Zaman Savaşçıları 3 Kralın Doğuşu Bölüm 16 FİNAL

200 16 7
                                    

Yıllar sonra...

Duruşmadan çıkmış, adliyenin otoparkında arabama doğru yürüyordum. Aslında, geçit aracılığıyla, istediğim yere bir saniyede ulaşabilirdim. Yinede araba kullanmak bana kendimi sıradan biri gibi hissettiriyordu.

Sıradan olmak... Bu düşünceyle keyifle gülümsedim.

Arabayı çalıştırıp, şehrin merkezindeki büroma doğru sürmeye başladım. Yazın en sıcak olduğu dönemdi. Neyse ki adli tatile giriyorduk. İşlerim biraz daha hafifleyecekti. Bu yaz, Dylan ile beraber miniklerimizi de alarak Volen diyarında tatil yapmayı planlıyorduk. Arora ve Calvin'i neredeyse altı aydır görmüyordum. Hepimiz için güzel bir değişiklik olacaktı. Ayrıca minik Mia'da büyümüş olmalıydı. Arora ve Calvin'in mutluluğu, üç yıl önce dünyaya gözlerini açan Mia ile katlanmıştı. Mia'nın tombul yanaklarını sıkmayı çok özlemiştim.

Pansy ve Cleavon'da, bizim düğünümüzün üzerinden altı geçtikten sonra evlenebilmişlerdi. O ikisi, şu an kim bilir hangi ülkede, hangi antik şehrin kalıntılarında dolaşıyordu. En son görüşmemizde onlarda Volen diyarına gelmeye söz vermişti. Tabii o ikisine hiç belli olmazdı. Bir kaç yıl önce tatil için sözleştiğimizde Pansy yeni bir kazı çalışmasına eşlik etmesi gerektiğini söyleyerek bizi ekmişti. Umarım bu kez öyle bir şey yapmazlardı.

Demir ve Cerbol, iki ay önce evlenmişlerdi. Düğünlerinin ardından balayını bahane ederek, dünya turuna çıkmışlardı. O ikisi sonunda evlendiğinde gerçekten mutlu olmuştum. Uzun yıllar, birlikte olmalarına rağmen, Cerbol bir türlü Demir'in teklifini kabul etmemişti. Demir, sonunda postayı koyunca, Cerbol evlilik teklifini kabul etmek zorunda kalmıştı.

Beaton, savaşın sona ermesiyle, yeniden Volen diyarına gitmiş ve orada yaşamaya başlamıştı. Tabii ona eşlik eden kişi, Demir'in annesi Sibel Hanımdı. Sibel hanımla tanıştığımda onu hemen çok sevmiştim. Ayrıca Demir'in umursamaz ve kimseden emir almaz tavırlarının nereden geldiğini de anlamış oldum.

Annemse, hala çiçekçi dükkânını işletmeye devam ediyordu. Her hafta sonu yanımıza geliyor ve torunlarıyla doyasıya eğleniyordu. Babamın ölümünden sonra, ilk defa onu bu kadar mutlu görüyordum.

Sonunda büromun olduğu yere gelmiştim. Arabayı park ettikten sonra, binadan içeri girdim. Avukatlık bürom, büyük bir iş merkezinin en üst katındaydı. Dubleks olan büroda, iki avukat olarak çalışıyorduk.

Asansöre binerek, on ikinci katın düğmesine bastım. Asansör yukarı çıkarken, dağılmış olan saçlarımı düzeltmeye çalıştım.

Sonunda yukarı çıkınca, büroma girdim. Girişte masada oturmakta olan kıza gülümsedim.

"Hoş geldiniz efendim," diyerek kız ayağa kalktı.

"Nasılsın bakalım? Baban nasıl oldu?"

"Teşekkür ederim Elya Hanım. Bugün hastahaneden çıkartıyoruz."

"O zaman bugün erken çıkabilirsin."

"Sağ olun. Ben de erken çıkmak için, sizden izin almayı düşünüyordum."

Kızın yanından ayrılıp, yukarı kata çıkarak, elimdeki dosyaları ve çantamı odama bıraktıktan sonra, diğer odanın kapısını çalmadan içeri girdim.

Masada oturmuş, dosyalar arasından başını uzatan Dylan, beni görünce gülümsedi. Ayağa kalkıp yanıma geldi. Dudaklarıma içimi ürperten bir öpücük kondurduktan sonra, geri çekildi. "Nasıl geçti duruşma?" diye sordu.

"Hiç sorma. Bilirkişi raporu henüz düzenlenmemiş. Anlayacağın yine ertelendi duruşma. Ben bu raporu hazırlayan kişileri anlamıyorum. Neredeyse dört ay olacak ve hala rapor düzenlenmedi. "

Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin