çok korktum."
Kaşlarımı çattım. Biraz uzun sürdüğünün farkındaydım. Yinede ne kadar uzun sürebilirdi ki? Pansy konuşmaya devam etti.
"Dün öğlenden bu yana baygınsın Elya."
"Dün derken gece yarısı geçtiği için mi öyle söylüyorsun?"
"Hayır Elya. Tam tamına bir buçuk gündür baygınsın." Endişeli gözlerle bana bakarken hem şaşırmış hem de korkmuştum.
"Kendini nasıl hissediyorsun?"
"Şok dışında mı? İyiyim. Bir şeyim yok," derken bileğimdeki işarete baktım. Zamanın durmuş olduğunu o zaman fark ettim. "Pansy, neden zaman durdu?"
"İki saat kadar önce, yeni bir saldırı haberi geldi."
"Bu savaşlar bir an önce son bulsa keşke. Herkes gitti öyle değil mi?"
Pansy başıyla onayladı. Hala dikkatli bir şekilde beni inceliyordu. Gülümsedim. "Gerçekten Pansy . Ben iyiyim."
"Bu bayılmaların beni korkutuyor Elya. Dylan'ın da aynı şekilde korkuttuğunu biliyorum."
"O da mı yanımda bekledi?"
"Aslında daha çok sırayla Demir ve ben yanında nöbet tuttuk. Dylan sadece birkaç kere uğrayıp kendine gelip gelmediğini bakmaya geldi."
"Anlıyorum." Dylan'a kırılmıştım. Ben burada yatarken o beni neden umursamamıştı ki? "Teşekkür ederim Pansy."
"Teşekkür etmene gerek yok. Sadece lütfen şu gücünü bir daha kullanma."
"Söz vermiyorum ama gerekmedikçe kullanmayacağımdan emin olabilirsin."
"Aç mısın?"
"Galiba biraz açım. Sonuçta en son dün kahvaltı yaptığımı düşünürsek bu normal öyle değil mi?"
"O zaman hadi kafeteryaya gidelim," diyerek koltuktan kalktı.
"Sen uyumana devam et. Ben gider bir şeyler atıştırırım."
"Seni yalnız bırakmak istemiyorum. Hem Demir'e kendine geldiğini haber vermezsem beni öldürür."
Üzerime içeriden paltomu alıp Pansy ile beraber daireden çıktık. İlk olarak Demir'in dairesine uğradık. Kapıyı çaldığımızda hemen açtı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊
Ciencia FicciónZAMAN SAVAŞÇILARI SERİSİ PRENSES " Tek düşünebildiğim zamanın durmasıydı. Biliyordum burada zaman diye bir şey yoktu. Ama o an, o savaşçının hayatını kurtarmaktan başka bir şey düşünemiyordum." ⏳ O sıradan bir satürn kızıydı. Volen gezegeninde, yüz...